LATIN AMERIKA’DAKI HEGEMONYA MÜCADELESINDE KÜBA’NIN YERI | Author : Tarik DEMIR | Abstract | Full Text | Abstract :ABD ile Çin arasinda dünyanin diger bölgelerinde oldugu gibi Latin Amerika cografyasinda da bir güç mücadelesinin varligi gözlemlenmektedir. Soguk Savas’in bitisiyle birlikte Latin Amerika cografyasinda yasanan bu güç mücadelesinde artik ABD’nin karsisinda SSCB yerini Çin’in yer aldigi görülmektedir. Özellikle Xi Jinping’in devlet baskani olmasiyla birlikte Çin’in bölge ülkelerine yönelik olarak askeri, ekonomik, kültürel ve bunlara bagli olarak siyasi etkisinin arttigi ve Çin’in küresel düzlemde eskiye nazaran daha etkin bir dis politika stratejisini hayata geçirdigi gözlemlenmektedir. Bu durum ABD’yi Latin Amerika devletlerine yönelik olarak uyguladigi geleneksel arka bahçe politikasini degistirmek zorunda birakmistir. ABD’nin bu politika degisikliginde en önemli hedef ülkelerden biri stratejik konumundan ötürü Küba olmustur. ABD, Barack Obama döneminde Küba ile eski düsmanliklari bir tarafa birakarak “Amerika Amerikalilarindir” mottosundan hareketle yeni bir yumusama siyasetini uygulamaya sokma karari almistir. Nitekim Baskan Obama 2014 senesinde Küba’ya resim bir ziyarette bulunmustur. Ayni sekilde Küba’nin da ambargolar nedeniyle ekonomik açidan zor dönemler geçirdigi ve bir çikis yolu aradigi gözlemlenmektedir. Nitekim yönetimin kontrolünün fiilen kardes Raul Castro tarafindan ele geçirilmesiyle sistemde bazi yumusamalarin varligi gözlemlenmektedir. Sonuç olarak tüm bu yasanan gelismeler isiginda bu çalismada ABD ve Çin’in, eksende Küba olmak üzere genel olarak Latin Amerika ülkelerine yönelik son dönemdeki siyasetleri ve hegemonya mücadelesi irdelenmistir. |
| ?????????-???????????? ????????? ???????-??????????? ??????????? ?????????????? ? ?????? ??????????????? ?????????? | Author : Aleksandre MGHEBRISHVILI | Abstract | Full Text | Abstract :????? ????????? 1917 ???? ?????? ????????? ????? ????????? ????? ???????????. ?? ?????????? ??????? ?????? ????? ???????????? ??????? ????????????? ????????, ???????? ?????????? ??????? ????????? - ???? ?????????? ?????? ? ?????? ?????? ?? ??????? ??????. ???? ???? ????????, ??? ?????????? ?????????? ???????? ???????? ?? ?????? ?????? ???? ??????????? ?? ?????????????? ?????? ?? ?????????? ??????? ???????? ????????, ? ??????????? ?? ???????????? ???????????????? ??????????. ???? ????????? ? ????????????????? ?????? ? ?????, ??????????? ???????????? ?????? ?????????? ??????? ????????? ?? ????? ?????????? ? ?????? ??????????????? ??????????? ?????? ????? ???????? ??????????, ?????? ? ????? ??????? – ?? ??????, ??????????? ??????????, ? ??????? ??????? ?? ????????? ?? ?????? ????????????.
?????????? ?????, ? ???????? ???????? ??????? ?????? ? ?? ?????? ????? ????? ? ?????????????? ?????????, ?????? ?????????? ?????????????, ???????? ????? ?????????????? ???????? ????????? ???????. ???????????, ???? ??? ?? ???????? ?????. ?????? ?? “????????????” ???????????-??????????????? ????? ????????????? ???????? ? ?????? ? 1903 ???? ??????????????, ????????? ???????????-????????????? ???????? ??????? “??????????”. ??? ?????? ?????????? ????????? ?????????? ? ????????????????? ?????? ? ???????? ???????????-??????????????? ?????????, ? ????? ????, ??????? ??? ????? ?? ???????, ???????? ? ?????? ?????? ? ???????????? ??????? ??????????? ??????.
???????? ?? ??, ??? ???????????? ??????? ?????? ?? ???? ???? ??????????? ????? ??????????, ? ????? ?? ???????????? ??????? ????????????? ? ???????????? ??????, ?? ? ??????? ????????? ?? ???? ?????? ?????? ????????? ????????? ?????? ? ?? ??? ?????? ????????????? ? ?????? ???? ??? ?????? ????????? ??????????? ????????. |
| THE CONSISTUENT ASSEMBLY OF GEORGIA AND ISSUES OF GEORGIAN-RUSSIAN RELATIONS (APRIL-MFY 1920) | Author : Otar Janelidze | Abstract | Full Text | Abstract :The article depicts the attitude of the Consistuent Assembly, the Supreme Legislative Body of the Democratic Republic of Georgia to events taking place between the Soviet Russia and Georgia in April-May 1920: At the end of April 1920, the Soviet regime was almost invigorated in Azerbaijan, there was revealed union of the Soviet Russia and Turkey of Mustafa Kemal, which, according to Georgian politicians, resembled the "Brest-Litovsk New Deal" for division of the South Caucasus.
The threat of Bolshevism actually threatened Georgia as well. In this situation, the Democratic Republic of Georgia expressed its readiness both to defend itself and negotiate with the Soviet Russia. The developments showed that both of these proved to be necessary: By the beginning of May 1920, Red Army units invaded the territory of Georgia from within Azerbaijan. The Georgian Armed Forces repulsed the enemy and forced them to retreat.
Negotiations with the Soviet Russia on May 7, 1920 also led to the conclusion of a peace treaty between the two countries in Moscow. Under the treaty, Russia unconditionally acknowledged Georgia’s state independence and recognized it within its historical borders.
There are revealed unknown before details of the negotiations between the Democratic Republic of Georgia and the Soviet Russia in May 1920 in Moscow; are covered the views of the Georgian political spectrum within the Consistuent Assembly on Bolshevism as a political regime of the Soviet Russia, its imperialist nature and ideology; There is analyzed the work of the sessions of the Supreme Legislative Body of Georgia on April 30, 1920 and May 11, 1920, dealing with critical issues concerning the regulation of relations between Russia and Georgia. |
| THE CONSISTUENT ASSEMBLY OF GEORGIA AND ISSUES OF GEORGIAN-RUSSIAN RELATIONS (APRIL-MFY 1920) | Author : Otar Janelidze | Abstract | Full Text | Abstract :The article depicts the attitude of the Consistuent Assembly, the Supreme Legislative Body of the Democratic Republic of Georgia to events taking place between the Soviet Russia and Georgia in April-May 1920: At the end of April 1920, the Soviet regime was almost invigorated in Azerbaijan, there was revealed union of the Soviet Russia and Turkey of Mustafa Kemal, which, according to Georgian politicians, resembled the "Brest-Litovsk New Deal" for division of the South Caucasus.
The threat of Bolshevism actually threatened Georgia as well. In this situation, the Democratic Republic of Georgia expressed its readiness both to defend itself and negotiate with the Soviet Russia. The developments showed that both of these proved to be necessary: By the beginning of May 1920, Red Army units invaded the territory of Georgia from within Azerbaijan. The Georgian Armed Forces repulsed the enemy and forced them to retreat.
