Süt hayvanciligi Beyaz Rusya’nin ekonomik sisteminde önemli bir rol oynamakta ve süt hayvanciligi sektörü toplam tarimsal üretimin %19’unu olusturmaktadir. Bu da süt hayvanciliginin Beyaz Rusya ekonomisinin önemli bir parçasi oldugunu göstermektedir. Süt ve süt ürünleri Beyaz Rusya’nin ihracatinda önemli bir yer tutmaktadir. Son 15 yillik dönemde süt ve süt ürünleri ihracati 15 kattan fazla bir artis göstererek 105 milyon dolardan 1,7 milyar dolara ulasmistir. Bugün Beyaz Rusya dünya süt ve süt ürünleri ihracatinda ilk ona girmektedir. Bu çalismada 2000-2015 dönemi için Beyaz Rusya’nin süt ve süt ürünlerinin ihracat performansi ve rekabet gücü analiz edilmistir. Çalismada Açiklanmis Karsilastirmali Üstünlükler, Açiklanmis Simetrik Karsilastirmali Üstünlükler ve Ticaret Dengesi Indeksi kullanilmistir. Arastirma ikincil verilere dayanmaktadir. Dis ticaret verileri BM COMTRADE veri tabanindan derlenmistir. Beyaz Rusya basta BDT ülkeleri olmak üzere Afrika ülkelerine ve Avrupa Birligi’ne süt ve süt ürünleri ihraç etmektedir. Analiz sonuçlarina göre Beyaz Rusya süt ve süt ürünleri ihracatinda rekabet gücüne sahiptir.

Sayisal teknolojilerin televizyon yayinciliginda kullanilmasiyla birlikte, iletisim ortamlarinin yapisi degismis; hatta daha önce var olmayan yeni iletisim ortamlari ortaya çikmistir. Özellikle izleyicilerin pasif konumdan aktif konuma geçtigi etkilesimli televizyon, sayisal teknolojiler sayesinde hayata geçirilmistir. Sayisal yayincilikta, özellikle izleyici açisindan yeni imkanlar dogmustur. Bu çalismada, sayisal teknoloji gelisimi, avantajlari, veri sikistirma teknikleri konu edilerek, etkilesimli televizyon ve IPTV sistemleri açiklanmaya çalisilacaktir.

Turizm egitimi sirasinda ve/veya hemen sonrasinda, adaylarin mesleklerine karsi yabancilik duymalari ve baska çalisma alanlarina yönelmeleri önemli bir sektörel sorun olarak kabul edilmektedir. Bu sorunun temelinde, turizm sektöründeki çalisma kosullarina iliskin olumsuz algi ve tutumlarin önemli rol oynadigi görülmektedir. Diger yandan, sektördeki çalisma kosullarini olumsuz algilayan meslek adaylarinin mesleki yabancilasma duymalarinda, bir kisilik özelligi olan hizmet verme yatkinliginin da etkili olabilecegi söylenebilir. Dolayisiyla bu çalismanin amaci, turizm meslek adaylarinin çalisma kosullari algisi, hizmet verme yatkinliklari ve mesleki yabancilasma düzeyleri arasindaki iliskiyi ortaya koymaktir. Bu kapsamda, turizmde çalisma kosullari, hizmet verme yatkinligi ve mesleki yabancilasma ölçeklerini kapsayan bir anket formu olusturulmustur. Anketler, kolayda örnekleme yöntemi ile 3 Ekim 2016-27 Ocak 2017 tarihleri arasinda, Akdeniz Üniversitesi Turizm Fakültesi, Balikesir Üniversitesi Turizm Fakültesi, Mersin Üniversitesi Turizm Fakültesi, Mugla Sitki Koçman Üniversitesi Turizm Fakültesi, Nevsehir Haci Bektas Veli Üniversitesi Turizm Fakültesi ve Sinop Üniversitesi Turizm Isletmeciligi ve Otelcilik Yüksekokulu’nda uygulanmistir. Ankete 644 ögrenci katilmis; eksik verilerin oldugu 28 anket kapsam disi birakilmistir. Arastirma sonuçlari, çalisma kosullari algisi ve mesleki yabancilasma tutumu arasinda anlamli ve pozitif bir iliskinin oldugunu göstermektedir. Ayrica hizmet verme yatkinliginin bu iliski üzerinde düzenleyici etkisi oldugu saptanmistir.

