Bos zaman degerlendirme yöntemlerinden biri olan turizmde, turistlerin bos zaman degerlendirme tercihlerinin belirlenmesi güzergâh rekabetçiliginde önemli avantajlar saglayacaktir. Bu arastirmada, Antalya\Kemer\Beldibi bölgesine gelen turistlerin bos zaman algilari, bos zaman motivasyon ve tatminlerini etkileyen faktörlerin saptanmasi amaçlanmistir. Bu amaca yönelik 13 turistle görüsme yapilmistir. Verilerin toplanabilmesi için demografik bilgilerin de yer aldigi yari yapilandirilmis görüsme formu kullanilmistir. Verilerin analizinde, NVIVO 11 pro plus kullanilarak içerik analizi yapilmistir. Arastirma sonuçlarina göre, demografik özellikleri itibariyle turistler kadin, genç, bekar, lise ve üzeri egitim düzeyine sahip, çalisma süreleri itibariyle yogun çalisan bireylerden olusmaktadir. Katilimcilarin bos zaman algilamalarinin genel olarak dinlenmek, özgür olmak ve sosyallesmek, bos zamanlarinda sportif, ailesel-sosyal, gelistirici, zorunlu ve sanatsal faaliyetler gerçeklestirdikleri, eglenerek dinlendiren faaliyet beklentilerinin eglence, rekreasyon teknolojisi, dinlendirici, uygun kosul, yabanci hissetmemek ve sportif faaliyetler oldugu saptanmistir. Ayrica, turistlerin bos zaman motivasyonlarini etkileyen faktörler dinlendirici, uyarici-kaçinma, ekonomik, sosyal, eglendirici, yeterlik-ustalik, gelistirici, fizyolojik faktörler, bos zaman tatminlerini etkileyen faktörler psikolojik tatmin basta olmak üzere, fizyolojik ve sosyolojik tatmin olarak belirlenmistir. Elde edilen verilerin, Antalya\Kemer\Beldibi bölgesi güzergâh çekiciliginin planlanmasi ve bu konuda literatür alt yapisinin olusturulmasinda önemli bir katki saglayacagi düsünülmektedir.

29 Mayis 1898 Pazar aksami, Rus Çarligi hâkimiyetinde bulunan Fergana bölgesi ahalisinin katilimi ile bir isan önderliginde Rus idaresine karsi saldiri hareketi yasanmistir. Saldirida Fergana vadisinin önemli merkezlerinden Andican, Os ve Margelan idareleri hedef alinmistir. Olaylarin bas failinin Naksibendi tarikati isani olmasi ve Ruslarin beklemedikleri bir mahiyet tasimasi, Rus yönetimini Türkistan’da zor durumda birakmistir. Isan Muhammed Ali Halife, yakalandiktan sonra ifadesinde Osmanli Devleti Sultani ve Müslümanlarin halifesi II. Abdulhamid Han’dan kendisinin Min-Tübe bölgesi halifesi olarak görevlendirildigini belirtmis, olay faillerinde yesil bayrak, hilat ve icazetname bulunmustur. Bu durum Ruslari olaylarin temel sebebinin Panislamizm oldugu yorumuna sevk etmistir. Olaylar üzerine yapilan sorusturmalar bu yönde derinlestirilmis ve sonuçlandirilmistir. Rus ve Ingiliz gazetelerinde Osmanli Devleti suçlanmistir. Dolayisiyla II. Abdulhamid Han böyle bir olayin azmettiricisi olarak, uluslararasi camiaya duyurulmustur. Mezkur haber ve Rus raporlarina dayanan arastirmacilarin bir kismi, Osmanli Devleti ile 1898 Fergana olaylari arasinda iliski oldugunu iddia etmis, Osmanli Devleti’nden kalan arsiv belgeleri degerlendirilmemistir. Osmanli kaynaklari isiginda yapilan degerlendirmeler ile Osmanli Devleti’nin olaylari yakindan takip ettigi, meseleyi detayli bir sekilde arastirarak, Rus Çarligi ve gazeteler nezdinde tekzip yayinlattigi anlasilmistir. Ayrica Rus sorusturma raporlari degerlendirildiginde, Halife II. Abdulhamid Han adina cihat ilan edildigine dair belgenin sahte oldugu sonucuna ulasilmistir.

Güven duygusu, toplumsal iliskilerin temelinde bulunan önemli bir rezervdir. Gündelik yasamimizda, hayatimizin büyük dönemeçlerinde, zor zamanlarda ve daha birçok olagan ve olaganüstü durumlarda güven, sosyal iliskileri düzenleyen temel belirleyici bir güç haline gelebilmektedir. Güven konusu, bazi felsefecilerin veya düsünürlerin kismen ilgilenmesinin disinda, yaklasik yarim asirdan bu yana sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi ve ekonomi gibi bazi disiplinlerin ilgisine mazhar olmustur. Ayrica güven konusu Avrupa ve Amerika’da sosyal bilimlerin önemli bir konusu haline gelmis ve güven ile ilgili genis bir literatür olusmustur. Güvene duyulan ilgi, bazi uluslararasi arastirma sirketlerinin çogu ülkede yaptigi güven arastirmalari vesilesiyle de artis göstermistir. Ancak yapilan güven arastirmalarinin sonuçlari, bazi sosyal bilimcilere göre “güvenilir” bulunmamaktadir. Bu çalismanin iddiasini da olusturan bu yargi, güven arastirmalarinin metodolojik açindan yeniden ele alinmasi gerekliligine dikkat çekmektedir. Dolayisiyla bu çalismada, güven konusu öncelikle toplumsal iliskiler baglaminda ele alinacak ve güvenin sosyal bilimlerin konusu haline getirilmesi tartisilacaktir. Güven konusuna iliskin panoramik bir çerçeve sunulduktan sonra güven arastirmasinin metodolojisine yönelik güven sorusu, toplumlarin kültürel ayrismasi, homojen/heterojen toplum farklilasmasi ve güven çesitleri baglaminda elestiriler getirilecektir.

Yerel siyasette temsil kavrami, halk gibi düsünen ve halkin içinden olan küçük bir kesimin halk adina karar alabilmesidir. Yerel siyasette katilim, yerel yönetimlerde herkesin etkin katilimi sayesinde hem çalisanlarin hem de yerel halkin motivasyonu saglanmaktadir. Kadin aktörlerin yerel yönetimlere katilimi ve temsili, kadinlarin siyasal sistemle yeterince bag kuramadigini göstermektedir. Erkek egemen bir topluma sahip olmamiz, siyaset erkek isidir gibi kalip düsünceler içerisinde kadinlarin siyasete katiliminin dünden bugüne yeterince temsil edilemedigini ve katiliminin dünya ortalamalarinin oldukça altinda oldugunu görmekteyiz. Kadinlar siyasal anlamda yeterince temsil edilmemektedir. Sadece seçim zamani sandik basinda kullanilan oy’un katilim olarak görülmesi yeterli degildir. Kadinlar siyasetten dislanmamali hatta tesvik edilmelidir. Siyasette kadin katilimi, kadin sorunlarinin çözümü için gereklidir. Yerel yönetimler halkin yönetime katilma noktasinda önemli bir role sahiptir. Çünkü vatandaslar için daha kolay erisilebilir oldugundan öncelikle yerel düzeyde kadinlarin yeterince temsil edilmesi gerekmektedir. Kadinlarin siyasette eksik temsili önemli bir sorundur ve giderilmelidir. Yerel yönetimlerde kadin temsilinin yetersizligi, kadin ve erkek esitligini saglayacak siyasal katilim süreçlerinin desteklenmesiyle giderilebilir.

