This article takes an in-depth look at post-Keynesianism as a paradigmatic alternative to the dominant neoclassical mainstream. It quickly becomes clear that post-Keynesianism is not a unified school of thought, but rather an assortment of theoretical approaches that share certain methodological and epistemological similarities and characteristic postulates. The article does not attempt to describe the full array of Kaleckian, Kaldorian and Sraffian variants of post-Keynesian theory but instead analysis the paradigmatic and formal structure of one particular form of post- Keynesianism, the monetary theory of production in order to reconstruct these characteristic postulates from the axiomatic core of post-Keynesianism. It then sets out the theory of market participation, an alternative theory of economic policy that builds on monetary production economics.

This study discusses the readiness of Turkey for the digital transformation challenges faced as a developing country and a member of G-20, how these challenges are mitigated and further be dealt with. It comprises an extensive discussion of public policy documents, and strategy studies of the private sector together with a very limited national studies in social sciences on digital transformation. Implementing a relatively simple rule compatible with the peculiarities of the system and focusing on the diversity of policy mix, the study proposes ways to mitigate these structural challenges towards digital transformation.

Popülizm (Halkçilik) hareketleri ilk kez 1870’ler Rusya’sinda içinde halkin katilimi olmayan ve hatta halk olmayan, ama halk egemenligi fikrini Rus Çarligi’nda egemen kilmak için girisilmis ve kisa sürede bastirilmis olan bir üst sinif hareketi olarak ortaya çikti. Içerik itibariyla yine çogulculugu (pluralism) reddeden, her bakimdan türdes, yoksul ama her türlü adalet ve erdemi barindiran ve ezilen, sömürülen bir kitlenin (halkin) küresel sermaye ve onun siyasal savunucularina karsi eylemleri halinde 1880’lerden itibaren Amerika, Avrupa, Afrika ve Asya’da yeniden belirdi. Soguk Savas sonrasinda Bati Avrupa ve ABD’de egemen olan neo-liberal iktisadi politikalar, liberal demokrasi ve liberal gündemi elestiren hatta tehdit olarak gören bir popüler tepki hareketinin def ’isi ile karsilasti. Bu hareketin nedenleri, ürettigi siyasal tutum ve egilimler ve sonuçlarini arastiran bu makale, liberal demokrasinin karsi karsiya kaldigi, daha çok asiri sag, ama yer yer asiri sol içerikli halkçilik akiminin (populism) içerigini ve olusturdugu tehdidin niteliklerini arastirmaktadir

Bu makale Türkiye’de enflasyonla paralel seyreden bir diger olaya, göreli fiyat degisimlerindeki dalgalanmaya dikkat çekiyor. Göreli fiyatlarin ekonomik gelismeye paralel olarak degiskenlik göstermesi beklenir. Ancak, göreli fiyatlarin yüksek dalga boylariyla sik sik dalgalanma göstermesi belirsizligi arttirip, yatirim kararlarini zorlastiracak, dolayisiyla da ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etki gösterecektir. Bu nedenle göreli fiyat dalgalanmalarini da kontrol altinda tutmaya çalismak ekonomi politikasi hedefleri arasinda görülebilir. Yapilan analiz 2003 yili sonrasinda Türkiye’de yasanan sosyolojik, demografik ve ekonomik degisime paralel olarak göreli fiyat yapisinda da ciddi bir degisiklik yasandigini gösteriyor. Para politikasi açisindan bakildiginda ise, göreli fiyat degisimlerini en aza indirecek enflasyon oranin %4 civarinda oldugu tahmin edilmistir. Analiz, Tüketici Fiyat Endeksi’ni olusturan mal gruplarinin en alt kirilim düzeyindeki fiyat serileriyle yapildiginda, göreli enflasyon degisimlerinde gözlemlenen sert inis çikislarin ve yüksek dalga boylarinin haberlesme sektöründen kaynaklandigini göstermistir. Göreli fiyat degisimini minimumda tutacak optimal enflasyon orani da, haberlesme sektörünün hesaplamaya katilip katilmamasina göre degismektedir.