Negotiations with the Soviet Russia on May 7, 1920 also led to the conclusion of a peace treaty between the two countries in Moscow. Under the treaty, Russia unconditionally acknowledged Georgia’s state independence and recognized it within its historical borders.
There are revealed unknown before details of the negotiations between the Democratic Republic of Georgia and the Soviet Russia in May 1920 in Moscow; are covered the views of the Georgian political spectrum within the Consistuent Assembly on Bolshevism as a political regime of the Soviet Russia, its imperialist nature and ideology; There is analyzed the work of the sessions of the Supreme Legislative Body of Georgia on April 30, 1920 and May 11, 1920, dealing with critical issues concerning the regulation of relations between Russia and Georgia. |
| POST DEMOKRASI VE SIYASI PARTI KAVRAMLASTIRMASINI PIERRE BOURDIEU ÜZERINDEN OKUMAK | Author : Yunus KOÇ | Abstract | Full Text | Abstract :Modern dönemde demokrasi, halkin yönetiminin garantörü olarak görülür. Halk, egemenligini; demokrasinin en önemli aygiti olan siyasi partiler vasitasiyla gerçeklestirir. Halki temsil etme görevi verilen siyasi partiler, postmodern dönemde yeniden tanimlanmistir. Siyasi partilere yüklenen yeni anlamlarla yönetimde hâkim olanin kim ya da kimler oldugu mevzusu tartisilmaya baslanmistir. Haliyle bu durum, demokrasinin yeni bir modeli olan “post demokrasinin”, ne oldugunun sorgulanmasini zorunlu hale getirmistir. Demokratik ilkelerin yeniden belirlendigi, hakikat olanin yeniden sekillendirildigi post dönemde; demokrasinin nasil evirildiginin sorgulanmasi, en önemli enstrümanlarindan olan “siyasi partiler” üzerinden okunmasi çalismamizin amacini olusturmustur. Bu perspektifle post demokrasi kavrami, Bourdieu’nun sermaye kuramina dikkat çekilerek ele alinmistir. |
| AMASRA KALESI’NE DAIR KORUMA ÖNERILERI | Author : Nurhilal Burak | Abstract | Full Text | Abstract :Savunma yapilari oldukça karmasik ve artzamanli insa tekniklerini barindirir. Bulunduklari topraklarin hakimi olan medeniyetler degistigi zaman onarilarak kullanilmaya devam edilmistir. Genellikle özel tasarim ya da süslemelerin uygulanmadigi, az maliyetle hizli insa teknikleri tercih edilmistir. Son yüzyil itibariyle özgün islevini kaybetmis bu kültür varliklari bulunduklari kentlerin en belirleyici unsurudur. Kullanicinin kentsel hafizasinda savunma yapilari çok belirleyicidir çünkü kente bu savunma yapisi olmadan hiç tanik olmamislardir. Bu sebepten bu yapilara yapilacak müdahaleler en küçük ölçekte olmalidir.
Amasra Kalesi, ilçe merkezinin bir bölümünü kapsamaktadir. Kalenin bazi bölümleri tamamen yok olmustur. Günümüze ulasmis kisimlari üzerinde detayli arastirmalar yapilarak, kalenin insa edildigi dönemler ortaya konmustur. 2013 yilindan beri UNESCO Dünya Mirasi Geçici Listesi’nde bulunan Amasra Kalesi’nin tüm Ceneviz kolonisi Karadeniz kiyi kaleleri ile karsilastirilmasi yapilmistir.
Bu çalismanin amaci, akademik çalismalarin oldukça az oldugu bu kültür varliginin nasil korunabilecegi konusunu aydinlatmaktir. Bu yüzden öncelikle Amasra Kalesi’nin kisaca tarihi geçmisine deginilmistir. Ardindan kalenin mevcut durumu belgelenmistir. Kalenin üzerinde gözlemlenen ve belgelenen hasarlar ortaya konulmustur. Bu hasarlara nasil müdahale edilecegi belirlenmistir. Son olarak kisa, orta ve uzun vadeli koruma önerileri gelistirilmistir. Koruma önerilerinin hayata geçirilebilir olmasi en önemli kistastir. Bu yüzden alanda yapilan görüsmeler, gözlemler ve diger surlu yerlesimler ile yapilan kiyaslamalar temel alinmistir. Yapilan akademik çalismalar isiginda bu kültür varliginin dogru sekilde korunarak gelecege aktarilmasi hedeflenmektedir. |
| ????????? ?????????????? ????????????????? ?????? | Author : Leyla Mansurova | Abstract | Full Text | Abstract :? ?????? ?????? ??????????????? ????????? ???????? ??????? - ???????? ? ?????????. ????????? ?????????? ????????????????????????? ? ??????????-????????????? ??????? ??????? ? ???????????? ??????????? ? ??????? ? ???????? ??????. ???????????? ?????? ???????????? ????? ? ???????? ??????????? ??????, ????????? ??????? ??????????? ????????????? ??????????????.
???????????? ?????????? ??????? ???????????????????? ????????????? ???????? ????????, ??????,
????????, ???????, ??????, ????????, ??????, ???????????? ?????, ??? ???????????? ????? ? ???? ??? ????????????????, ??? ? ???????????? ????????????.
?????? ??????? ???????????? ???????? ????????????????? ??????? ???? ?????? ????? ?? ???? ???????, ??????????? ?????????? ????? ? ????????? ????? ? ?????????? ???? ??????? ???????? ? ??????????? ????? ???? ? ?????????? ? ??????????, ??????????? ????????????? ? ???????? ?????????? ???????.
????????? - ????????? ???????????: ???????? ??????????? ?????????, ??????????? ???????????? ????????, ??????????, ???????????? ?????????????? ?????????, ? ??????? ? ?????, ?????? ????? ?????????? ????? ????? ???????????????? ???? ??? ????? ??????, ?? ???? ??????? ??????????? ????????? ?????????? ? ???? ???????? ??????????, ?????????-??????? ? ?????????????.
??????????? ??????? ??????????? ? ???, ??? ??? ???????? ???? ??????????? ???????. ????????? ??????????? ??????????? ? ????????? ???????????????, ????????????? ????????? ? ????????????? ????????? ???????.
?????????? ???????????, ??? ????????? ? ????????? ???????? ????????????? ? ?????????????? ????????, ????????? ???? ??? ?????????????? ??????????????? ??????? ?????.