Arastirmanin temel amaci, evli bireylerin problem çözme becerileri ve evlilik uyumlari arasindaki iliskiyi incelemektir. Bu amaçla çalismaya 133 erkek 128 kadin olmak üzere toplam 261 denek katilmistir. Arastirmada veri toplama araci olarak arastirmaci tarafindan hazirlanan ‘kisisel bilgi formunun yaninda; “Problem Çözme Envanteri” (PÇE) ve “Çiftler Uyum Ölçegi” (ÇUÖ) kullanilmistir. Bulgulara göre, problem çözmenin aceleci, düsünen, kaçingan, kendine güvenli ve planli yaklasim alt boyutlariyla evlilik uyumu arasinda anlamli iliskiler saptanmistir. Yapilan analizlerde yas ve tanisma süresi ile problem çözme becerileri arasinda herhangi bir iliski bulunmamistir. Evlilik süresi ile problem çözme yaklasimlarinin kaçingan ve planli yaklasim boyutlari arasinda anlamli iliski olmakla birlikte evlilik uyumu ile arasinda herhangi bir iliski bulunmamistir. Bulgular, erkeklerin evlilik uyumlarinin, kadinlardan daha yüksek oldugunu destekler niteliktedir. Gelir seviyesi ve ögrenim durumu degiskenleri ile problem çözmenin bazi alt boyutlariyla arasinda da anlamli iliskiler saptanmistir. Sonuçlar diger arastirmalarda elde edilen bulgularla karsilastirilarak tartisilmis ve önerilerde bulunulmustur.

Çocuk istismari ve ihmalini önlemede nitelikli egitim ve danismanlik hizmeti önem tasimaktadir. Egitim kurumlari ve egitimciler çocuk istismarinin tanilanmasi ve önlenmesinde önemli roller üstlenmektedir, çünkü ögretmenlerin bazi vakalarin farkinda olmasi ve görüsler belirtmesi, alinacak önlemler ve riskli gruplara müdahale açisindan önem tasimaktadir ve çalisma bu amaçla yapilmistir. Çalismaya 10 rehberlik ve psikolojik danismanlik ögretmeni katilmistir. Çalisma nitel arastirma yöntemlerinden olgubilim (fenomenoloji) yöntemi kullanilmis ve veriler yari yapilandirilmis görüsme yöntemi ile toplanmistir. Verilerin betimsel analizleri sonucunda, ögretmenlerin istismar konusunda bilgi düzeylerinin yüksek oldugu, fakat ihmal konusunda pek fazla bilgi sahibi olmadiklari görülmüstür. Aile tipinin çocuklarda özellikle duygusal istismari etkiledigini, ebeveyn tutumlari, çevre ve sosyo-ekonomik durumun çocuk istismarinda etkili oldugunu ve istismarin 6-11 yas araliginda yogun olarak yasandigini belirtmislerdir. Ögretmenler, egitim seviyesinin artmasi, ailelere çocuklara davranislari konusunda egitimler verilmesi, derslerde mahremiyet egitiminin verilmesi gerektigini belirtirken, kitle iletisim araçlarinda izlenen yayinlarin içeriklerine dikkat edilmesi ve bunlarin kontrol altina alinmasi gerektigini de belirtmislerdir.

Arastirmada kadinlarin ebeveynlik rollerine iliskin kendilik algilari çesitli degiskenler açisindan incelenmistir. Bagimsiz degiskenler olarak sosyo-ekonomik düzey, evlilik yasi, egitim düzeyi, çocuk sayisi ve bir iste çalisip çalismadigi alinmistir. Veriler Ankara ve Nevsehir illerinde yasayan 976 kadindan toplanmistir. Veri toplama araci olarak, “Ebeveyn Rollerine Iliskin Kendilik Algisi Ölçegi’ kullanilmistir. Verilerin analizinde, t-testi, varyans analiz ve Tukey testi kullanilmistir. Arastirmanin sonunda; kadinlarin ebeveynlik rollerine iliskin kendilik algisi ile bagimsiz degiskenlerin tamami arasinda anlamli iliskiler tespit edilmistir. Ayrica ölçegin dört alt boyutu ile bagimsiz degiskenler arasinda da iliskiler test edilmistir. Arastirmanin sonunda, bulgularin çerçevesinde öneriler sunulmustur.

Bu arastirmanin amaci, Samsun Siddeti Önleme ve Izleme Merkezi’ne (SÖNIM) siddete maruz kalmasi nedeniyle basvuran kadinlar için Samsun SÖNIM tarafindan olusturulan ‘Ilk Görüsme Raporlari’ni degerlendirmek amaciyla geriye dönük olarak incelemektir. Arastirma geregi Samsun SÖNIM’e 2014 yili içerisinde basvuran, siddete maruz kalan 13 yas ve üzeri 980 kadin için doldurulan ‘Ilk Görüsme Raporlari’ alinmistir. Raporlarda yer alan siddet magduru kadinlarin sosyodemografik özellikleri, SÖNIM’e gelme durumlari, gereksinimlerine iliskin sorulara verdikleri cevaplari incelenmistir. Yapilan analizlerde, siddet magdurlarinin %88.67’sinin kolluk güçlerine yapilan basvuru ya da ihbar araciligiyla SÖNIM’e geldikleri, %60.10’unun fiziksel siddete maruz kaldiklari, %95.09’unun daha önceden SÖNIM’den hizmet almadiklari; %4.90’u için daha önceden tedbir karari alindigi; %48.42’sinin hayati tehlike durumunun oldugunu beyan ettikleri saptanmistir. SÖNIM’e getirilen/gelen siddet magduru kadinlarin %60.17’sinin SÖNIM’den rehberlik hizmeti, %14.60’sinin barinma, %13.82’sinin hukuki destek istedikleri belirlenmistir. Ortaya çikan sonuçlar kaynaklar esliginde tartisilarak önerilerde bulunulmustur.