Bu çalismada Türkiye’de birikim ve sermaye sürecini anlamaya yönelik -asagi yukari 50 yil ara ile yazilan- iki düsünür ve onlarin eserlerine odaklanilacaktir. Farkli zamanlarda yazilan eserlerin ve isimlerin incelenmesi çok uzun bir tarihsel süreci bakabilme ve en önemlisi de Türk toplumunu siyasi ve ekonomik yönden analiz edebilme imkâni vermektedir. Isimlerden ilki Sabri Ülgener ve onun bu konudaki en temel eserlerinden biri olan Zihniyet, Aydinlar ve Izm’ler, digeri de Ayse Bugra ve Osman Savaskan’nin Türkiye’de Yeni Kapitalizm- Siyaset, Din ve Is Dünyasi. Her bir isim ve eser Türkiye’deki sermaye birikim sürecini anlama çabasinin yansimasidir. Her bir ismin bazi yorumlarda hemfikir oldugu; bazi hususlarda farklilastigi görülür. Ortak noktalar ise zihniyet, din ve siyaset arasindaki derinlere nüfuz etmis kopmaz bag ve degismesi zor birlikteliktir. Ülgener zihniyet meseleleri üzerinden Türkiye’deki kapitalizmin gelisimini degerlendirirken, Bugra disa açilmis siyaset ve din arasindaki karsilikli iliskiler üzerinden Türkiye’deki kapitalizmi anlamaya çalisiyor. Bu çerçevede çalismada her iki ismin görüsleri üzerinden Türkiye’de kadim bir tartisma olan “Türkiye kapitalistlesebilir mi?” ya da “Neden kapitalistlesemez?” tartismasina “Yeni ve farkli bir yorum yapilabilir mi?” sorusuyla odaklanilacaktir.

1970’li yillarin sonlarindan itibaren uygulanmaya baslanan Neo-liberal iktisat politikalarinin tüm dünyada ve Türkiye’de esitsizlikleri arttirdigina iliskin pek çok çalisma bulunmaktadir. Bu çalisma, neo-liberal politikalarin etkilerinin ortaya çiktigi 21. yüzyilda, esitsizliklerin tüm dünyadaki seyrini bazi temel göstergeler bazinda incelemeyi amaçlamaktadir. Bu dogrultuda esitsizlikler; bölgesel esitsizlik, gelir esitsizligi ve toplumsal cinsiyet esitsizligi eksenlerinde incelenmistir. Bölgesel esitsizlik; Insani Gelismislik Endeksi, Ekonomik Özgürlük Endeksi, Küresel Rekabet Endeksi ve Legatum Refah Endeksi’yle, gelir esitsizligi; GSYH, kisi basina düsen GSYH, Gini katsayisi ve Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi’yle, toplumsal cinsiyet esitsizligi ise, Toplumsal Cinsiyet Esitsizligi Endeksi, kadin is gücüne katilim orani ve Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu verilerine dayanilarak analiz edilmistir.

Ulusal varlik fonlari, ülkelerin resmi rezervleri haricinde sahip olduklari degerlerin biriktirilip yönetildigi kuruluslardir. Kamu otoritesi tarafindan büyük çapli müteahhitlik islerinin finansmaninda veya uluslararasi ekonomik dalgalanmalar neticesinde olusabilecek olumsuz etkiyi en aza indirmek amaciyla kurulan ulusal varlik fonlari ayni zamanda ülkelerin sahip olduklari varliklarin çesitli yatirimlarla degerlendirilmesini amaç edinir. Stratejik öneme sahip yatirimlara kaynak saglanabilmesi adina çesitli kamu gelirleri bu fona aktarilmaktadir. Ulusal varlik fonlari varlik yapisiyla basta ekonomik büyüme olmak üzere pek çok makroekonomik degiskeni olumlu etkilemesi beklenir. Bu çalismanin amaci Türkiye’deki ve dünyadaki ulusal varlik fonlarini; yapisi, amaçlari, islevi, mevcut varliklari, dünyadaki konumlari, fon sahibi ülke ve dünya büyüme oranlarindaki etkilesimi irdelemektir.

With the increasing technological developments and the spread of e-commerce, the concept of local marketing has increased its importance and application area. With this method, companies were able to reach more customers through electronic media and were able to go beyond trade trapped in a certain region. In addition, consumer confidence in technology has made local-based marketing (LBM) more efficient and life-saving. LBM is more preferred for shopping and brings consumers closer to brands. Thanks to advanced technology tactics such as GPS (Global Positioning System), Beacon or bluetooth sensors, this online process has been even more successful. In this study, it is aimed to present the concepts of local based marketing, global positioning system and beacon technologies in the current literature and present different applications and technologies related to the subject.