The aim of this study is to analyze financial performance of four sport companies whose shares are traded in Borsa Istanbul by using ratio analysis. In the analysis result, it is ascertained that sport companies face with trouble in fulfilling their financial obligations and they do not use their assets efficiently. Besides it is observed that companies fail in generating profit.

The subject of this study is the members of accounting profession who will be the future of the accounting profession. The purpose of the study is to examine the competencies of the professional interns from the standpoint of the members of accounting profession. In order to achieve the objective of the study, a survey was applied to the active members of the profession in Burdur. Survey data were analyzed using the SPSS 20.0 package program. The competencies of the professional interns in the study were tested with theoretical knowledge, practice and also whether they were willing or not was examined with hypotheses. Hypotheses were formed by associating participants with explanatory variables such as gender, age, education, professional experience, taxpayer number, place of activity and numbers of interns they have previously worked with. In the study, the data were analyzed using frequency and percentage distributions, regression, t-test and ANOVA tests. As a result of the research, there is no difference on the competencies between the members of a profession and professional interns regarding practice. While there are significant differences only in the age groups and experience variables in their competencies theoretically, there is not any significant difference in other variables. As for the willingness to perform the profession, it is found that only the difference in the gender and education variables were statistically significant. Besides, the effect of the competency of members of a profession in theory and practice on the willingness to perform the occupation was examined with regression analysis and hypotheses of both variables were accepted. Thus, out of twenty three hypotheses formed in the study, six of them were accepted while the others were rejected.

Sürdürülebilirlik raporlari, isletmelerin faaliyetlerinin ekonomik, çevresel ve sosyal yönlerini kamuya iletilmesini saglayan aracilardir. Bu çalismanin amaci, Türkiye’de, 2005-2017 yillari arasinda yayinlanmis olan sürdürülebilirlik raporlarini inceleyerek geçmis ve mevcut durumunu analiz etmektir. Çalismada 2005- 2017 yillari arasinda 120 isletme tarafindan yayinlanmis 391 adet sürdürülebilirlik raporu incelenmistir. Çalismanin bulgularina göre Türkiye’de yillar itibari ile yayinlanan sürdürülebilirlik raporlari sayisinda artis olmustur. Ayrica, Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlarinin hazirlanmasinda en yaygin olarak kullanilan rehber, Küresel Raporlama Girisimi tarafindan olusturulmus olan rehberlerdir. Yayinlanmis olan sürdürülebilirlik raporlari uygulanma seviyeleri açisindan incelendiginde, yüksek uygulama seviyesinde hazirlanmis rapor sayisinin az oldugu görülmüstür. Sürdürülebilirlik raporlari sektör bazinda incelendiginde en çok raporun imalat sektöründe faaliyette bulunan isletmeler tarafindan hazirlandigi ortaya konmustur.

Risk occurring in many areas creates a likelihood of outcomes that are different than expected for business activities. So it is necessary to determine and manage risk for tax as it is in other areas. Tax risk occurs as in the form of undesirable tax results and vulnerabilities in financial controls and reporting. This study aims to measure the perception of tax risk and the manageability of tax risk in companies. A scale was developed using questions from Elgood, Paroissien & Quimby (2004), Wunder (2009) and Gmeiner (2009) and it was applied to managers who are responsible for financial affairs of mandatory independent audited companies that are considered to have more tax risk. The results were analyzed by frequency analysis and t-test. According to analysis results, companies doing tax planning, implementing enterprise risk management and having foreign subsidiaries have better tax-related monitoring and reporting procedures. It was determined that companies mostly have problems on management and reputational risk. It would be useful for companies that are eager to manage tax risk need to well structure tax department and have qualified personnel.

Earnings quality has become an important concept in accounting and finance literature in recent years and a number of studies on the subject have been made. In this study, the relationship between ownership structure and earnings quality is examined. The study in which benefited 130 companies registered in the stock exchange Istanbul are used covers 2014-2015 years. In the study, institutional ownership, managerial ownership, foreign ownership and dispersed ownership were used as indicators of ownership structure. Discretionary accruals have been used as indicators of earnings quality consistent with the literature. In the result of the study, a positive and statistically significant relationship is found between earnings quality and foreign ownership which is used as the ownership structure indicatorHowever, a significant relationship has not been obtained between earnings quality and the other ownership structure indicators.