Arastirmanin amaci, üniversite ögrencilerinin romantik iliskilerinde algiladiklari istismari yordamada algilanan anne baba tutumlari ve boyun egici davranislari incelemektir. Çalismada 2016-2017 egitim-ögretim yili içerisinde Samsun ilinde Ondokuz Mayis Üniversitesinde ögrenim gören 283 kiz ögenci (55.4 %) ve 228 (44.6 %) erkek ögrenci olmak üzere toplam 511 ögrenciye ulasilmistir. Verilerin analizinde degiskenlerin birbiri ile iliskisi Pearson Momentler Çarpimi Korelasyonu kullanilarak incelenmistir. Arastirmanin verileri Kisisel Bilgi Formu, Romantik Iliskiyi Degerlendirme Ölçegi, Boyun Egici Davranislar Ölçegi ve Çocuk Yetistirme Tazlari Ölçegi ile toplanmistir. Bu arastirma sonuçlarina göre üniversite ögrencilerinin algiladiklari anne-baba tutumlari ile romantik iliskileri ve boyun egici davranislari arasinda anlamli iliski oldugu belirlenmistir.

Music has existed as an intrument that affects not only emotional world of individuals but also psycho-social conditions of societies throughout the history. In terms of propaganda activities in order to mobilize crowds, to have societies believe in and direct to definite ideas in every period of history together with various administrative means, music has also been used effectively. We have observed that political parties all around the world benefit music in their election work very effectively. We have witnessed that election songs have had such a quality that they can change choices in the eye of target crowds, especially lately. In our study we will also try to discuss how political parties benefit election songs and ballads as propoganda activities in their election work, in particular how effectively Justice and Development Party use the song “Dombira”, a Middle East melody, in local elections 2014, and we will also discuss the results. The study is a qualitative study, and literature review on subject matter has been done and many sources have been benefitted.

Bu çalismanin amaci, örgütsel ögrenme ile örgütsel vatandaslik davranisi arasindaki iliskiyi inceleyerek, örgütsel ögrenmenin örgütsel vatandaslik davranisi üzerine etkisini belirlemektir. Bu baglamda Türkiye’de A Ilinde yer alan iki kamu kurumu çalisanlarina yönelik bir arastirma gerçeklestirilmistir. Kolayda örneklem yöntemiyle toplam 155 kamu çalisanina anket uygulanarak, konuya iliskin veriler toplanmistir. Yapilan analizler sonucunda bireye yönelik örgütsel vatandaslik davranisi ve örgüte yönelik örgütsel vatandaslik davranisi ile örgütsel ögrenme arasinda pozitif yönlü bir iliskinin oldugu ve örgütsel ögrenmenin bireye yönelik örgütsel vatandaslik davranisini ve örgüte yönelik örgütsel vatandaslik davranisini olumlu etkiledigi belirlenmistir. Özellikle örgütsel ögrenmenin, çalisanlarin örgüte yönelik örgütsel vatandaslik davranislarini daha yüksek düzeyde etkiledigi dikkat çeken sonuçlardan biri olarak karsimiza çikmaktadir.

Bir meslegi tüm yönleriyle mükemmel sekilde icra etme olarak nitelenen profesyonellik, kaliteli hizmet için önemli bir unsurdur. Dolayisiyla profesyonellige uygun tutum ve davranislara sahip olarak ve onlari sürdürerek profesyonellesmeyi artirmak gerekmektedir. Bu çalismanin amaci, duygusal zekanin profesyonellesme üzerine etkisini incelemektir. Bu amaca yönelik olarak Rize ilindeki muhasebe bürolarinda çalisan 90 muhasebe meslek mensubundan elde edilen veriler yapisal esitlik modellemesi SmartPLS 3.0 istatistiksel veri analiz programi kullanilarak analiz edilmistir. Arastirma sonuçlari; duygusal zekanin öz farkindalik boyutunun profesyonelligin etik kodlar, kisisel üstünlük ve yakindan denetim; özyönetim boyutunun ise profesyonelligin bilgi tabani, görev bagimsizligi, kisisel üstünlük ve toplumsal önem boyutlari üzerinde pozitif ve anlamli bir etkiye sahip oldugunu ortaya koymaktadir. Bu çalismanin sonucunda, duygusal zekanin kisisel yetenek boyutu, profesyonellesmeyi güçlendiren önemli bir kaynak olarak ortaya çikmistir.

Yeni Türk Ticaret Kanunu, uzun bir çalismanin ve tartismalarin ardindan 2012 yilinda yürürlüge girmistir. Ülkemiz ticari hayatinda önemli degisiklikleri öngören Yeni Türk Ticaret Kanunu ticari faaliyetlerin ayrilmaz bir parçasi olan muhasebe uygulamalarinda da önemli degisiklikler meydana getirmistir. Muhasebe uygulamalarinin en önemli unsuru hiç kuskusuz muhasebe meslek mensuplaridir. Çalismamizda, Yeni Türk Ticaret Kanunun muhasebe uygulamalarina etkisini belirlemeye yönelik olarak Denizli SMMM odasina kayitli Serbest Muhasebeci Mali Müsavirlere yönelik bir anket yapilmis ve sonuçlar ayrintili bir sekilde yorumlanmistir. Çalismanin bulgulari incelendiginde, UFRS ve UFRS’nin esgüdümü olan derslerin artirilmasi ve ders programinin yeniden gözden geçirilerek sürekli gelistirilmesi görüsü muhasebe meslek mensuplarinca benimsendigi tespit edilmistir. Ayrica, Muhasebe meslek mensuplarinin vermis olduklari cevaplar içeresinde Kamu Gözetim Kurumu veya TÜRMOB tarafindan egiticilerin egitimi olarak adlandirdigimiz UFRS uygulamalarinin sorunsuz ve dogru bir sekilde uygulanabilmesi asamasinda egiticilere de oldukça büyük görevler düstügünün altini çizmislerdir.

The main purpose of this study is to determine whether there is an occupational burnout within the American University-Central Asia or there is not. Occupational burnout is a type of emotional stress resulting in exhaustion, feeling of meaninglessness, lack of enthusiasm and inefficiency at the work place. Burnout consists of three scales: emotional exhaustion, depersonalization, and reduced personal accomplishment. During the research the surveying method was used. The questionnaire included demographic questions and Maslach Burnout Inventory questions. As a result of the research, the relationship between occupational burnout and several factors like presence of children, age and years of work were found.

Bu çalismanin amaci, tükenmisligin is tatmini ve isten ayrilma niyeti arasindaki iliski üzerinde aracilik etkisinin incelenmesidir. Bu amacin gerçeklestirilmesine yönelik olarak Erzincan ilinde faaliyet gösteren bir kamu hastanesindeki toplam 820 çalisandan 308’ine anket uygulanmistir. Anket sonucunda elde edilen veriler SPSS ve AMOS istatistik programlari kullanilarak analiz edilmis ve ortaya çikan sonuçlar istatistiksel açidan yorumlanmistir. Yapilan analizler sonucunda is tatmini ile isten ayrilma niyeti arasinda negatif yönlü bir iliski ve tükenmisligin bu iliskide tam aracilik etkisinin oldugu tespit edilmistir. Ayrica, hastane çalisanlarinin yaptiklari isten tatmin olma seviyelerinin yüksek, tükenmislik ve isten ayrilma niyetlerinin ise düsük seviyede oldugu görülmüstür.