Son yillarda alternatif turizm türlerine talebin artmasi, ülkeleri turistik ürün çesitlendirmesine yöneltmektedir. Dogal ve kültürel degerlerin yeni turistik ürünler olarak turizm arzina sunulmasi, turizm faaliyetlerinin tüm yila, çesitli güzergâhlara yayilmasina ve bu vesileyle turizmin ekonomiye katkisinin hem bölgesel hem de ülkesel ölçekte artirilmasina neden olan bir politikadir. Degisen talebi karsilamak adina, ülkemizde de ekoturizm merkezleri kesfedilmekte ve turizm arzina kazandirilmaktadir. Dogal ve kültürel kaynaklar bakimindan zengin olan Konya’nin, bu potansiyelini turistik ürün çesitlendirme politikalariyla degerlendirilmesi gerekliligi sebebiyle ele alinan bu çalismanin amaci; Konya’ya genellikle Mevlana Müzesi ziyareti amaciyla gerçeklesen turlara alternatif rotalar olusturmaktir. 2023 Türkiye Turizm Stratejisi hedeflerinden yola çikilarak hazirlanan bu çalismada Konya’nin ekoturizm potansiyeli üzerine çesitli yaklasimlar öne sürülmeye çalisilmis ve alternatif ekoturizm rotalari önerilmistir. Yöredeki ekoturizm arzi incelenmis ve ekoturizm aktivitelerinin uygulanabilecegi bölgeler tespit edilmistir. Arastirmada doküman analizi yöntemi ve bölgeye yapilan kesif gezileri sonucu elde edilen veriler degerlendirilmistir. Türkiye’deki mevcut ekoturizm merkezlerindeki uygulamalardan hareketle en fazla talep gören ekoturizm aktivitelerinden olan dag yürüyüsü temali rotalar, ilçeler bazinda çalisma kapsamina alinmistir. Sonuç ve öneriler kisminda Konya ilinin turistik ürün çesitlendirme politikalarinin ekoturizm dogrultusunda yönlendirilmesi ve bu baglamda hazirlanan ekoturizm rotalarinin geçtigi bölgelerde güzergâh yönetimi çerçevesinde öneriler sunulmustur.

Bu çalismada Ankara’nin, Ulus Ilçesi’nde Çamlica Sokak ile Gaziantep Sokak arasinda yer alan tescilli sivil mimarlik örnegi incelenmistir. Egimli bir araziye kurulmus olan yapi, yaklasik olarak kare bir kütleden olusmaktadir. Esas itibariyle üç katli olan yapida arazinin egiminden dolayi küçük bir bodrum kati da mevcuttur. Arazinin egimi çati kati hariç diger katlara disaridan girise imkân vermistir. Yapinin kuzeydogu cephesindeki zemin katpenceresi üzerinde bulunan Osmanlica kitabeden 1926 yilinda insa edildigi anlasilmaktadir. Cumhuriyetin ilk yillarinda yapilan binanin; insa malzemesi, teknigi, planlamasi ve mimari özellikleri dikkate alindiginda geleneksel konut mimarisinin özelliklerini tasidigi görülmektedir. Yapinin plan düzenlemesi Türk evi plan tiplerinden iç sofali evler olarak tanimlanan plan tipine benzerlik göstermektedir.Yapinin insasinda moloz tas, kerpiç, tugla ve ahsap kullanilmistir. Genel olarak sade bir düzenlemeye sahip olan yapida yer yer süsleme unsurlari görülmektedir.

XX. Yüzyil’in son çeyreginde uygulamaya konan Mikrokredi sistemi hizla büyümekte ve gelismektedir. Mikrokredi sistemi bir taraftan ülkelerin iktisadi büyümelerine yardim ederken, diger taraftan sosyal yönden gelismelerine de mühim düzeyde katki sunmaktadir. Ülkelerde cari olan faiz oranlari mikrokredi sistemini etkilemekte, dolayisiyla mikrokrediyle amaçlanan hedeflerde degisen derecelerde sapmalar meydana getirmektedir. Bu çalismada 2000 – 2014 yillari arasi dönemde bazi geçis ekonomisi ülkelerinde uygulanan mikrofinans sistemi etkinliginin faiz oranlarina tesiri incelenmis, BDT’na ait 11 ülkede banka disi faaliyet gösteren 215 finans kurumunun verileri panel veri yöntemiyle analiz edilmistir. Çalisma sonucunda geçis ekonomisi ülkelerinde faaliyet gösteren mikrokredi kurumlarinin maliyet etkinliginin uyguladiklari faiz oranlari üzerinde önemli bir etkiye sahip oldugu gözlenmistir.