????, ?????? ?????????????, ?? ???? ????????? ? ????????? ??????????, ????????? ? ????????? ???????? ????????? ? ????????????? ??????????????, ??????????? ??????????????? ? ???????????, ??? ???????? ?? ?? ???????????????? ??????, ??????? ???? ????? ???????? ?????? ??? ???????????????. |
| GÜÇLER BIRLIGI VE GÜÇLER AYRILIGI ILKELERININ SOSYO-EKONOMIK ARKA PLANI | Author : Yunus Karaagaç | Abstract | Full Text | Abstract :Sahip oldugu toplumu veya toplumlari korumak, adaleti tesis etmek ve ortak refah saglamak üzere bireyler tarafindan meydana getirilen devlet aygiti, bünyesinden çikan hükümetler yoluyla ülke yönetimini elinde bulundurmaktadir. Söz konusu yönetim erkini olusturan yasama, yürütme ve yargi birimlerinin olusumu ve kullanimina yönelik geleneklerin ve kurallarin belirlenmesi ve siyasi iktidarin belirlenen sinirlar içine dahil edilebilmesi fikri ise oldukça eskiye dayanmaktadir. Konu hakkindaki tartismalar Antik Yunan’dan Fransiz Devrimi’ne ve günümüze intikal etmesine karsin bu çalismada Montesquieu ve Jean-Jacques Rousseau’nun savlari ön planda tutulmus olup, Montesquieu ve Rousseau’nun sosyal statüleri ile ekonomik kosullarinin söz konusu ilkelere muhtemel etkileri literatür taramasi yöntemiyle analiz edilmeye çalisilmistir. |
| KAHRAMANMARAS TEKERLEMELERINDEKI GIZEMLI KELIMELER | Author : Ünal KALAYCI | Abstract | Full Text | Abstract :Anonim halk edebiyati içerisinde yer alan tekerlemeler, hem bagimsiz bir türdür hem de masallardan çocuk sayismacalarina kadar çok farkli edebî türler içerisinde kullanilmaktadir. Ahenk unsurlarinin ön planda oldugu bu türde dikkati çeken hususlardan biri de anlami ilk bakista bilinmeyen çok sayida kelimenin kullanilmasidir:
a. Hazara huzara
Göz atanin gözü kizara
b. Dirin dirin Andirin
Iki dükkân bir firin
c. Huuu dilik bidilik
Saçlar baslar kivircik
Sen bu oyundan çik
d. Avrat var zamuru zort
Avrat var çepeli mürt
Avrat var hazreti mülk
Örneklerde de görüldügü gibi “hazara huzara”, “dirin dirin”, “dilik bidilik”, “zamuru zort”, “çepeli mürt” kelimeleri günlük kullanimda yok gibidir. Tekerlemelerde kullanilan bu tür kelimelerin anlamlari ya da görevleri yok mudur? Çalismanin amaci üzerinde pek düsünülmeyen tekerlemelerdeki bu tarz gizemli kelimelere dikkat çekerek o kelimelerin anlam ve görevlerini sorgulamaktir.
Çalismanin ilk asamasinda AB projesi kapsaminda hazirlanan “Tek Tek Tekerleme/ Kahramanmaras Tekerlemeleri” adli kitap taranarak anlamlari ilk bakista çözümlenemeyen kelimeler arastirma konusu olarak seçilmistir. Ikinci asamada Kahramanmaraslilarla görüsme yapilarak tekerlemelerde geçen gizemli kelimelerin anlamlari çözülmeye çalisilmistir. Üçüncü asamada yapilan görüsmelerden ve konuyla ilgili sözlüklerden hareketle bu kelimelerin anlamlari ortaya çikarilmis, anlamlari bulunamayanlarin hangi amaçla kullanildiklari tespit edilmistir. |
| TAHSIN YÜCEL’IN ÖYKÜ KISILERI ÜZERINDEN SOSYAL ADALET KAVRAMI VE TOPLUMSAL ELESTIRI | Author : Mehmet Onur HASDEDEOGLU, Senol DANISMAN | Abstract | Full Text | Abstract :Sosyal adalet; her bireyin ihtiyaçlari dogrultusunda, hak ettigi yasama, esit bir vatandas olarak ulasmasi seklinde tanimlanabilir. Günümüzde hemen her toplumda sosyal adalet; küresellesme, bireysellesme, nüfustaki degisim ve dönüsümlerin baskisi altinda yoksullugu önleme, egitim ve ögretim, is alanlarina dâhil olma, sosyal güvenlik gibi konularda karsimiza çikmaktadir.
Toplumcu gerçekçilik anlayisiyla öykülerini olusturan Tahsin Yücel, bu kavrami ilk dönem öykülerinde sikça ele alir. Toplumu olusturan sosyal siniflar arasindaki ekonomik dengesizlikler, ekonomik olarak zayif sosyal siniflarin diger sosyal siniflara karsi baskisi öykü kahramanlari tarafindan kimi zaman ironi ile dile getirilir. Öykülerde sosyal adalet; özellikle emegi ile çalisanlarin yasadiklari zorluklar, egitim esitsizligi yüzünden okulu birakan bireyler, yoksulluk yüzünden topluma ve kendine yabancilasan kisiler ve sinif farkliliklari nedeniyle toplumdan dislanan öykü kahramanlari araciligi ile ele alinir. Yine öykülerde; insan onuruna yarasir bir asgari yasam standardina kavusmayan kimi öykü kisileri de toplumdan uzaklasmayi tercih eder.
Bu çalismada sosyal adalet kavraminin tanimi ve tarihi süreci hakkinda kisa bir bilgi verildikten sonra, öykü kahramanlari merkeze alinarak Tahsin Yücel’in sosyal adalet meselesini elestirel biçimde merkeze aldigi öyküleri incelenmistir. Öykü kisileri üzerinden sosyal adalet ile ilgili kavramlara deginilerek yazarin öne sürdügü çözümler ortaya koyulmaya çalisilmistir. |
| KYRGYZ SPEECH ETIQUETTE IN CHINGIZ AYTMATOV STORIES | Author : Çolpon Sidikova | Abstract | Full Text | Abstract :This article is devoted to the study of Kyrgyz speech etiquette, reflected in the stories of Chingiz Aitmatov "To have and to lose ", "Farewell to Gulsary" and "White Ship". Speech etiquette is aset of verbal and non-verbal means and methods of communication between communicants established in society. Etiquette norms in a broad sense can be universal and national-specific. The combination of national traditions and behavior norms forms the etiquette of national speech behavior. Our study is exactly devoted to the national-specific forms consideration of the Kyrgyz speech etiquette, which are transmitted by means of the Russian language. The analyzed Chingiz Aitmatov’s works as “The White Steamship” and “Farewell to Gulsary” were written in Russian, and the story "To have and to lose "is the author’s translation. Kyrgyz speech etiquette is presented most clearly in them. The author, being a bearer of the Kyrgyz linguistic culture, he reflected in his works the Kyrgyz life, described the Kyrgyz culture, which he absorbed since his early childhood, along with his native language. In the study, was done a trial to describe the national-cultural characteristics of the linguistic consciousness of the Kyrgyz people and their mentality, and indicators of cultural value in communication. In the analyzed stories, national-specific contact developing etiquette means of communication which are used and identified in greeting and hospitality situation,also were observed family related and age indicators, which are focused on the communication situation. The stories of Chingiz Aitmatov show situations of compliance and violation of Kyrgyz speech etiquette. |
| PETERSBURG ÜNIVERSITESI YETISTIRDIGI ORYANTALISTLER YAGMALANMIS MIRAS - ELYAZMA ESERLER | Author : Vesile Semsek | Abstract | Full Text | Abstract : XVII. yüzyildan itibaren Aydinlanma döneminin getirdigi toleransla, Bati Islam’i tanimaya baslamis, Kur’an tercümeleri ve Islam Peygamberinin hayatini ele alan eserler yayinlanmaya baslamistir. Müteakip yüzyillarda bu çalismalarla birlikte Batili düsünürler, Hz. Muhammed hakkinda bilgi veren kaynaklardan onun hayatini ve kisiligini ögrenme firsati bulmuslardir.