Bu çalismanin amaci hastanede taseron olarak istihdam edilen tibbi sekreterlerin sosyodemografik özelliklerinin hastaneye yönelik kurumsal itibar algilarina etkisini ölçmektir. Çalisma evrenini Aksaray Üniversitesi bünyesinde gerçeklestirilen tibbi sekreterlik sertifika programina katilan ve hâlihazirda hastanelerde taseron firma bünyesinde tibbi sekreter olarak çalisanlar olusturmaktadir. Veri toplama yöntemi olarak anket kullanilmistir. Anket, toplam 141 kisiye dagitilmis, analizler 126 (%89) çalisan üzerinde gerçeklestirilmistir. Kisisel özelliklerin kurumsal itibar algisina etkilerinin incelendigi çoklu degiskenli regresyon modellemesi neticesinde ise; kurumsal itibar algisinin sadece egitim düzeyinden etkilendigi (ß=-,214); yas, cinsiyet, medeni durum ve toplam çalisma süresinin çalisanlarin kurumsal itibar algisi üzerinde anlamli etkisinin olmadigi (p>,05) sonucuna ulasilmistir. Buna göre egitim düzeyi ile kurumsal itibar algisi arasinda ters yönlü bir iliski vardir. Elde edilen bulgular sonucunda, hastane yöneticilerine çalisanlarinin kurumsal itibar algilarini arttirmaya yönelik çabalar içine girmesi önerilebilir.

Bu çalisma kontrol odagi ile girisimcilik egilimi arasindaki iliskileri ve cinsiyet, yas ve gelir düzeyinin bireylerin kontrol odagi türü ve girisimcilik egilimlerini farklilastirip farklilastirmadigini belirlemeyi amaçlamaktadir. Arastirma Kirgizistan-Türkiye Manas Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesinde egitim gören degisik sinif ve yas gruplarindan 219 ögrenci üzerinde yapilmistir. Arastirmada veri toplama araci olarak Rotter’in Kontrol Odagi Ölçegi ile Girisimcilik Egilimi Ölçegi kullanilmistir. Elde edilen veriler korelasyon, bagimsiz örneklem t-testi ve Anova analizleri ile degerlendirilmistir. Arastirmada yas, cinsiyet ve gelir düzeyi açisindan ögrencilerin kontrol odagi ve girisimcilik egilimleri arasinda anlamli bir farklilik görülmemistir. Yapilan korelasyon analizinde iç kontrol odagi ile girisimcilik egilimi arasinda ,647 (p<0,01) düzeyinde orta derecede pozitif ve anlamli bir iliski bulunmustur. Buna karsin dis kontrol odagi ile girisimcilik egilimi arasinda herhangi bir iliski bulunamamistir.

Çalismanin amaci, algilanan örgütsel adalet ile iste var olamama iliskisinde mesleki stresin araci rolünü tespit etmektir. Bu amaç dogrultusunda teorik ve uygulamaya yönelik iki asamali bir arastirma yapilmistir. Teorik düzeyde algilanan örgütsel adalet, iste var olamama ve mesleki stres kavramlari ikincil kaynak verilerine dayali olarak incelenmistir. Uygulama safhasinda ise teorik bilgilerden hareketle hazirlanan anket formu, Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde faaliyette bulunan 12 isletmede kolayda örnekleme yöntemi ile seçilen toplam 404 mavi yakali çalisana uygulanmistir. Veri toplama yöntemi olarak anket kullanilmistir. Arastirma sonuçlarina göre, örgütsel adalet ve iste var olamama arasindaki iliskide mesleki stres tam aracilik rolü üstlenmektedir.

Namaz, Hz. Âdem’den itibaren bütün ümmetlerde farkli usullerle varligi kabul edilen, Kur’an ve sünnette en çok konu edilen ibadet olarak yerini alir. Çok önemli bir ibadet olusundan dolayi namaz, fikih kitaplarinin en genis ve en teferruatli bölümünü olusturur. Vaaz ve ahlak kitaplarinda namazin önemine dair, büyük vurgular vardir. Ancak namazin ilk ortaya çiktigi andan itibaren, Hz. Peygamberin son icra sekline kadarki süreç ve asamalari üzerine fazla deginilmemis, özellikle ilk inen surelerde geçen namaz emrinin ve ahkâminin nasil oldugu, namazin vakitleri, rekât sayilari. Miraç sonunda namazin mahiyetinin, usul ve ahkâminin nasil degisiklikler arz ettiginin üzerinde pek fazla durulmamistir. Bunlar, genelde az bilinen hususlardir. Konuya isik tutmasi için ele aldigimiz bu çalisma, sözü edilen bu konulari bütünüyle cevaplayacak bir iddia tasimamaktadir. Bu çalismanin, günümüzde konu ile ilgili yapilan tartismalarin daha saglikli degerlendirilmesine ve konunun daha iyi aydinlatilmasina katki saglayacagina inaniyoruz. Ayrica makalemizde, yeri geldikçe konu ile ilgili günümüzde yapilan tartismalara deginilecektir. Namazin tarihsel süreci ele alinirken, Tefsir ve Hadis kaynaklari basta olmak üzere, Islâm Fikih alaninda yer alan temel eserlerden yararlanilmistir.

Günümüzde insanlar refah düzeyini yükseltmek, daha fazla gelisebilmek ugruna dogal kaynaklari kayitsizca kullanarak, üretim ve tüketim düzeyini .evre dengesinin bozulmasi pahasina da olsa arttirmaktadir. Bu nedenle, çevreyi düsünerek tüketim yapan çocuklar yetistirmek eskisinden daha fazla önem kazanmistir. Bu arastirma, annelerin çocuk yetistirme tutumlari ile çocuklarin çevre bilinçli tüketici olarak sosyallesmesi arasindaki iliskiyi ortaya koymak üzere tasarlanmistir. Arastirmanin amaci, farkli çocuk yetistirme tutumlarina sahip annelerin, çocuklarinin tüketim davranisini nasil sekillendirdigini ortaya çikartmaktir. Arastirma, Adana ilinde ikamet eden, çocugu 4-6 yasinda olan ve okul öncesi kurumlara devam eden anneler ve bu annelerin çocuklari üzerinde yapilmistir. Arastirma sonucunda, agaç dikimi ve çiçek ekimi, çevreye zararli ürün kullanmama, kâgitlari ayirma, bilinçli tüketim, alinacak ürünlerde dikkat edilen özellikler, tüketici olarak hakkini bilme, ürün alirken çocugun fikrini sorma gibi konularda annelerin çocuk yetistirme tutumlari arasinda anlamli farklar oldugu ortaya çikmistir.

