The paper attempt at showing, on the basis of the work of three important thinkers, namely, Marx, Schumpeter, and Polanyi, that the market society is a “stark utopia.” It is argued that the market system is unable to offer solutions to the three important problems: the economic problem of “coordination,” the ethical problem of individual freedom, and the social problem of “order,” without sliding into contradictions in the reproduction of the system. These “fault lines” are examined in the paper through utilizing Marx’s analyses of accumulation and fetishism, Schumpeter’s notion of the “creative destruction,” and Polanyi’s idea of “double movement.”

2000’li yillardan sonra, temsile dayali, yapilanmaci olan bilimsel bilgi kuramlarina, temsili olmayan kuramlar eklendi. 20. Yüzyilin ilk yarisinda evrensel geçerlilik iddiasi tasiyan temsili kuramlarin var oldugu dönemde, planlama alaninda Webergil araçsal rasyonalite yaklasimi hakimdi. 1980’ler sonrasinda Habermas’in iletisimsel rasyonellik kavramini gelistirmesi sonucu planlama oydasmaya dayali bir demokrasi projesi niteligi kazanmisti. Temsili olmayan kuramlarin gelismesi sonrasinda, gerek kente gerek planlamaya bakis açimizda önemli degismeler yasanmaya baslamistir. Bu yazida temsili olmayan kuramlarin gerisindeki ontolojik ve epistemolojik kabullere açiklik getirilerek, kent ve planlama konusunda yasanmakta ve yasanabilecek degisikler açiklanmaya çalisilmaktadir. Böylelikle, temsili olmayan kuramlarin da Türkiye’de tartisilmaya baslanmasina ön ayak olunmasi amaçlanmaktadir.

Bu çalismada 2004-2015 yillarina ait Yasam Memnuniyeti Arastirmasi kullanilarak egitim hizmetlerinden vatandas memnuniyetinin gelisimi ve bu memnuniyetin belirleyicileri incelenmektedir. Bu dönemde egitim hizmetlerinden memnuniyet %55,09’dan %61,72’e çikarak %12 oraninda artmistir. Regresyon analizinin bulgulari, yas ile bir iste çalismanin ve evli olmanin egitim hizmetlerinden memnuniyeti olumlu yönde etkiledigini göstermektedir. Öte yandan, egitim düzeyi veya gelir seviyesini yükselmesi durumunda egitim hizmetlerinden memnuniyet negatif yönde degismektedir. Son olarak, egitim hizmetlerinin alt alanlarindaki sorun görme sikligi arttikça egitim hizmetlerinden memnuniyet düsmektedir. Egitim hizmetlerinden memnuniyeti olumsuz olarak etkileyen en önemli faktörler sirasiyla kayit islemlerinin sorunlu olmasi, egitimin kalitesinin düsük olmasi ve ögretmenlerin yaklasiminin sorunlu olmasidir.

For centuries, inequality has worried philosophers, economists, politicians, governments. The evidence that at least since the mid 1970s inequality has increased reinstated the debate about its roots, effects and policies to treat it. By focusing in income rather in wealth concentration economic theory obscured the roots of many forms of inequality, let it be income, wage, education, health inequality and hid the primary distribution of income. By doing so, economics presents the effects as causes of inequality and acts on the former leaving the latter intact. This paper presents some of the theoretical elements that have shaped the analysis of inequality since mid 20. century and have supported the economic policies to address inequality. It ends with a review of long term inequality in Latin America.

Iktisat sosyolojisi iktisadi olaylari sosyolojik bir perspektiften degerlendirmektedir. Ayni zamanda Neo-Klasik iktisadin insani soyutlayan yaklasimlarinin aksine iktisadi analize insansiz degil, insandan baslamak gerektigini ifade etmektedir. Türkiye’deki iktisat sosyolojisinin öncü isimlerinden Sabri Ülgener de insan-madde iliskisine sikisan iktisat teorisine çok disiplinli bir anlayis getirerek iktisat, din ve zihniyet arasindaki iliskileri sorgulamaktadir. Bu kapsamda Ülgener maddi dünya ile manevi dünya, rasyonellik ile irrasyonellik ve para hirsi ile güzel ahlak arasindaki farkliliklari bir uyuma dönüstürme çabasindadir. Bu çalismada Osmanli’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne gelinen süreçte Ülgener’in Türk insaninin iktisadi davranislarina iliskin degerlendirmeleri iktisat ahlaki ve iktisat zihniyeti kavramlariyla açiklanmaktadir. Ayni zamanda kapitalizmin neden Türk toplumunda ve diger Müslüman dogu toplumlarinda gelismedigi sorusuna Ülgener’in verdigi cevaplar degerlendirilmekte ve Ülgener’in Türkiye’deki iktisadi sorunlarin toplumsal kodlarina iliskin çok disiplinli bakis açisi açiklanmaktadir.

Bu çalisma, 2007-2017 yillarina ait Hanehalki Isgücü Anketlerini kullanarak düsük ücretlilerin gelisimini incelemektedir. Düsük ücretlilerin toplam ücretliler içerisindeki payi yillar içinde azalirken, toplam ücretli kesim içerisindeki düsük ücretli kadinlarin payi artma egilimindedir. Düsük ücretli kadinlarin profili degismekte, egitim seviyesi düsük, evli ve 30-49 yas arasindaki kadinlarin payi artmaktadir. Arz yönlü bu dönüsüm, beraberinde ekonomik faaliyetler içerisinde kadin yogun hizmetlerde çalisanlarin payini ve bu sektörler içinde düsük ücretli çalisan oranini büyütmektedir. Düsük ücretli erkekler ise, görece daha genç olup, tarim ve insaat sektörlerinde, uzun mesai saatleri ile çalisan bir nüfusu olusturmaktadirlar.