The distribution of the limited financial resources in the state hospitals in Kyrgyzstan is uneven. The problems associated with the current method of distribution of resources: the poor quality of services at the level of polyclinics and high hospitalization rates that require an evaluation of the budget allocation of healthcare organizations operating in the Single Payer system. In order to improve the efficiency of resource use it is suggested to review the principles of allocation of resources to the primary level of patient care.

The issue of the art psychology in the Kyrgyz literature has not been sufficiently studied before; it is considered to be a widely spread phenomenon in the Kyrgyz folklore and Kyrgyz literature as well. The paper is devoted to the reflection of art psychology problems in the Kyrgyz folklore and Kyrgyz novels as well as the application of art psychology in the Kyrgyz literature. The paper also deals with the analysis of creative works based on the examples. In general, the paper explores art psychology issues in the Kyrgyz literature, mostly based on Chyngyz Aitmatov’s works.

Sinema, ortaya çiktigi yillardan itibaren kitleleri pesinden sürükleyerek gerçegi yansitan ya da yeniden yorumlayan bir pratik olarak kabul görmüstür. Öncelikle klasik anlati yapisini benimseyen sinema bir eglence olgusu olarak gelisimini devam ettirmistir. Hollywood klasik sinema anlatisina karsit olarak Italya’da ortaya çikan Yeni Gerçekçilik Akimi ile Fransiz Yeni Dalga Akimi, sinemada modern anlati yapisini ortaya koymustur. Modern anlatiya göre yönetmen bir edebiyatçinin kalemini kullandigi özgürlükte kamerasini kullanmalidir. Filmin sahibi olan yönetmen belli bir stil ve içsel bütünlükle filmin tek yaraticisi olmalidir. Bu çalismada Türk Sinemasinda auteur olarak kabul edilen yönetmenler arasinda olan, Zeki Demirkubuz’un sinemasi auteur kuram çerçevesinde incelenmektedir. Çalisma kapsaminda auteur kuram baglaminda yönetmenin sanatçi ruhunun, hayata karsi durusunun filmlerinin sinematografik dili, anlati yapisi, temalari ve karakterlerine nasil biçim verdigi ele alinmis; yönetmenin sinema dilinin ögelerinden faydalanarak, anlatimda yeni katmanlara ulasip ulasmadigi sorgulanmistir. Filmlerin çözümlenmesinde yararlanilan analiz teknigi tematik içerik analizidir. Çalisma sonucunda, Zeki Demirkubuz’un bir auteur olup olmadigi filmlerinin yaratilmasinda en büyük sorumlulugu tasiyip tasimadigi, filmleri arasindaki ortak karakteristik yapilar göz önünde bulundurularak ortaya konulmaktadir.

Dünyadaki 15-24 yas araligindaki genç nüfus, agirlikli olarak az gelismis ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde ve çogunlukla Asya kitasinda yasamaktadir. Birlesmis Milletler, Avrupa Birligi ve ulusal raporlarin gençlikle ilgili yaklasimlarindaki temel noktayi, korumaci bir yaklasim yerine, gençlerin toplumsal yasama çok boyutlu olarak katilmalarinin saglanmasi olusturmaktadir. Gençlerin toplumsal yasama katilimi konusunda kamu kesimi yaninda, özel kesim ve sivil toplumu da kapsayacak yaklasimlar yayginlasmaktadir. Yerel yönetimler, gençlerle ilgili politika ve uygulamalarin odagi ve temel paydasi durumundadir. Türkiye’de gençlerin orani genel nüfus içinde %16 düzeyindedir. Belediyelerin gençlere yönelik faaliyetlerinde; politika ve strateji belgesi, egitim destegi, beceri gelistirme, siyasal ve sosyal katilimi arttirma, kisisel gelisim destegi, gönüllülügü tesvik etme, paydaslarla isbirligi, istihdami gelistirme, farkli gençlik kesimlerini kapsama ve gençlere duyarli bütçeleme temel çerçeveyi olusturmaktadir.