Günümüzde isletmeler için dogru ve kesin, zamaninda bilgi sahibi olmak çok önemlidir. Sürekli artan rekabet kosullari ile günümüz pazar sartlarinda isletmeler kalite, maliyet ve pazara tepki süresi konusunda ciddi problemlerle karsilasmaktadir. Bu nedenle üretilen mal ya da hizmetin maliyeti bilgisine dogru ve zamaninda ulasabilmek efektif ve rekabetçi olabilmek için hayati önem tasir. Isletmeler maliyetleri ürün ya da hizmetlere dagitmak için maliyet anahtari kullanan maliyet sistemleri kullanarak bu sorunlarina uygun çözümler aramaktadirlar. Günümüzde isletmeler için dogru ve kesin, zamaninda bilgi sahibi olmak çok önemlidir. Sürekli artan rekabet kosullari ile günümüz pazar sartlarinda isletmeler kalite, maliyet ve pazara tepki süresi konusunda ciddi problemlerle karsilasmaktadir. Bu nedenle üretilen mal ya da hizmetin maliyeti bilgisine dogru ve zamaninda ulasabilmek efektif ve rekabetçi olabilmek için hayati önem tasir. Isletmeler maliyetleri ürün ya da hizmetlere dagitmak için maliyet anahtari kullanan maliyet sistemleri kullanarak bu sorunlarina uygun çözümler aramaktadirlar. Bu çalismada, genel imalat maliyetlerini, maliyet anahtari kullanarak ürünlere dagitan maliyet sistemleri kullanan isletmelerin, maliyet anahtari seçimi islemi sirasinda dogru ve uygun maliyet anahtarini seçebilmelerine olanak saglayan alti adet birbirini destekleyen seçim kriteri kullanan bütünlesik bir maliyet anahtari seçim modeli önerilmektedir. Bu modelde çok kriterli karar verme tekniklerinden Analitik Hiyerarsi Süreci, TOPSIS ve MOORA bütünlesik olarak kullanilmaktadir. Modelde kullanilan karar kriterleri ve alternatifleri Analitik Hiyerarsi Süreci yöntemi kullanilarak agirliklandirilacaktir. Bu yolla belirlenen kriter ve alternatif agirliklari sonrasinda sirasi ile TOPSIS, MOORA – Oran Yaklasimi ve MOORA- Referans Noktalari Yaklasimi karar matrislerinin olusturmak için kullanilacaktir. Bütünlesik model için yapilacak olan uygulamanin sonucunda modelde kullanilan yöntemlerden elde edilen siralamalar ile alternatif maliyet anahtarlari arasindan genel imalat maliyetlerinin dagitimi için gerekli en uygun maliyet sürücüsü seçilecektir.

Geleneksel mali tablolar isletmeler için artik yetersiz kalmaktadir. Bu nedenle Isletmeler 2000’li yillarda sürdürülebilirlik raporlamasi ve 2010 sonrasinda ise entegre raporlar hazirlamaya baslamislardir. Sürdürülebilirlik raporlamasi entegre raporlamanin merkezinde yer almaktadir. Bundan dolayi çalismanin ilk bölümde sürdürülebilirlik raporlamasinin kilavuz ilkeleri ve bildirimleri açiklanmaktadir. Ikinci bölümde ise entegre raporlamanin evrimi, faydalari ve uluslararasi çerçevesi açiklanmaktadir. Son bölümde ise Türk Hava Yollari Sürdürülebilirlik Raporu ile Güney Afrika Hava Yollari Entegre Raporu vaka arastirmasi yöntemiyle incelenmektedir. Arastirma sonucunda Türk Hava Yollari Sürdürülebilirlik Raporlamasinin rapor kilavuzlarina tam uyum saglamadigi tespit edilmistir. Güney Afrika Hava Yolari Entegre Raporu’nun ise entegre raporlama çerçevesine uyum sagladigi tespit edilmistir. Ayrica Türk Hava Yollari’nin gelecekte sürdürülebilirlik raporlamasi dogrultusunda eksiksiz bir entegre rapor hazirlamasinin paydaslar açisindan faydali olacagi belirtilmistir.