The present study aims to reveal prospective teachers’ cognitive structure about the Middle East through Word Association Technic (WAT). Research sample consisted of 420 prospective teachers studying at Ömer Halisdemir University Education Faculty and Kilis 7 Aralik University Education Faculty. Data were collected through WAT. As result of WAT, frequency table including key concepts and answer words was prepared. According to this frequency table concept network were drawn by the researcher. Results indicated that the prospective teachers mostly associated the Middle East with oil and war. This finding is similar to previous studies conducted through prospective social studies teachers. Moreover perception of the Middle East among the participant prospective teachers varies between the universities. Prospective teachers from Ömer Halisdemir University generally associate the Middle East with general words such as Saddam Hussain, Egypt, Turkey, weapon, Arab Spring, kingdom-sheikh while the participant prospective teachers from Kilis 7 Aralik University mostly associate the Middle East with death, massacre, bomb, rocket, poverty, section clashes, and dictator. In other words, it can be concluded that while the prospective teachers have general knowledge about the Middle East, the prospective teachers studying in Kilis 7 Aralik University have perception based on geography where they live, and experience that they underwent. This finding can be viewed as a proof that living place influence perception. Furthermore, it can be concluded that WAT is effective way in disclosing cognitive structure of individuals.

This article aims to reveal not only the individual effects of globalization and institutional quality but also their interaction effects on fiscal decentralization, government spending, tax revenues, and economic performance. The role of institutions is important as the underlying basis for economic activity. Institutional quality should include an analysis of the impact of fiscal decentralization on macroeconomic variables to determine the dynamics of economic structure. There are not enough studies that deal with the interaction effect of globalization and institutional quality within this concept. As an additional contribution, panel VARX method is applied to investigate the direction and size of the interaction for the 24 countries that are members of Organization for Economic Cooperation and Development between 1996 and 2010.

Günümüz bilgi toplumunda artan rekabetin en önemli belirleyicilerinden biri Ar-Ge faaliyetleridir. Ar-Ge faaliyetlerinin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini inceleyen birçok çalisma bulunmaktadir. Yapilan bu çalismalarin ise ülke karsilastirmalari ve tek ülke verileri üzerinde yogunlastigi görülmektedir. Bu çalismada bölgesel ekonomik büyümenin belirleyicilerinden biri olan Ar-Ge harcamalari ve Ar-Ge istihdaminin bölgesel ekonomik büyüme üzerindeki etkileri Panel Veri Analizi yöntemiyle incelenmistir. Inceleme Türkiye’de Düzey I istastiki bölgelerinin 2010-2014 verilerine dayanilarak yapilmistir. Ar-Ge harcamalari ve Ar-Ge istihdaminin bölgesel ekonomik büyüme üzerindeki etkisi pozitif ve istatistikî olarak anlamli bulunmustur.

Bu çalisma Kigizistan ekonomisi için enerji tüketiminin sürdürülebilir ekonomik büyüme açisindan ekonominin ne yönde gelisim gösterdigini açiklamayi amaçlamaktadir. Bilindigi gibi ekonomik büyümenin sürdürülebilir olmasi özellikle gelecek kusaklar için önemli bir ekonomik ya da çevresel probleme yol açmadan büyümesi demektir. Günümüzün hizli ekonomik büyümesi ile gelecekteki ekonomik büyüme arasinda degis tokus söz konusudur. Hizli ekonomik büyüme kaynaklari süratle tükenmesine neden olmakta ve gelecek kusaklar için çevre sorunlarina (hava kirliligi, küresel isinma, enerji kaynaklarinin hizla azalmasi gibi) yol açmaktadir. Çalisma 1990-2013 yillari arasi dönemi kapsamaktadir. Çalismada büyümenin sürdürülebilirligi Çevresel Kuznets Egrisi (EKC) hipotezi çerçevesinde ele alinmis ve bu hipotezin geçerliligi ARDL sinirlar testi yaklasimi ile analiz edilmistir. Analiz sonuçlarina göre uzun dönemde Kirgizistan ekonomisi için EKC hipotezinin geçerli oldugu tespit edilmis ve bu çerçevede Kirgizistan’in mevcut enerji arz kaynaklarinin gelistirilmesi ve çesitlendirilmesi, enerjide disa bagimliligi azaltacak, enerji öz yeterlilik düzeyine yükseltecek ve enerji güvenligini arttirarak sürdürülebilir ekonomik büyümenin saglanmasina yönelik politik çikarimlar yapilmistir.

Protection of cultural properties of which existence decreases every day is one of the most important issues causing global concern. Many important conventions have been drawn up as a result of the efforts led by United Nations in order to prevent the threats against these properties accepted as the common heritage of the mankind. The purpose of this study is to examine the criminal law provisions included in the leading ones of these internationally important conventions, to raise awareness and to contribute, even slightly, to the future works concerning this issue in our domestic law.

Arastirmada, ögretim teknolojileri ve materyal tasarimi (ÖTMT) dersinin, ögretmen adaylarinin mesleki kazanimlarina etkisi hakkindaki farkindalik düzeylerini ve mesleki kazanimlara etkisi farkli degiskenler açisindan tespit edilmesi amaçlanmistir. Bu baglamda, ögretmen adaylarinin mesleki kazanimlarina etkisi; Cinsiyete göre, dersi alma/almama durumuna göre, sinif düzeyine göre ve bölümlere göre degismekte midir? Sorularina yanit aramaktir. Arastirma tarama modelindedir. Arastirmanin evren ve örneklemi toplam 361 ögretmen adayindan olusmaktadir. Arastirmada veri toplamada kullanilan Aslan (2015) tarafindan gelistirilen veri toplama aracinin güvenirlik katsayisi Crounbach Alfa .986 olarak hesaplanmistir. Veri toplama aracindan elde edilen veriler üzerinde yüzde, frekans, dizi genisligi, maksimum, minimum ve ortalama puanlari hesaplanmis ayrica bagimsiz t testi ve varyans analizi testleri yapilmistir. Test sonuçlarina göre, ögretmen adaylari ÖTMT dersinin mesleki kazanimlar edinmede etkili oldugunu belirtmislerdir. ÖTMT dersinin mesleki kazanimlara etkisinin cinsiyete göre ortalama puanlari arasinda istatistiksel olarak anlamli fark yoktur.