Islam kültür tarihinde mühim yere sahip olan Rusya, XX. yüzyilin büyük bir kismini sosyalist tecrübe içerisinde geçirdigini ve kazanilan tecrübelerin Islam dünyasi için de yeni bir deneyim oldugu da görülmektedir. Cografi konum itibariyle bu bölgede yasayan Müslüman halklar, bulunduklari rejimin sartlari geregi dini konularda yeterli bilgilere ulasmadiklari bilinmektedir. Bu nedenle günümüzde bile, Rus bilim adamlari temelde dinlere ve dini inançlara karsi görünen ve buna uygun yapilanmalarla inançlarindan arindirilmis yeni bir insan ve toplum olusturma çabalari içerisinde, Islam’in ve Hz. Muhammed’in algisindaki farkliliklari ortaya çikarmaya çalismaktadirlar. Islam Arastirmalarinin bu sekilde cereyan etmesine vesile olan St. Petersburg Dogu Bilimler Enstitüsü Sovyet rejiminin ideolojisine adapte olma zorunda kalmistir. Daha önce Ortodoks kilisesi adina Misyonerlik çalismalari yapmis olan Rus Dogu bilimciler bu defa ateizm adina çalistiklari gibi dine karsi önyargili çalismalar sürdürmeyi de ihmal etmemislerdir.
Bu çalismanin amaci da, temelde dinlere ve dini inançlara karsi görünen ve buna uygun yapilanmalarla inançlarindan arindirilmis, yeni bir insan ve toplum olusturma çabalari içerisinde olan Rus oryantalistlerin, Islam dini ve Hz. Muhammed’in algisindaki farkliliklari ortaya çikarmaktir.
Çalismamiz, genis kapsamli bir arastirmaya tabi tutulmadigindan dolayi Rusça eserlere, belli bir yöntem ve sinirlama getirilerek yapildi. Özellikle bazi Rus bilim adamlarinin eserleri üzerinde yapilan incelemelerde, onlarin Islam dini ve Hz. Muhammed hakkindaki görüs ve düsünceleri, tenkit ve elestirileri bilimsel veriler kapsaminda aktarmaya çalisildi. |
| ORHAN PAMUK’UN KURGUSAL METINLERINDE CINSIYET: KADIN, ERKEK, ÇOCUK KARAKTERLERIN KURGUDAKI KULLANIM ORANI | Author : SIBEL YANARAY, YAKUP ÇELIK | Abstract | Full Text | Abstract :Edebî metinlerin temel yapisini yer, kisi, zaman, olay olusturur. Bazi kurgularda bu unsurlarin birkaçi bazi kurgularda ise hepsi belirleyici biçimde kullanilir. Karakterler kurgunun ilerlemesinde agirlikli rol üstlenir. Okuyucu, karakterler araciligiyla metinde kendinden bir parça yakalar. Hayallerini, hayal kirikliklarini, beklentilerini, iç çatismalarini, kisaca yasantisini, yasamak istediklerini ya da istemediklerini görür. Baska bir deyisle kurmaca dünyada kendini görür.
Görme eylemi aslinda kisinin kurdugu bu empatiyle baslayacaktir. Kadin, erkek, çocuk gibi kimlikler, romanlardaki yasananlar üzerinden okuyucunun empati kurmasini, zamanla ve karakterlerle özdeslesme oranini artirmasini saglar. Bu noktada romanlardaki cinsiyet kullanimini ve bunlarin kullanim oranini degerlendirme karari aldik. Orhan Pamuk’un kurgusalinda mesleklerle ilgili bir çalisma yaparken Orhan Pamuk’un kurguya dayali metinlerinde karakterleri mesleklerle iliskilendirerek degerlendirdigini saptadik. Bunu saptarken yazarimizin kurgusal metinlerinde cinsiyetin kullanim seklini de inceleme ihtiyaci duyduk. Çünkü onun bazi metinlerinde çocuk, hepsinde ise erkek ön plâna çikmaktadir. Karakterlerin izlek, çatisma, duygu ve duyu aktarimindaki yansimalarinda cinsiyetin belirli bir biçimde kullanildigi gözlemlenmistir. Karakterler içinde bulunduklari toplumda mesleklerle giydirilirken cinsiyetler de belirleyici misyon yüklenmistir. Kurgu bir dönemi anlatiyorsa ona göre kadinin geride oldugu erkegin ön plâna çiktigi gözlemlenmistir ki bu durum kurmaca için dogal bir sonuçtur. Bazilari süreç romanidir, buralarda kadin biraz da olsa gözlemlenebilirken, çocuk karakterlerin sayisinin artisi görülür. Erkekler tüm kurgularda fazlaca kullanilmistir. Tüm bu gözlemler sayisal veriler ile belirlenip sablonlastirildi. Böylece yüzdelik dilimler içinde her bir cinsiyetin de kullanim sikligi degerlendirildi. Edebiyatin sosyolojiyle iliskisinin meslekler üzerinden somutlandigi Orhan Pamuk kurgusalinda meslek, karakter, cinsiyet iliskisiyle kadinin, erkegin, çocugun yeri, kullanim orani belirtilerek bir yazarin bakis açisiyla cinsiyet kavraminin kurgusal evrende islenisi degerlendirilmistir. |
| UYGUR HALK ANLATILARINDA SAYI SIMGECILIGI | Author : FUNDA AYDIN | Abstract | Full Text | Abstract :Edebiyat, kültürel bir tasiyicidir ve farkli kültürlerin yasamlarina, inançlarina yerlesmis olgulari, kavramlari halk anlatilariyla ortaya koymaktadir. Halk anlatilari adi altinda ele alinan destan, masal, hikâye, efsane, vb. türler arastirmacilara zengin malzemeler sunmaktadirlar. Bu malzemelerin ilk sirasinda özel anlam ve degerler yüklenerek kutsallik kazanan sayilar yer almaktadir. Her sayi bir anlam alanina sahip olmakla birlikte var oldugu kültürde kendine has fonksiyonlar yüklenmektedir. Temeli bilinmeyen zamanlarda atilan sayi sistemlerinin toplumlara göre kimi zaman ugurlu kimi zaman ugursuz sayilarak bir takim olay ve durumlara karsilik olarak kullanildiklari görülmektedir. Bu dogrultuda sayilar ve sayi sembolizmi, anlatimi tamamlayici ve destekleyici unsurlar olarak kabul edilmektedir. Türk dünyasinda özellikle üç, dört, bes, yedi, dokuz, kirk sayilari sayi simgeciligi açisindan halk kültüründe ve anlatmalarinda; inanisin ve degerlerin yansimasi olarak büyük önem tasimaktadir. Sayilarla ilgili bu kabuller ve inanislar Uygur Türklerinin anlatilarinda da önemli bir yer tutmaktadir. Inanislarin bir kismi mitolojik döneme dayanirken bir kismi tarih boyunca ögrenilen kültür ve inançlara dayanmaktadir. Bu makalede de Uygurlarin halk anlatilarinda yer bulan sayilarin; yogunluk düzeyleri ve nasil islendikleri ele alinarak yüklendikleri anlamlar tespit edilmeye çalisilmistir. Yapilan incelemeler sonucunda, Uygur halk anlatilarinda sayi sembolizmine büyük oranda yer verildigi görülmüstür. Türk kültüründe yogun olarak kullanilan sayilarin Uygur Türklerinin halk inanislarinda da benzer islevler yüklendikleri anlasilmistir. |
| THE LATE BRONZE AGE ANATOLIA: THE ORIGIN OF TROJANS IN THE CONTEXT OF LANGUAGE AND CULTURE | Author : Onur Sarapli | Abstract | Full Text | Abstract :There is an ongoing debate in the scientific world about the origin of the Trojan civilization. The prevailing view amongst historians and archaeologists about the origin of this civilisation is that the Trojans were Greek, but there is still no definitive evidence regarding this argument. In contrast, it is also suggested that the origins of the Trojans may be traced to one of the Anatolian tribes discussed in this paper. The aim of this research is, therefore, to examine the range of relationships between civilisations to identify the nationality of Trojans in the context of interactions amongst ancient communities during the Late Bronze Age, as explored through secondary sources. Under the light of this study, evaluation of this argument will concentrate on how that intercultural communication can be an important function in understanding the expressions of the social dynamics of cultures with the symbols of culture and language. How Troy is depicted in cinema, and the mythological perception of Troy in literature are additional important points analysed in this paper. This information examined will help us find clues concerning the origins of the Trojans, which still remains without an acceptable answer in the scientific world. |
| ÂSIK BAHATTIN YILDIZOGLU’NU ANLAMAK | Author : ERDOGAN ALTINKAYNAK | Abstract | Full Text | Abstract :Halk siiri özellikle Âsik Edebiyati siirleri üzerine, Türkiye’de yapilan tahlil ve tenkitler henüz yerine oturmamistir. Tahlil ve tenkitler klasik olarak sekil özellikleri hakkinda bilgi verme, dörtlükleri izah etmeye çalisma, âsiklarin hayat hikâyeleri ile çalismayi birlestirip sonlandirilmaktadir. Sembolleri, benzetme unsurlarini, yasanilan cografya ile birlestirmeden ve sairi içinde yasadigi topluma ait deger yargilarini nasil kullandigina dair bir bilgi aktarmadan yapilacak tahlil ve tenkitlerin eksik olacagini düsünüyoruz.