Avrasya, basit biçimde, Asya ve Avrupa kitalarinin bütünü olarak tanimlanmaktadir. Avrasya kavrami ayni zamanda, Avrasyacilik adiyla Rusya’da bir ideolojinin dogmasina neden olmustur. Bu ideoloji gerek Rus düsünce ve siyasi tarihi açisindan gerekse Rus dis politikasi açisindan önemli bir yere sahip olmustur. Avrasyacilik, 1920’lerde Sovyet devrimi sonrasinda Avrupa’ya giden Rus aydinlarca ortaya konmustur. 1920-1930 arasinda bu ideolojiye mensup yazarlarin görüsleri Klasik Avrasyacilik olarak adlandirilmistir. Avrasyacilik, Avrupa’da Arnold Toynbee ve Oswald Spengler’in medeniyetçi tarih felsefesiyle dönemsel olarak çakismakta ve çesitli ortak noktalar tasimaktadir. 1930’lardan sonra etkisini yitiren Avrasyacilik akimi, Sovyetler Birligi’nin dagilmasinin ardindan yeniden canlanmis ve bu kez NeoAvrasyacilik olarak karsimiza çikmistir. Rus yazar Alekandr Dugin’in görüsleri çerçevesinde gelisen bu ideoloji, günümüzde Rus dis politikasinin önemli belirleyicisi haline gelmis sayilabilir. Özellikle Rusya’nin 2000’lerin ilk on yilinin ardindan izledigi dis politikanin ideolojik altyapisi oldugu dahi söylenebilir.

Bu çalismanin amaci, Merzifon Devlet Hastanesi çalisanlarinin gerek insan gerekse çevre için potansiyel bir tehdit olan tibbi atiklarla ilgili bilinç düzeylerini ortaya koymak ve önerilerde bulunmaktir. Arastirmanin örneklemini, Merzifon Devlet Hastanesi’nde çalismakta olan 120 kisi olusturmaktadir. Arastirmada öncelikle literatür çalismasi yapilmis olup daha sonra arastirma verilerini toplamak için hastane çalisanlarina gönüllülük esasina dayanan anket uygulanmistir. Anket uygulamasi sonucunda elde edilen veriler, SPSS 15.0 paket programinda analiz edilmis, elde edilen bulgular frekans dagilimi, korelasyon ve Anova analizi yöntemiyle yorumlanmaya çalisilmistir.

Ikinci Dünya Savasi sonrasinda dünyaya egemen olan degisim rüzgârlari Türkiye’yi de etkilemisti. 1946 yilinda çok partili siyasal hayata geçis ile birlikte muhalefet kurumu resmi olarak yerlesmis ve Türk siyasi-ekonomik-toplumsal yapisinda bazi dönüsümlere yol açmisti. Bu baglamda, 14 Mayis 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin iktidara gelisinden 27 Mayis 1960 askeri darbesine kadar geçen dönemdeki basin ile iktidar iliskileri de ayri bir önem tasimaktadir. Demokrat Parti (DP) iktidari ile dönemin basini arasindaki iliskileri konu alan bu çalisma, 27 yil boyunca tek parti idaresi altinda mücadele veren basinin yeni siyasal iklimden nasil etkilendigini ortaya koyma amacindadir. DP dönemini ele alan çok sayida arastirma olmasina karsin, bu dönemin basin ortamini ele alan çalisma sayisi oldukça sinirlidir. Bu nedenle, yapilan bu betimleyici çalisma söz konusu boslugu doldurmayi hedeflemesi açisindan önem arz etmektedir. Genis bir kaynak arastirmasina dayanan çalismada; arsiv bilgilerinden, gazete taramalarindan, dönemin söylem seçkinlerinin hatiratlarindan da yararlanilmistir. DP’nin 10 senelik iktidar dönemini bir bütün olarak görebilmek için kronolojik silsileye sadik kalinmis ve basin ile iktidar arasindaki iliskilerin seyri geçis dönemleri olan üç baslik altinda incelenmistir. Basin, bugün oldugu gibi 1950-1960 döneminde siyasi bir arena olma ve gündeme yön verme niteliklerini tasimaktaydi. DP iktidari süresince basindan yararlanarak kamuoyunun destegini saglamaya çalismis fakat ekonomik ve toplumsal vaatlerini gerçeklestirmeye çalistigi siyasal düzlemde, toplumsal buhran yükseldikçe basinin muhalefeti de artmistir. Bunun üzerine DP iktidari baskici yasal düzenlemeler ve yöntemlerle basini susturma yoluna gitmis, iktidar yanlisi basini ise resmi ilanlar, kâgit tahsisi, örtülü ödenek gibi yöntemlerle desteklemistir. Basin ile iktidar iliskilerinin saglikli bir zemine oturtulamadigi bu dönemde, yayin organlarinin birçogunun DP’nin baskilarina karsi koyma siyaseti ürettigi ve iktidarin degistirilmesi yönünde önemli etkilerinin oldugunu ifade etmek mümkündür.