Son iki yüzyilin en önemli tartismalarindan biri din ve bilim iliskileri konusunda yasanmis, konuya iliskin baslica iki görüs ortaya çikmistir. Bunlardan biri bilimsellige giderek ideolojik bir anlam da yükleyen pozitivist ögreti, digeri bu ögreti karsisinda bir söylem üretmeye çalisan manevi yaklasimlardir. Pozitivist ögreti çerçevesinde yazilmis, din ile bilim arasinda çatisma ve uyusmazlik oldugu tezini isleyen pek çok eser vardir. Bunlardan ikisi Fransiz filozof ve arastirmaci Ernest Renan tarafindan yazilan Islam ve Bilim (L’islam et la science) ve Amerikali bilim ve kültür tarihçisi John. W. Draper tarafindan yazilan Din ve Bilim Arasindaki Çatisma (History of the Conflict Between Religion and Sciences) adli eserlerdir. Osmanli aydinlarindan Namik Kemal Renan Müdafaanamesi, Ahmet Mithat Nizâ-i Ilm ü Din isimli eserlerinde söz konusu görüslerin elestirisini yapmislar; Islam’in bilim, felsefe, egitim, teknoloji gibi kültürel gelisimlerin karsinda olmak bir yana onlari en yüksek derecede desteklemis; müminleri okuma, anlama ve bilme konusunda hemen her firsatta tesvik etmis oldugunu dile getirmislerdir. Bu çalismada Nizâ-i Ilm ü Din adli eseri baglaminda Ahmet Mithat’ta, din ve bilim çatismasi konusu ele alinacaktir.

Türkiye Cumhuriyetinin modernlesmesinin önemli bir ayagini egitim olusturmaktadir. Türkiye’de Tanzimat’tan bu yana yasanan degisim ve dönüsümden en çok etkilenen alanlarin basinda egitim gelmektedir. Türk yüksekögretim serüveni 19.yüzyilin ikinci yarisinda Darülfünunla baslamis, Cumhuriyet döneminde kurulan üniversitelerle devam etmistir. Cumhuriyet döneminde üniversitelerin açilmaya baslamasi ve yayginlasmasi, egitim sisteminin yeni yapilanmasi açisindan tamamlayici bir gelisme olmustur. Türk yüksekögretimi ve üniversitelerin tarihsel gelisimi üzerinde yapilan çalismalar sinirlidir. Özellikle yeni egitim paradigmasinin hedefleri ve boyutlarina iliskin dönemin özgün kaynaklarina dayali çalismalar henüz yenidir. Bu çalisma Türk yüksekögretim tarihini aydinlatma konusunda asil bilgilere ve özgün tartismalara yer veren Türk Yurdu dergisi üzerinden yeni bilgiler kazandirmayi amaçlamistir. Türk Yurdu, II. Mesrutiyetten günümüze aralikli olarak yayin hayatini sürdüren, Türkiye’nin en uzun soluklu dergilerinden biridir. Bu çalismada, Türk Yurdu dergisindeki üniversite ile ilgili makalelerden hareketle, 1950’li yillardan sonra Türkiye’de yayginlasmaya baslayan üniversitelerin gelisimine akademi ve düsünce dünyasinin bakis açisi sunulmaya çalisilmistir. Çalismanin yöntemini, tarihsel metin degerlendirmede kaynak taramaya dayali olarak içerik tahlili olusturmaktadir. Bu çerçevede Türk Yurdu dergisinin besinci ve altinci seri dönemlerinde (1954-1957, 1959-1968) dergide yayinlanan üniversite ve yüksekögretimle ilgili 13 makale incelenmis ve bu makalelerden yola çikilarak, Türk yüksekögretimiyle ilgili 4 önemli konudaki tartismalar analiz edilmistir. Bu dört konu üniversite kavrami, ideal üniversite, akademik kadrolar ve üniversite tarihi basliklarini kapsamaktadir. Yapilan tahliller sonucunda yazarlar tarafindan alt dallardaki bulgulara yönelik olarak çesitli yorumlar yapilmistir.

Azerbaycan edebiyatinda Islam dininin yayilmasini, Islam büyüklerini ve yasantilarini, Müslüman kahramanlarinin yigitliklerini, mucizelerini, Müslüman olmayan topluluklarla mücadelelerini, Islam’in hükümlerini ve Islam ahlakini anlatan “Havername”, “Kitab-i Battal Gazi”, “Kisse-yi Muhammed Hanife”, “Meracname”, “Heybername” gibi pek çok dini kahramanlik destani ve hikâyesi mevcuttur. Çalismamizda, dini kaynagini Kuran-i Kerim’den ve hadislerden alan; ilk versiyonunun Islamiyet’ten önce olusmasina ragmen Kitab-i Dede Korkut Destani, Hz. Ali’nin ve sahabelerin Islam`in yayilmasi yolunda gösterdikleri yigitliklerinin, efsanevi kahramanliklarinin tasvir edildigi Havername Destani ve Islam dininin genis kitleler tarafindan kabul edilebilmesi için Rum illerinde ve yakin diger ülkelerde yasanan maceralarin anlatildigi Battal Gazi Destani gibi kahramanlik destanlarindaki temel dini motifler ele alinacaktir. Destan kahramanina akrabalari, silah arkadaslari, rakipleri olan sah ve sultanlar, mitolojik kahramanlar, devler, periler olmak üzere kalabalik bir kadro eslik eder. Bu destanlarin dönemlerinin ve içeriklerinin farkli olmasina ragmen onlarin öykü çizgisinde, kahramanlarin bazi karakteristik özelliklerinde, dilinde ve icra özelliklerinde genel ortak noktalar mevcuttur.

Halk edebiyatinda çogunlukla büyük hacimli halk hikâyeleri üzerinde çalismalar yapilirken küçük hacimli halk hikâyeleri üzerine yeterli çalismalarin yapilmadigi görülmektedir. Bu bakimdan küçük hacimli bu tarz eserlerin günümüz alfabesine aktarimi, Türk halk hikâyesi geleneginin zenginligini ortaya koymasi bakimindan oldukça önem tasimaktadir. Bu çalismada; bugüne kadar yayimlanmamis ve üzerinde çalisma yapilmamis olan “Hikâye-i Mansûr” adli eserin metin nesri yapilmistir. Öncelikle hikâyenin kisa bir özeti verilmistir. Daha sonra ise eserin nüshalari hakkinda bilgi verilmis ve hikâyenin türüyle ilgili çesitli degerlendirmelerde bulunulmustur. Çalismanin sonunda Latin alfabesine aktarilmis olan eserin aktarilmis metni yer almaktadir. Küçük hacimli bir hikâye olan Hikâye-i Mansûr’un iki el yazmasi ve üç matbu olmak üzere bes nüshasi vardir. Matbu nüshalar, el yazmasi nüshalardan aynen istinsah edilmistir. Nüshalarin ayni olmasi ve el yazmasi nüshada görülen bazi okuma güçlüklerinden dolayi Latin alfabesine yapilan aktarimda matbu nüsha esas alinmistir. Hikâye; tek bir olay etrafinda gelisen ve Mansur adli kahramanin basindan geçen çesitli maceralari konu alan realist bir hikâye niteligi tasimaktadir. Hikâye kahramani Mansur, olaylari kendi dilinden anlatmaktadir. Hikâye, Hindistan’in Mahe ve Kalikut gibi bazi sehirlerinde geçmektedir. Bu hikâyedeki Mansur, tasavvufi bir kisilik olan Hallac-i Mansur degildir. Zira metnini nesrettigimiz bu hikâye dini bir nitelik tasimaz.