Kuzeydogu Anadolu bölgesi hem etnik kimlik açisindan ve hem de cografi özellikler açisindan diger bölgelerden farkliliklar gösterir. Kars – Ardahan sinirlari içerisinde yasayanlar daha çok hayvancilik ile geçinirler. Igdir ve Artvin ise her türlü ziraatin yapilabildigi illerdir. Kars – Ardahan cografyasinda kislar oldukça soguk, yazlari ise serindir.
Bölgede farkli etnik kimlikte ve inanç yapisinda topluluklar yasamaktadir. Alevi, Sünni, Caferi; Azeri, Terekeme, Yerli, Türkmen, Kürt, Çerkez, Zaza bu topluluklari olusturur. Böyle bir renklilik bölgede mizahi unsurlarin da çesitlenmesine sebep olmaktadir.
Âsik Bahattin Yildizoglu, Âsik Senlik koluna mensup ve günümüz Kuzeydogu Anadolu bölgesinde ustalik derecesine yakin bir âsiktir. Yurt içi ve yurt disinda çok sayida sanatini icra etme imkâni bulmustur. Kendisine mahsus hicivleri ile taninir.
1997 yillarinda yakindan tanidigimiz Yildizoglu, hayvanciliga yönelik tarim bölgesinde yasamis ve bu bölgenin cografi, sosyal ve kültürel birikimlerini eserlerine basariyla yansitmistir. Bu çalismada Âsik Bahattin Yildizoglu’nun bazi siirlerinden hareketle sanatina etki eden unsurlari ele alacagiz. Âsik Bahattin Yildizoglu’nun siirlerinden hareketle yapacagimiz tahlilin, bundan sonraki çalismalara isik tutmasi hedeflenmistir. |
| SINOP YÖRESEL MUTFAGININ UNUTULMAYA YÜZ TUTMUS TATLARININ DEGERLENDIRILMESI | Author : Yilmaz SEÇIM, Nadide Afra GENÇ | Abstract | Full Text | Abstract :Türk mutfagi sahip oldugu kültürel degerleri ve çesitliligi ile gastronomi turizminde önemli bir yere sahiptir. Türk mutfaginda önemli bir yere sahip olan Karadeniz mutfagi geçmisten günümüze fazla degisiklik göstermeden gelmis mutfaklar arasindadir. Karadeniz’de yasayan halk tarafindan geçmisten yapilan, halen üretimi ve tüketimi devam eden birçok ürün sofralarda tercih edilmeye devam etmektedir. Sinop mutfagi da Karadeniz bölgesini temsil eden önemli bir mutfak konumundadir. Sinop mutfaginda agirlikli olarak et yemeklerinin tüketildigi, denize kiyisi olmasinda dolayi balikçilik faaliyetlerinin gelistigi, mantarlarin ormandan taze olarak toplandigi ve tahillarla yapilan yemeklerin tüketildigi bilinmektedir. Sinop mutfaginda, kis sebzelerinin yani sira ayva ve kestane gibi meyvelerin de yemeklerde kullanilmaktadir. Çalisma 2019 agustos ve eylül aylari arasinda gerçeklestirilmistir. Arastirma sirasinda konunun temeline inebilmek amaciyla mülakat teknigi kullanilmistir. Sinop mutfagi hakkinda bilgisi olan gönüllü 30 kisiyle görüsmeler gerçeklestirilmistir. Görüsme yapilacak kisilerin Sinoplu olmasina ve Sinop’ta ikamet etmesine dikkat edilmistir. Sonuç olarak Sinop mutfaginda olan ve tüketimi geçmiste evlerde siklikla yapilan yemekler (Sinop mantisi, islama, etli nohut, nohutlu tavuk, keskek, tuzlu balik, balik yahnisi, ördek dolmasi, sirkeli patlican, sogan asi, katlama, Boyabat pidesi, unlu basma vb.) tespit edilmistir. Çalisma sonucunda tespit edilen lezzetlerin reçeteleri çikartilarak kayit altina alinmistir. Unutulmaya yüz tutmus yöresel yemeklere dikkat çekilerek bölgenin gastronomi turizminde farkindalik yaratabilecegi düsünülmektedir. |
| TÜRKIYE IKTISADI DÜSÜNCESINDE MILLI IKTISAT VE KIRSALA BAKISLARI | Author : MUHAMMET ALI SAGLAM | Abstract | Full Text | Abstract :Osmanli düsün insaninda çevresindeki dünyayi sorgulayan ve bu baglamda iktisadi düsünüsü de içine alan perspektifi 19. yy’in ilk yarisindan itibaren bir yeni çerçeveye oturmaya baslamistir. Düsünüs sekli önce yerelin izlerini (kanuni kadime dönme) daha belirgin içinde barindirir iken zaman içinde modern dünyanin kavram setlerinin etkisi altina girerek dönüsümün etki-tepki karsitliginda aydinlanmaci bir hatta ilerlemistir. Bu evrimde Tanzimat ve Tanzimat’a tepki olarak dogan milli iktisat okulunun gözardi edilemez katkilari olmustur. Bu baglamda iktisat ilmi içinde/disinda yazan fakat iktisadi hayata dair söz söyleyen çokça düsünür Osmanli iktisadi düsüncenin evirilmesinde etkili olmuslardir. Bu çalismada terakki/kalkinma baglaminda düsün insanlarinin iktisadi meselelere dair konulari ele alislarindaki süreklilik/kopuslar, ideolojik perspektifleri ile de iliskilendirilerek kirsala bakislari etrafinda açiga çikarilmaya çalisilmistir. Yöntem olarak Karl Polany’nin ekonomiye dair biçimselci özselci ikilemine dair tanimlamasi içinde özselcilikten yana tavir alinarak ilerlenilmistir. Bu baglamda düsün insanlarinin kirsal iktisadi ve toplumsal yapisina dair düsünceleri sorunsallastirilmistir. Sonuç itibariyle çalismada Osmanli düsün insanlarinin kirsal iktisadi yasamina dair tartismalarinda; kirsaldaki toplumsal esitsizlikler, tarimda teknolojik gelisim, verimlilik, dis ticaretin tarim kesimindeki olumsuz etkileri, tarim mi sanayi ülkesi mi olacagi gibi temalari agirlikli olarak ele aldiklari gözlenmistir. Bu kavram setleri ve tartisma temalari özellikle milli iktisat okulundan etkilenen düsünürler tarafindan siklikla kullanilmistir. |
| YABANCILARA TÜRKÇE ÖGRETIMINDE KULLANILACAK YAPILANDIRILMIS BIR PODCASTTE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLIKLER | Author : CIHAN CAYHAN, REZAN KARAKAS | Abstract | Full Text | Abstract :Türkçenin yabancilara ögretiminde, yasamin tüm alanlarini etkileyen Internet ve bilgisayar teknolojisinin olanaklarindan faydalanmak gerekir. Bu kapsamda Türkçenin yabancilara ögretiminde kullanilacak teknolojik materyallerden biri de podcastlerdir. Dil ögretiminde podcastler kullanilarak daha etkili ve hizli sonuçlar alinabilir. Türkçe ögretiminde kullanilacak podcastlerin sahip olmasi gereken özellikleri ortaya koymaya çalisan bu arastirmada veriler, betimsel tarama yöntemiyle elde edilmistir. Internet ortaminda yapilan arastirma, “Türkçe ögretimi podcast”, “yabancilara Türkçe ögretimi podcast”, “learn Turkish podcast” ifadeleriyle sinirlandirilmis ve bu alanda yapilan çalismalardan yararlanilmistir. Ayrica Ingilizce ögretimi için hazirlanmis Internet ortamindaki podcastlerden “British Council” ve “ello.org” sitelerindeki podcastler incelenmistir. Podcastler içerik, kültür aktarimi, farkli etkinlikleri barindirma ve oyunla ögretim vb. açilarindan ele alinarak hazirlanacak Türkçe podcastlerin sahip olmasi gereken nitelikler belirlenmeye çalisilmistir.