Together with joining the Eurasian Economic Union, the risks associated with the harmonization of taxes become an urgent problem. VAT can be used as an effective tool in the perspective regulation of social and economic consequences of these risks. The tax policy carried out without taking into account the features of the VAT led to negative results in previous years. The purpose of this paper is to consider the risks and opportunities for further reforms by determining the relative merits and disadvantages of VAT in relation to other taxes. The results of this study revealed that VAT in Kyrgyzstan was mainly used as a tool for solving short- and medium-term financial problems related to budget deficit, instead of long-term social and economic problems.

Bu çalisma, otel çalisanlarinda nepotizm(akraba kayirmaciligi), kariyer düzlesmesi ve isten ayrilma niyeti arasindaki iliskiyi belirlemeyi amaçlamaktadir. Bu kapsamda, nepotizm, kariyer düzlesmesi ve isten ayrilma niyeti ölçeklerini kapsayan bir anket formu olusturulmustur. Anketler, kolayda örnekleme yöntemi ile 03 Ekim 2016 ve 02 Subat 2017 tarihleri arasinda, Istanbul ve Antalya’da faaliyet gösteren sekiz 4 ve 5 yildizli otel isletmesinde uygulanmistir. Toplam 236 adet kullanilabilir anket toplanmistir. Arastirmanin sonucu, nepotizmin, isten ayrilma niyeti üzerinde istatistiksel olarak anlamli ve pozitif bir etkisinin oldugunu göstermistir. Ayrica, kariyer düzlesmesinin bu iliski üzerinde araci bir etkisinin oldugu bulunmustur. Bu çalismanin en önemli kisiti, çalismanin, Istanbul ve Antalya’da sekiz otel isletmesinde yapilmis olmasindan dolayi genellenememesidir.

Bu çalismanin temel amaci, akademisyenlerin iskoliklik özelliklerinin mensup olduklari kusaga göre farklilik arz edip etmediginin belirlenmesidir. Katilimcilarin iskoliklik düzeyini ölçmek için, Schaufeli, Taris ve Bakker (2006) tarafindan gelistirilen ve Türkçe’ye uyarlamasi Dogan ve Tel (2011) tarafindan yapilan DUWAS iskoliklik ölçegi kullanilmistir. DUWAS Iskoliklik Ölçegi, Asiri Çalisma ve Kompulsif Çalisma olmak üzere 2 boyut ve on dört maddeden olusmaktadir. Çalismanin katilimcilari Süleyman Demirel Üniversitesi’nin degisik fakültelerinde ve meslek yüksekokullarinda görev yapan ögretim üyesi ve ögretim elemanlaridir. Toplamda 348 akademisyenden elde edilen veriler üzerinden çalisma gerçeklestirilmistir. Ölçegin güvenirligini belirlemek amaciyla hesaplanan iç tutarlik (Cronbach alfa) katsayisi ölçegin tümü için. 86, “asiri çalisma” faktörü için. 77 ve “kompulsif çalisma” faktörü için .75 olarak tespit edilmistir. Arastirma sonuçlarina göre, akademisyenlerin iskoliklik özellikleri açisindan kusaklar arasinda istatistikî açidan önem arz eden bir farkliliga ulasilamamistir. Literatürdeki bilgilerin aksine Y kusagina dâhil olan katilimcilarin diger iki kusaktan daha iskolik olduklari ancak aradaki farkin anlamli olmadigi tespit edilmistir. Demografik degiskenler açisindan bakildiginda ise sadece cinsiyete göre anlamli fark bulunmustur. Medeni durum ve akademik unvan degiskenleri açisindan gruplar arasinda anlamli bir farklilik yoktur.

