Bu çalisma son yillarda Türkiye’de yasanan ekonomik ve siyasi dönüsümler sonucu gittikçe belirgin ve etkin hale gelen muhafazakâr sermayenin MÜSIAD özelinde nasil örgütlendigine odaklanmaktadir. Çalismada öncelikle Islâm ekonomisine dair yapilan bazi çalismalar üzerinde durulmakta, daha sonra MÜSIAD’in ortaya çikmasini ve güçlenmesini saglayan tarihsel süreç aktarilmaktadir. Ayrica bu süreçte MÜSIAD’in kendisini hangi açilardan diger sanayici ve is adamlari derneklerinden farkli gördügü ve aslinda bu derneklerle hangi açilardan benzestigi üzerinde durulmaktadir.

Bu çalismada Yakup Kadri Karaosmanoglu’nun ‘Bir Sürgün’ adli eseri; uzam, kisi ve süre unsurlari iliskisinde okunacak ve bu unsurlardaki degisimlerin metindeki yansimalari ele alinacaktir. Söz konusu incelemede Tahsin Yücel’in “Anlati Yerlemleri’ adli kitabinda yer verdigi roman inceleme yöntemi kullanilacaktir. ‘Bir Sürgün’ romaninda ana karakter Dr. Hikmet’in metin boyunca kültürü, sanati ve en temelde mutlulugu arayisinin hikâyesine yer verilmektedir. Romanin adindan da anlasilacagi üzere bulundugu uzama gönül rizasiyla gelmeyen ya da umdugunu bulamayan bir karakterin öyküsü, mekânsal degisiklikler ve bunlarin genis çapli etkileriyle birlikte okunmaya çalisilacaktir.

Kültür bir milleti olusturan maddi ve manevi degerlerin bütünü olarak tanimlanmaktadir. Yasadigi kültür degerleriyle yogrulan bir insan, bir egitim sürecinden geçerek bu degerleri ögrenip, hayatina yansitmaktadir. Halk kültürünü özümseyebilmek için halkin içine girmek, halk ile birlikte yasamak, halkin düsünüs tarzini iyi bilmek gerekmektedir. Bu noktada sosyoloji ve halk bilimi kesismektedir. Çünkü toplum bilimi olan sosyoloji bahsedilen kültürel degerlerin devamina katki saglayan bir bilimdir. Dogum insan hayatinin önemli asamalarindan biridir. Dogumla ilgili adetler, inanislar ve bunlara bagli pratikler günümüzde de devam etmektedir. Bu yasam pratiklerinin korunmasi, ögretilmesi ve gelecege aktarilmasi gerekmektedir. Bu çalismada dogum ile ilgili adetleri ögrenmek ve gelecege aktarmak için Artvin Yusufeli ilçesi dogumlu kisilerle derinlemesine görüsmeler yapilmistir

This article aims to indicate on view of social structure in Turkey. For this purpose, in order to investigate deeply, we reveal on view of class structure in Ottoman throghout Tanzimat and tackle with reflections and differentiations this historical legacy in Republic of Turkey. There is a wide literature for researcher who wants to explore such a wide subject. Nevertheless, social structure of Turkey is generally endeavoured to explain and summerized transformation of class by approaching periodic economy policies.

Küresellesme olgusu sosyal bilimler alaninda en çok tartisilan kavramlardan biridir. Küresellesme terimi, dünya çapinda ekonomi, siyaset, kültür, saglik, sosyal hayat, vb. birçok konuda büyük bir degisimi ifade etmektedir. Teknolojik gelismeler, politik etkiler, ekonomik baskilar, degisen fikirler, sosyal ve çevresel sorunlardaki artis gibi çok sayida itici ve zorlayici güç küresellesmeyi etkilemektedir. Bu çalismada, küresellesme ve feminizm ele alinmaya çalisilmistir. Türkiye’de kadin hareketinin temelleri ise Osmanli’ya kadar uzanmaktadir. Belirli zamanlarda yavaslamalar olsa da günümüze kadar farkli biçimleri ile feminist hareketler Türk toplumunu etkilemistir. Cumhuriyet döneminde modernlesme çabalari içinde yer alan kadin hareketleri, 1980’li yillarda kamusal alandaki talepler ve kimlik farkliliklari ile gündeme gelirken, kadinlar zaman zaman taleplerinin karsiliklarini almislar zaman zaman mücadeleye devam etmislerdir. 1990 yillari sonrasinda da kadin mücadelesi akademik alandaki çalismalara da konu olmaya baslamistir.

Bu çalisma, Thomas Harris’in sinemaya uyarlanan Kuzularin Sessizligi, Kizil Ejder, Hannibal ve Hannibal Doguyor romanlarinda "kötülük olgusunun" kurgulanma sürecini mercek altina almayi amaçlamaktadir. Özellikle Hannibal Lecter karakteri üzerinden iyinin ve kötünün romanlardaki temsili ile anaakim sinemanin ideolojik anlamdaki yeni kurgusu birbirinden farklidir. Romanlar, kötülügü toplumsal bir olgu olarak ele alirken Amerikan sinemasindaki uyarlamalari ise kötülügü bireye mal ederek toplumun normalligini savunmaktadir

Bu çalismada Jürgen Habermas, Hannah Arendt ve Richard Sennett’in kamusal alan yaklasimlari ele alinmaktadir. Çalismanin amaci Sennett’in kamusal alan yaklasimiyla Habermas ve Arendt’in kamusal ve özel alan yaklasimlari arasindaki benzerlik ve farkliliklari, güçlü ve zayif yönleri ortaya koymaktir. Kamusal alan yaklasimlarinin günümüz toplumlarindaki kamusal alani anlamak ve açiklamak bakimindan yeterliligi ve geçerliligi degerlendirilmektedir