Yabancilara Türkçe ögretiminde kullanilmak üzere hazirlanacak yapilandirilmis bir podcast; dilin dogal gelisimini yansitan diyaloglardan ve ögrenci seviyelerine göre planlanan senaryolardan olusmali, sunucular araciligiyla aktarilmali, ögretilen dilin kültürel zenginliklerini kapsayacak sekilde düzenlenmeli, masal ve efsanenin merak uyandirici etkisinden yararlanmali; fikra, bilmece ve oyunlar araciligiyla eglenceli hale getirilmeli, alaninda yetkin kisiler tarafindan olusturulmali, dinleme sonrasinda kelime, gramer ve anlamlandirma çalismalarina yer verilmelidir. |
| GÖSTERGELER SISTEMI OLARAK DILDE TOPLUMLARIN DÜNYA GÖRÜSÜNÜN YANSIMASI (KÜLTÜRDILBILIMSEL PERSPEKTIF) | Author : Hakan Saraç | Abstract | Full Text | Abstract :Dil mefhumu göstergeler sitemi olarak matematikten müzige, tiyatrodan edebiyata, spordan sinemaya kadar yasamin tüm alanlarinda kendisini göstermektedir. Çünkü, gösterge bilimin en temel birimi olan dil, gösteren-gösterilen baglaminda verilmek istenen mesaji dil göstergelerine kaydetmektedir. Bu aslinda dilin bilgileri sifreleme yöntemidir. Bu açidan bakildiginda, dil kodlar sistemi olarak da tanimlanmaktadir. Dil öncelikle evrenseldir. Bulundugu kültür ortaminda dil, ulusal ve kültürel unsur haline dönüsebilmektedir. Bu sekilde bir toplumun dünya görüsünün dilde yansimasi olayi gerçeklesmektedir. Bu baglamda, bu çalismada kültürdilbilimsel yaklasim çerçevesinde dilin bu islevi nasil gerçeklestigi çesitli dillerden seçilmis örnekler üzerinde aydinlatilmaya çalisilmistir.
Çalismanin analiz kisminda özellikle sözcük, deyim ve atasözleri kullanilmistir. Daha çok Türkçe, Rusça ve Ingilizce dil materyalleri üzerinde bir analiz yapilmistir. Bu sekilde bu dillere mensup toplumlarin arasindaki ortak ve farkli dünya görüsleri betimlenmistir.
Dil fenomeninin her seyden önce tüm insanligin ortak bir degeri oldugunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte dil, bir toplumun ulusal kimligidir. Bu olaydaki en büyük faktörün ise kültür oldugunu söyleyebiliriz. Çünkü kültür denilen varlik toplumdan topluma farklilik gösterebilmektedir. Bu nedenle farkli dillerin ortaya çikisi kaçinilmaz olmustur. Dillerdeki çesitliligin en önemli sebeplerinden birisi de farkli irk ve kültürden gelen toplumlarin dünyayi farkli bakis açilariyla yorumlamasidir. Bu da toplumlarin dünya görüslerinin çesitlilik göstermesi ve degisik kültürlerin belirmesini kolaylastirmistir. Tüm bu farkliliklarin temelinde ise milletlerin yasam tecrübesinin ve hayat tarzinin, yasadiklari cografyanin, mitlerin ve inanç sisteminin farkli olmasi yatmakta oldugu düsünülmektedir. Son olarak, kültür fenomeni, bir toplumun dünya görüsü ise, dil de bu dünya görüsünün koruyucusu, savunucusu ve aktaricidir. |
| PEDAGOJIK FORMASYON EGITIMI ALAN ÜNIVERSITE ÖGRENCILERININ BILIMSEL ARASTIRMA BASAMAKLARINA YÖNELIK ÖZ YETERLILIKLERININ INCELENMESI | Author : Alptürk AKÇÖLTEKIN | Abstract | Full Text | Abstract :Bu çalismanin amaci, pedagojik formasyon egitimi alan üniversite ögrencilerinin bilimsel arastirma sürecinin uygulama basamaklarina yönelik öz yeterliliklerini belirlemektir. Bu amaçla 6 faktörlü ve 37 maddeden olusan bilimsel arastirma öz yeterlilik ölçegi kullanilmistir. Arastirmanin çalisma grubu, bir devlet üniversitesinde pedagojik formasyon egitim alan 250 4. sinif ögrencisinden olusmaktadir. Arastirma sonucu, ögrencilerin bilimsel arastirmanin raporlastirma boyutuna iliskin olarak, çalisma bulgularini tartisarak sunma konusunda yüksek bir öz yeterlilige sahip olduklari fakat raporlastirma sürecini arastirmayi bir bütün olarak ele alarak sunma konusunda ise düsük öz yeterlilige sahip olduklari, veri analizi boyutuna iliskin olarak ise ögrencilerin hipotez(ler)i sinayacak uygun veri analiz teknikleri konusunda öz yeterliliklerinin yüksek oldugu, ancak kullanacaklari istatistikî tekniklerin varsayimlarini test edebilme konusunda öz yeterliliklerinin düsük oldugu, literatür tarama konusunda ise literatürü problem durumu baglaminda irdeleme konusunda öz yeterliliklerinin yüksek oldugu, fakat literatür tarama konusunda ulusal ve uluslar arasi veri tabanlarini kullanma noktasinda öz yeterliliklerinin düsük oldugu, yöntem boyutunda ise ögrencilerin arastirmada kullanacaklari veri toplama araçlarinin geçerlilik ve güvenirlik çalismalarini yapmaya yönelik yüksek öz yeterlilige olduklari, ancak hipotezleri sinayabilecekleri uygun yöntemi belirleme konusunda düsük bir öz yeterlilige sahip olduklari, hipotez(ler)i belirleme boyutunda ise hipotez(ler)in deger yargilarindan ve genel yargilardan arindirilmis olmasi konusunda öz yeterliliklerinin yüksek oldugu, fakat hipotez(ler)in tahmin, deney ve gözlemlere açik olmasi konusunda ise düsük öz yeterlilige sahip olduklari, son olarak problemi tanimlama boyutunda ise problem cümlesini belirlerken toplumun önceliklerini ve ihtiyaçlarini dikkate alarak belirleme konusunda yüksek öz yeterlilige sahip olduklari ancak problem cümlesini bireysel olarak tanimlama noktasinda ise düsük öz yeterlilige sahip olduklari sonucu elde edilmistir. |