Hakkinda pek az çalisma bulunan Kerrâmiyye, hicri üçüncü asrin sonlarindan itibaren tarih sahnesine çikar ve Horasan-Maveraünnehir bölgelerinde pek çok taraftar edinir. Hicri dördüncü asrin baslarina kadar olan zaman dilimi ile sinirlandirmis oldugumuz ilk dönem Kerrâmiligi, kelami bir mezhepten ziyade sufi bir yapilanma arz etmis ve bu özelliginden olsa gerek müstakil bir firka muamelesine tabi tutulmaksizin çogunlukla Mürcie içerisinde degerlendirilmistir. Önde gelen Kerrâmi sahsiyetlerin zâhidâne yasayislari bunda etkili olmustur. Ibn Kerrâm’dan sonraMuhammed b. Heysem gibi önemli isimlerin katkisi ile Kerrâmilik, kendine has teolojisi olan bir mezhebe dönüsmüstür. Mezhebin söz konusu dönüsümünde etkili olan sahsiyetlerin tamamina yakini ise faaliyetlerini Nisabur’da yogunlastirmistir. Bundan dolayi bu makalede Nisabur’da ön plana çikmis Kerrâmi sahislar ve bu sahislarin Kerrâmiyye’nin tesekkülündeki etkileri üzerinde durulmustur.

Kur’an, her konuda oldugu gibi savas konusunda da en iyi hükümleri getirmistir. Savasi ülkelerin fethi için degil de gönüllerin fethi için bir araci olarak kabul etmistir. Yeryüzündeki bütün insanlarin Islam’la tanismasini istedigi için teblig ve cihat uygulamasini getirmistir. Kur’an; kisilerin din, can, mal, nesil ve akil emniyetini korumayi esas almis ve bunlari koruyacak hükümler getirmistir. Savaslari, “Fitneye Sebep Olan Savaslar” ve “Fitneyi Ortadan Kaldiran Savaslar” olarak iki kisma ayirabiliriz. Kur’an, fitneye sebep olacak her türlü sözlü ve fiili savaslari yasaklarken fitneyi ortadan kaldiracak savaslara izin vermistir. Kur’an’in öngördügü savas, yikmak üzerine degil yapmak üzerine bina edilmistir. Allah’in rahmetinin ve adaletinin bir göstergesidir. Allah (cc); zulme ugrayan, haksizliga maruz kalmis, kendi haklarini almaktan aciz olan kimselerin haklarini korumak için savasa izin vermistir.

Bu arastirmanin temel amaci felsefe tarihinde önemli tartismalara yol açan kötülük sorununu irdelemektir. Süphesiz kötülük konusu bütün teist dinlerde Tanri’nin varligi için büyük bir sorun teskil eder. Zira ateistler dünyadaki kötülüklerle mutlak iyi, mutlak kudret sahibi olan bir Tanri’nin varligininin mantiksal çeliskiye düsmeden savunulamayacagini ileri sürerler. Tüm varligi Tanri’ya dayandirarak açiklamaya çalisan teistler, ateistlerin karsi-kanit olarak ortaya koyduklari kötülük için dinsel ve ahlâkî gerekçeler bulmaya çaba harcamislardir. Biz bu makalede çagimizin önemli düsünürlerinden biri olan Richard Swinburne’ün kötülük sorununa yaklasimi ve çözüm yollari üzerinde duracagiz.

The study and analysis of totem signs in the epic oral and written sources will help us to learn richness of the spiritual root, consciously. The world’s first public recognition of Totemizm is gradually changing the shape of the ethnographic values. Obviously, this is a natural phenomenon and even more interesting is the artistic revival of the background culture of marriage. The signs of animal totems contribute spiritual culture. Surely, there is an archetypical model, but it plays artistic role as a “sign”. The totem itself in a plot is of great importance. Let’s see totemic signs.