Bu çalismanin amaci otel isletmelerinde demografik özellikler, psikolojik güvenlik, psikolojik uygunluk ve psikolojik anlamliligin ise tutkunluga etkilerini saptamaktir. Bu çalisma ile otel isgörenlerinin demografik özelliklerinin ve psikolojik kosullarla ilgili algilarinin ise tutkunluga etkileri açiklanarak otel yöneticilerinin bilgi edinmesine ve etkin kararlar almasina yardimci olunabilecek, akademik açidan ise alanyazindaki eksikliklerin giderilmesine katki saglanabilecektir. Arastirma kapsaminda Kusadasi bölgesindeki 4 ve 5 yildizli 392 otel personeline anket uygulanmistir. Arastirma sonucunda psikolojik güvenlik, psikolojik uygunluk ve psikolojik anlamliligin ise tutkunluk üzerinde istatistiksel olarak anlamli ve pozitif etkiye sahip oldugu; demografik özelliklerin ise ise tutkunluk üzerinde istatistiksel olarak anlamli bir etkiye sahip olmadigi saptanmistir.

Bu arastirmanin amaci sanat egitimi alan ögrencilerin görsel kültür imgelerini yorumlama, çalismalarinda görsel dil olusturmak için kültürel imge ve simgeleri kullanabilme becerilerini belirlemektir. Arastirmada nitel arastirma yöntemlerinden etnografik yaklasimin alt boyutu olan otoetnografik yöntem kullanilmistir. Arastirma, Resim-is Egitimi Anabilim Dali 2. sinifta ögrenim gören 8 ögrencinin gönüllü katilimiyla gerçeklestirilmistir. Ögrencilerin yaptiklari görsel çalismalar ve yazili metinler ile elde edilen veriler etnografik analiz ve içerik analizi ile çözümlenmistir. Verilerin analizinde 6 farkli tema ortaya çikmistir. Yapilan analiz sonucunda ögrencilerin daha çok toplumsal degisim, aile, iletisim eksikligi- toplumsal yalnizlik ve teknoloji temalari üzerine imge kullandiklari görülmüstür. Ayrica görsel kültür uygulama çalismalarinin ögrencilerin temsil gücü ile elestirel düsünme becerilerini gelistirdigi gözlenmistir.

Bu çalismada, Mersin Ili Erdemli Ilçesi’ne bagli köylerdeki tarihi çesmeler incelenmistir. Yapilan arastirmalar sonucunda: Akpinar, Arslanli, Dogusandal, Güzeloluk, Harfilli, Karahidirli ve Yagda köylerinde birer; Esenpinar Kasabasi’nda iki; köyler arasindaki yol güzergâhinda ise bir adet olmak üzere geleneksel tarzda insa edilmis toplam 10 adet çesme tespit edilmistir. Ayrica Dogusandal Köyü’ndeki çesmenin yaninda bulunan çamasirhane de yörede tespit edilen tek örnek olmasi sebebiyle çalisma kapsamina alinmistir. Tespit edilen çesmeler, kurulus özellikleri açisindan degerlendirildiginde: Esenpinar Kasabasi Çesmesi’nin yanindaki camiye bitisik olarak yapildigi, digerlerinin ise bagimsiz çesmeler gurubuna girdigi görülmektedir. Incelenen örneklerin tamami tek cepheli olarak tasarlanmislardir. Akpinar, Harfilli ve Yagda köylerindeki çesmeler ile Keçeci Çesmesi yüzeysel nislere sahipken; diger çesmelerde sivri ve yuvarlak kemerle örtülü daha derin nisler mevcuttur. Çamasirhane dogu-bati dogrultuda dikdörtgen planli ve tek mekânlidir. Yapilarin insasinda genellikle düzgün kesme tas kullanilmistir. Sade bir düzenlemeye sahip olan yapilarin tamami geç dönem Osmanli veya Cumhuriyet dönemi eseridir.

Bu çalismanin amaci, yurt disi paket turlara katilan yerli turistlerin paket tur kapsaminda sunulan hizmetlerden (ulasim, konaklama, yeme-içme ve rehberlik) kalite algilamalarinin davranissal niyetleri üzerindeki etkisinin arastirilmasidir. Arastirmanin verileri yurt disi paket tur satin alan 584 yerli turistten anket yöntemi kullanilarak toplanmistir. Arastirma hipotezlerinin test edilmesinde Yapisal Esitlik Modeli kullanilmistir. Arastirma sonuçlari yurt disi paket turlara katilan yerli turistlerin konaklama ve rehberlik hizmetlerinden kalite algilamalarinin, davranissal niyetleri üzerinde büyük bir etkiye sahip oldugunu göstermektedir. Yeme-içme hizmetlerinin davranissal niyetler üzerinde çok düsük bir etkisi oldugu görülürken, ulasim hizmetlerinin davranissal niyetler üzerinde anlamli bir etkiye sahip olmadigi sonucuna ulasilmistir.

Bu çalismanin amaci, bir turizm destinasyonuna egitim amaçli gelen kisilerde olusan imaj algisini ortaya çikarmaktir. Çalismanin kapsami Artvin Çoruh Üniversitesi Arhavi Meslek Yüksekokulu’nda ögrenim gören ögrenciler olarak belirlenmis ve bu dogrultuda meslek yüksekokulunda egitim-ögretim gören toplam 161 ögrenciye anket uygulamasi gerçeklestirilmistir. Üniversite ögrencilerinin bir destinasyon ile ilgili imaj algilarini olusturan faktörlerin arastirildigi çalisma 1-26 Mayis 2017 tarihleri arasinda gerçeklestirilmis olup, elde edilen verilerin çözümlenmesinde frekans, yüzde, aritmetik ortalama, standart sapma ve t testi kullanilmistir. Arastirma sonuçlarina göre, üniversite ögrencilerinin tercih ettigi turistik destinasyonlarda en çok dikkat ettigi özellikler; bölgedeki turistik tesislerde ve bölgenin genelinde hijyen ve temizlik standartlarinin olmasi, terör olaylarindan uzak bir yer olmasi, konaklama tesislerinin bütçeye uygun fiyatta olmasi ve saglik imkânlari açisindan bölgenin yeterli olmasi olmustur. Modaya uygun bir yer olmasi, kaliteli bir gece hayatinin olmasi, yöreye ait geleneksel el sanatlarinin olmasi özellikleri ise düsük ortalamali katilimlarin oldugu destinasyon özellikleri olmustur. Arastirma neticesinde, bir destinasyonun imajina katki saglamak adina yerel ve merkezi idareler ile sivil toplum kuruluslari, egitim kurumlari ile özel sektör isletmelerine önemli görevler düstügü neticesi elde edilmistir.