| KÜLTÜREL MIRAS OLARAK HAYVANLARIN ATASÖZLERIMIZE KATTIKLARI ANLAM ÜZERINE BIR DEGERLENDIRME | Author : Osman Türk | Abstract | Full Text | Abstract :Kültürün önemli unsurlarindan olan dil, bir yandan toplumun hakikatlerini yansitirken, diger yandan kültürün yeniden meydana gelmesini ve devamini saglar. Toplumlarin geçmisten günümüze kazandiklari bilgi ve deneyimlerinin en önemli aktarici ögelerin arasinda dil gelir. Sözlü kültürden yazili kültüre degin tarih, edebiyat, felsefe, folklor, sosyoloji, psikoloji ve ahlak gibi birçok yönde arastirma konusu olan ulusal ve sosyal varliklar anlatim gücü ve kavram zenginligi bakiminda çok önemli dil yapilaridir. Atasözleri içinden çikilan baglamin aynasi gibi yüzyillar boyu degisim ve dönüsümlere bagli da olsa varligini sürdürerek bugüne kadar gelir. Insanoglunun oldugu yerde bir deneyim ve insan toplulugu oldugu yerde bir kültürel olgudan söz etmek mümkündür. Bu deneyim ve kültürel degerlerin yayilmasi ve sonraki nesillere aktarilmasinda önemli bir köprü vazifesi gören dil, insanlik tarihi açisindan da birtakim kazanimlari açiga çikarir. Atasözleri bulundugu kültür cografyasinin ve milli degerlerin tüm özelliklerini içinde barindiran ve anlamlar bakimindan çesitlilik gösteren edebi kavram özelligidir. Atasözleri, bir milletin kimligi niteliginde olan kaliplasmis miraslardir. Binlerce yilin ve tecrübenin ürünü olan bu taniklar, tarihimizin ve atalarimizin sahitleridir. Kültür hayatimizin önemli unsurlarindan biri olan bu ifadeler bazen bir hâdiseden bazen bir kissadan bazen de tüm bunlardan bagimsiz olarak tecrübe edilmistir. Genelde atasözleri üzerinde yapilan çalisma ise de özelde belli hayvanlarin tarihimizdeki yerlerini tespit etmektir. Bunlar; At, Aslan-Arslan ve Deve kavramlari üzerinde durulacaktir. Bu çalismada atasözlerimizde geçen hayvanlari ve bunlarin atasözlerimize kattiklari anlamlar TDK Atasözleri ve Deyimler Sözlügü ile Ömer Asim Aksoy’un Atasözleri ve Deyimler Sözlügünden yararlanilarak alfabetik olarak degerlendirilmistir. |
| ARISTOTELES, DEVLET, KÖLELER VE VATANDASLIK | Author : Abdullah Kiran | Abstract | Full Text | Abstract :Aristoteles köleligin dogadan ve dogustan oldugunu, siyasi statü veya toplumsal esitsizlik neticesinde sonradan ortaya çikmadigini savunur. Köleligi dogadan kölelik ve yasal kölelik seklinde iki farkli kategoride ele alan Aristoteles’e göre dogadan köle olanlarin sonradan özgürlesmesi veya azat edilmesi mümkün degildir. Dogadan köle, dogasi geregi, diger bir deyimle yaradilisi itibariyle köledir. Kisinin azat edilmesi, özgürlügünü kazanmasi veya statüsünün sonradan degismesi, kölelik niteligini ortadan kaldiramaz. Zira köle olan, her zaman, her yerde ve her durumda köledir, ancak kimileri hiçbir durumda ve hiçbir yerde köle olamazlar. Aristoteles’e göre kimi insanlarin yönetmesi, buna karsilik kimi insanlarin da yönetilmesi dogustan ve dogadandir. Doga insanlari entelektüel kapasite ve fiziksel güç açisindan farkli yaratmistir. Insanlar entelektüel kapasite ve fiziksel güç olarak farkli olduklarindan, bazilari doga tarafindan efendi, bazilari ise köle olarak tasarlanmistir. Yüksek bir entelektüel kapasite bagislanmis olanlar emir vermek içindir; daha az akil ve sagduyuya sahip olup vücut açisindan güçlü olanlar ise sadece emirleri yerine getirmek için uygundur. Aristoteles’e göre devlet faydaci (utilitarian) bir zeminde kuruldugu için kölelik hak ve dogaldir. Bir devlet yapilanmasinda köleler hizmet edip üretime katilarak katki saglarken, özgür vatandaslar yönetim islerine katilip kamu yararina çalisirlar. Aristoteles’e göre devletin vatandasi olabilmenin en önemli sarti kamu yararina olan bir iste çalisip yönetime katilmaktir. Vatandasligi oldukça ayricalikli bir statü olarak degerlendiren Aristoteles köleler, isçiler, çiftçileri, kadinlar ve zanaatkârlari vatandas olarak kabul etmez. |
| POLITICALREPRESIONSIN GEORGIADURINGTHE IQUARTETOFTHE XX CENTURY | Author : Giorgi SOSIASHVILI | Abstract | Full Text | Abstract :On February 25, 1921 the Soviet Russia had occupied Georgia. After the establishment of the Soviet rule, the country had undergone massive repressions, as the Bolshevik’s had persecuted all the individuals with different political ideas. This was expressed in forms of taking citizens rights of voting away from them (Sosiashvili, 2011:49), making them exile or in certain occasions their physical liquidation. The Bolshevik terror has had struck upon the higher circles of the society. The citizens, who had been deprived of the belongings, were punished on the grounds of being "a nobleman and an enemy of the working class", they were deprived of any property, houses, livestock, etc., The sources kept at the archives gives us heavy and unvarnished information about the situation in Georgia. The Bolsheviks took away the property of the Georgian noblemen and gave it to the state.The bolshevik government also attacked the Orthodox Church along with other religious minorities (Sosiashvili, 2014:224). During the 20s of the XX century more than 1000 churches had been closed. Prior to the repressions in the country there had been approximately 1350 churches, where 1700 priests, 1527 monks and 280 nuns had served. The number had decreased to couple of dozens (Japaridze, 2009:115).The presented sources allows us to see the clear-cut picture about the repressions in the country during the I quarter of the XX century, which had had an astonishing blow on the Georgian society. Unfortunately, the Bolshevik terror had not stopped there, as it became regular to persecute citizens in the later years, whereas the “Red Terror” took away the lives of many other innocent people. |
| MARKA KIMLIGININ BELIRLENMESINE YÖNELIK BIR ÇALISMA: ÖZEL EGITIM KURUMUNDA BIR ARASTIRMA | Author : PINAR KAYIKÇI, KUDRET ARMAGAN , NIL ESRA DAL | Abstract | Full Text | Abstract :Marka kavrami arastirmacilar tarafindan oldukça arastirilan bir konu oldugundan bu dogrultuda marka imaji, marka denkligi, marka sadakati, marka konumlandirma ve marka kimligi gibi marka ile yakindan ilgili birçok kavramin markayi nasil gelistirdigini açiklama ihtiyaci hissedilmistir. Arastirma, Burdur ilindeki tek özel okul olan Burdur Bahçesehir Koleji üzerinde yapilmistir. Arastirmada velilerin Burdur Bahçesehir Koleji’ne yönelik marka kimligi algisi arastirilmaya çalisilmistir. Bu amaçla Türkçe’ye uyarlanmis marka kimligi ölçegi kullanilarak marka kimlik özellikleri degerlendirilmistir. Çalismada online anket yöntemi kullanilmis olup, arastirma 403 velinin katilimiyla gerçeklestirilmistir. Bulgular SPSS 18 paket programi ile degerlendirilip sonuçlar yorumlanmistir. Verilerin normal dagilima uygun oldugu tespit edilmis ve verilerin analizinde; faktör analizi, güvenilirlik analizi, T-Test ve korelasyon analizi kullanilmistir. Arastirma sonucunda Burdur Bahçesehir Koleji’ne yönelik velilerin algisinda öne çikan üç marka kimligi boyutu; yönetim ve egitim kadrosu, kampus alt yapisi ve satis tutundurma çabalari ve pazarlama iletisimi faaliyetleri olarak isimlendirilmistir.Burdur Bahçesehir Koleji’nin algilanan marka kimligi düzeylerinin analiz sonuçlarina ve faktör boyutlarinin aritmetik ortalama ve standart sapma degerlerine bakildiginda üç faktörün de ortalamanin üstünde degere sahip olmasi ile birlikte ‘Kampüs alt yapisi ve Satis Tutundurma Çabalari’ faktörünün en yüksek düzeyde oldugu ve bu faktörü sirasiyla ‘Yönetim ve Egitim Kadrosu’ ve ‘Pazarlama Iletisimi Faaliyetleri’ faktörünün takip ettigi görülmektedir. |
| M. AVEZOV’UN «ABAY YOLU» ROMANINDAKI ISIM YÜKLEMLI CÜMLELERIN KULLANILIS BIÇIMLERI | Author : ERDOGAN ALTINKAYNAK, Safura Boribayeva , Aygerim SMAGULOVA | Abstract | Full Text | Abstract :Çalismada, Kazak Türkçesindeki isim cümleleri (isim yüklemli cümleler) M. Avezov’un “Abay Yolu” romani isiginda incelenmistir. Fiil yüklemli cümlelerden farkliliklari ortaya konularak isim cümlelerinin iletisimsel kullanimina açiklik getirilmeye çalisilmistir. Yapilan çalismada elde edilen veriler tablo halinde gösterilmistir. Kazak Dil Biliminin ortaya çikmasi ve tarihi gelisiminde çok sayida sözdizimi uzmanlari ve bazi genç arastirmacilar basit ve birlesik cümlelerin çesitlerini, birbirlerinden farkliliklarini, iç açidan anlam, dis açidan kurulus özelliklerini genis bir biçimde arastirmislardir. Bunlara ragmen günümüzde cümle çesitlerinin dilimizde mevcut olan, fakat ilmi açidan daha arastirilmamis türleri, arastirma alani içine dahil edilmeye baslamistir. Bunun yani sira cümlenin kurulus özellikleri, sözcük türlerinin ona dogrudan etkisi, onun cümle anlamina tesiri de ele alinan meseleler içindedir. Günümüzdeki Dil biliminin gelisme durumunda dil düzeyleri arasindaki iliskileri açiga kavusturmak, Kazak Dilinin gramer yapisindaki önemli yönlerden biri olarak sayilmaktadir. Türk Dil biliminde ilk olarak A. P. Potseluevskiy, Kazak Dil biliminde ise M.Balakayev tarafindan Kazak dilindeki isim cümleler incelenerek, onlarin fiil cümlelerinden farkliliklari gösterilmistir. Çalismada özellikle Muhtar Avezov’un “Abay Yolu” romaninin birinci (1942) ve ikinci (1961) baskisinda geçen cümlelerin karsilastirmalarina yer verilmistir. Birinci baskida ortaya çikan fiil cümlelerinin ikinci baskida isim cümleleriyle degistirilme nedenini yazar, iletisimsel ve pragmatik islevi yerine getirirken düsünceyi sadece özlü ve dogru olarak ifade etmenin yani sira metnin anlamini güçlendirmek için yapilmistir diye belirtir. Ayrica makalede, Kazak edebiyatinin klasik yazari M.O. Avezov’un “Abay Yolu” romanindaki isim cümleleri, onlarin türleri, kullanilis özellikleri üzerinde durulmustur. Özellikle çesitli isim cümlelerinin yazar tarafindan kullanilis sekilleri ve onlarin kurulus özellikleri incelenmistir. |
| KÜRESELLESME SÜRECI VE KÜRESELLESMENIN YEREL KÜLTÜRE ETKISI | Author : Abdulsemet Yaman | Abstract | Full Text | Abstract :Küresellesme kavrami özellikle son yillarda sikça kullanilan kavramlardan birisi olarak karsimiza çikmaktadir. Bilim insanlari arasinda küresellesmenin ortaya çikisi ve küresellesmenin genel taniminin yapilmasi konusunda çok farkli görüsler olsa da küresellesmenin sürekli genisleyen dinamik bir süreç oldugu konusunda ortak bir düsünce olusmustur. Özellikle kitle iletisim araçlarinin gelismesiyle birlikte önemli ölçüde ivme kazanan küresellesme kavrami ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bir boyut kazanarak tüm dünya ülkelerini etkilemistir.
Küresellesme, pek çok ölçülemeyen unsuru kendi ölçülebilen unsurlari içerisinde zayiflatip ortadan kaldirmakta, bu süreçte kültürler, az gelismis ülkelerden gelismis ülkelere yönelik benzesme ve taklit yoluyla ayni özelligi gösteren bir istikamete dogru gitmektedir. Küresellesme sürecinde, kültürler degisime zorlanirken, birbiriyle tezat olusturacak sekilde, önce yerel farkliliklar ortaya çikarilip eski kültürler parçalanarak yeni biçimlere sokulmakta, daha sonra insanlar tek bir kültüre; küresel kültüre yönlendirilmek istenmektedir. Küresellesme sürecinin, günümüzde pek çok ülke kültüründe, özellikle Bati kültürü referansli yeni adet ve aliskanliklar olusturdugu gözlemlenmektedir.
Küresellesmenin etki alanlarindan en belirgin olani kültürdür. Kültür: dil, din, gelenek, görenek, sanat gibi ögeleri içerisinde barindirmaktadir. Basta kültür olmak üzere bu ögelerin her biri küresellesme sürecinden önemli ölçüde etkilenmislerdir. Küresellesme sürecine bakildigi zaman, sürecin kültürel unsurlari hem olumlu yönde hem de olumsuz yönde etkiledigi görülmektedir.
Bu çalismamizda küresellesme kavrami hakkinda genel olarak bilgi verilmis ve küresellesme kavrami incelenmistir. Sonrasinda küresellesmenin yerel kültür üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinden bahsedilmeye çalisilmistir. Ayrica yerel degerlerin korunmasi amaciyla bilgilere de yer verilmistir. |
|
|