Televizyon günümüzün en önemli kitle iletisim araçlarindan biri durumdadir. Dolayisiyla da birçok isletme, ulasabilecegi kisi sayisi düsünüldügünde ürün ve hizmetlerini televizyon üzerinde tanitmakta ve pazarlama faaliyetlerini televizyon üzerinden gerçeklestirmektedir. Televizyon reklamlari içerisinde en çok dikkat çeken ürün gruplarindan biri de yiyecek ve içeceklerdir. Isletmeler, satislarini arttirmak için yogun bir sekilde televizyon reklamlarini kullanmaktadir. Bu çalismanin amaci, tüketicilerin ramazan ayi içerisinde televizyonlarda yer alan yiyecekiçecek reklamlarina yönelik görüslerini belirlemektir. Arastirmada veri toplama araci olarak anket kullanilmistir. Arastirma sonucunda; arastirmaya katilan kisilerin Ramazan ayinda televizyonda yer alan et ve et ürünleri, tatlilar ve su reklamlarindan etkilendikleri belirlenmistir. Bununla birlikte katilim oranlari her ne kadar çok yüksek düzeyde olmasa da özellikle Ramazan ayinda oruç tutan ve TV seyretme süreleri uzun olan kisilerin, televizyonlardaki yiyecek-içecek reklamlari ile ilgili bazi olumsuz düsüncelere sahip oldugu da tespit edilmistir.

Bilindigi gibi son yillarda yavas sehir (citta-slow) uygulamalari, turizm hareketlerine ve pazarlama faaliyetlerine yeni boyutlar kazandirmistir. Bu baglamda dünyanin degisik bölgelerinde bu konsepte uygun alanlar belirlenmis, yatirimlar gerçeklestirilmis ve bu konsepte uygun pazarlama anlayisi olusmaya baslamistir. Ülkemizde de benzer durum söz konusudur ve geleneksel turistik ürün pazarlamasi anlayisinin disina çikilarak, yavas sehir uygulamalarina yönelik yeni pazarlama anlayislari gelistirilmeye çalisilmaktadir. Bu çalismada; Göynük’ün yavas sehir agina dâhil olunmasiyla birlikte burada faaliyet gösteren özel sektör isletmesi yöneticilerinin pazarlama faaliyetlerine bakis açisinda ne tür degisiklikler olustugunun ve gelecekte olasi degisimlerin degerlendirilmesi amaçlanmistir. Bu amaca yönelik Göynük ilçesinde faaliyette bulunan bes konaklama isletmesi ve iki yiyecek içecek isletmesini temsilen alti kisiyle yari yapilandirilmis soru formu araciligiyla mülakatlar gerçeklestirilmistir. Mülakat teknigiyle toplanan veriler gözlem teknigiyle de desteklenmistir. Arastirmada yavas sehir agina dâhil olunmasinin özel sektör temsilcileri tarafindan, genel itibariyla olumlu bir gelisme olarak görüldügü sonucuna ulasilmistir. Yavas sehir agina dâhil olunmasinin pazarlama faaliyetleri için de önem arz ettigi, aga dâhil olunmasiyla birlikte hissedilir bir talep artisi yasandigi olumlu yönde çikarilan sonuçlardandir. Göynük destinasyonunun konaklama kapasitesinin yetersizligi, aktivite eksikligi vb. nedenlerle günü birlik destinasyon olmaktan en azindan bu gün için kurtulamayacagi düsüncesinden hareketle, bazi isletmecilerin yavas sehir agina dahil olmayi önemsiz olarak gördükleri de tespit edilen sonuçlardandir.

Arastirmada; Kocaeli ili Kartepe ilçesinde faaliyet gösteren kirsal turizm isletmecilerinin bireysel yenilikçilik düzeylerini belirlemek ve bu düzeylerin çesitli degiskenler (katilimcilara ve isletmelere iliskin) ile iliskisinin belirlenmesi amaçlanmistir. Arastirmanin örneklemini; Kartepe ilçesinde faaliyet gösteren 65 adet kirsal turizm isletmesinin yöneticileri olusturmaktadir. Çalismada veri toplama araci olarak Kisisel Bilgi Formu ve 1977 yilinda Hurt, Joseph ve Cook tarafindan yilinda gelistirilen, 2010 yilinda Kiliçer ve Odabasi tarafindan Türkçe’ye uyarlanan Bireysel Yenilikçilik Ölçegi kullanilmis ve ölçegin güvenirlik katsayisi 0.76 olarak hesaplanmistir. Arastirmadan elde edilen verilerin analizinde SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 20.0 programi kullanilmistir. Elde edilen sonuçlar kaynaklar isiginda yorumlanmis ve çesitli öneriler getirilmistir.

Internet özellikle turizm gibi soyut ürünler ile ilgili bilgi almada basvurulan en önemli kaynaklardan biri haline gelmistir. Turizm sektöründen büyük pay almak isteyen isletmeler ve ülkeler çesitli pazarlama faaliyetleri yapmanin yani sira çesitli internet sitelerinde bölgenin özelliklerini ve yapilmasi gereken faaliyetleri belirten sablonlar olusturmaktadir. Bu sablonlar içerisinde Unesco Dünya Kültürel Mirasi ve Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) gibi unsurlar önemli bir çekicilik olusturmasi açisindan son derece önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de Il Kültür ve Turizm Müdürlükleri yöreyi ziyaret edecek olan turistlerin güvenilir bilgi alabilecekleri resmi internet siteleridir. Bu bakimdan turizm faaliyetine katilacak olan turistlerin güzergâh seçimlerini olumlu düzeyde etkilemek, ülkenin tanitimini en iyi sekilde yapmak, tarihi ve turistik degerlerin tanitilmasini saglamak gibi islevleri bulunmaktadir. Bununla birlikte SOKÜM unsurlarina iliskin bilgilerin oldukça sinirli oldugu, tanitim ve pazarlamada bu unsurlarin yeteri kadar degerlendirilemedigi gözlenmistir. Bu noktadan hareketle çalismanin amaci, Türkiye’nin SOKÜM unsurunu inceleyerek bu konuda bir farkindalik olusturmak ve bu unsurlarin Il Kültür ve Turizm Müdürlükleri internet sitelerinde ne ölçüde yer aldigini belirlemektir. Arastirma kapsaminda detayli bilgi elde etmek amaciyla nitel arastirma yöntemlerinden içerik analizi tercih edilmistir. Arastirma sonucunda incelenen 77 Il Kültür ve Turizm Müdürlügü internet sitesinden 33’ünde (%46,7) SOKÜM unsurlarina iliskin bilgi oldugu, 44’ünde (%53,3) herhangi bir bilgi bulunmadigi ortaya çikmistir. Arastirmada ayrica 77 Il Kültür ve Turizm Müdürlüklerinden sadece Antalya’nin SÖKÜM unsurlarinin tamamina yer verdigi belirlenmistir.