Entegre raporlama, yeni bir raporlama sistemi olarak isletmelerin raporlama programlarina dahil edilmesine ve çesitli kuruluslar tarafindan çerçevesinin belirlenme çalisilmalarina ragmen, uygulayicilari açisindan kat edilmesi gereken uzun bir yol olarak görülmektedir. Bu noktada en büyük tartisma, raporlamanin içerigindeki belirsizlikler nedeniyle, raporun tam olarak nasil görünmesi gerektigi konusunda olmaktadir. Bu bakis açisiyla çalisma, söz konusu tartisma ve belirsizliklere iliskin entegre raporlamanin içeriginin belirlenmesinde, raporlama çevresine yol gösterici olmasi amaciyla hazirlanmistir. Arastirma kapsaminda verilerin toplanmasi için içerik analizi yöntemi kullanilmistir. Arastirmada iki önemli bagimsiz denetim ve danismanlik sirketinin 2016 yilinda ödüle layik gördükleri entegre raporlarin içerikleri, istatistiksel analizler ile nicellestirilmistir Yapilan analizlerle sirketlerin raporlarda kullandiklari konular yogunluklarina göre kategorilestirilmis, bulgular üzerinden degerlendirmeler yapilmistir. Degerlendirme sonucunda en yaygin içerik kullanimlari üç kategori olarak gruplanarak çalismada optimum entegre rapor içerigi kapsami belirlenmeye çalisilmistir.

Transport is one of the most important logistics activities that occur with the existence of mankind and bring people businesses to the global world economy. Businesses use transporting activities intensively within the logistics network during the process of raw materials are provided, are forwarded to production process and the produced products are dispatched to distribution channels. Businesses carry out these activities with the departments which are established in the business, and get transporting service from third and fourth party logistics service providers. The differences of both liquid assets fixed assets structure and financing these assets, of businesses which provide transporting service, make the differences between the financial performans. In this context, improvement in financial performance of land and sea freight transporting sector for the years between 2013-2015 and determination of any difference between sectors constitutes the objective of this study. In accordance with the objective of this study, datas which are obtained from Central Bank of Turkey sector balance sheets are analyzed by using a ratio analysis method. As a result of the analysis, it has been determined that sea freight transportation sectors liquidity and financial structure is stronger than the land freight transportation sector, whereas profitability is lower and assets can be used less efficiently.

Bibliyometrik çalismalar, disiplinlerin mevcut durumlarinin belirlenmesinde önemli rol oynamakta ve arastirmacilara söz konusu disipline özgü detayli bilgi sunmaktadir. Bibliyometrik çalismalar, bilimsel yayinlarin alandaki etkinlikleri ve eksiklikleri ile ilgili bilgi saglamaktadir. Bu çalisma ile yilda üç defa Mart, Temmuz ve Kasim aylarinda yayinlanan, uluslararasi akademik ve hakemli bir dergi olan Muhasebe ve Vergi Uygulamalari Dergisi’nde 2010-2017 yillari arasinda yayinlanmis olan 123 makalenin bibliyometrik özellikleri kapsaminda incelenmesi amaçlanmistir. Çalismada nitel arastirma yöntemlerinden bibliyometrik atif analizi teknigi kullanilmistir. Bu çalismada su sorulara cevap aranmistir: Dergideki toplam makale sayisi kaçtir? Dergide yayinlanan makalelerde yazar basina düsen makale sayisi nedir? Dergide yayinlanan makalelerde en verimli yazar/yazarlar kim/kimlerdir? Dergide yer alan makalelerin c¸ok yazarlilik durumu nedir? Dergide yazarlar arasindaki iliski durumu nedir? Dergideki makale yazarlarinin unvan dagilimi nasildir? Dergide yayinlanan yillik ortalama makale sayisi nedir? Dergide yayinlanan makalelerde kullanilan yöntem dagilimi nasildir? Dergide yayinlanan makalelerde yayin dili dagilimi nasildir? Dergide yer alan makalelerde ortalama kaynakça sayisi kaçtir? Dergideki yazarlarin özatif durumu nedir? Dergideki makale yazarlarinin bu dergiye atif yapma durumu nedir? Dergide yayinlanan makaleler Pareto yasasina (80/20 kuralina), Price ve Lotka Yasalarina uymakta midir?

Bilgi teknolojilerinin son dönemde geldigi noktada çift tarafli kayit tutma sistemini dijital olarak sunmanin ötesine geçebilecek önemli kesifler ortaya çikmistir. Bu kesifler içerisinde gerek uygulayici ve düzenleyici otoriteler gerekse de akademisyenler tarafindan en çok tartisilan konulardan ilkini bütünlesik kamu mali yönetim bilgi sistemi ikincisini ise blok zinciri (blockchain) teknolojisi olusturmaktadir. Bütünlesik mali yönetim bilgi sistemi, yönetim ve bütçe kararlarini, güvenden dogan sorumluluklari ve finansal raporlarin ve ifadelerin hazirlanmasini desteklemek için finansal islemlerde bilgi ve iletisim teknolojisinin kullanilmasini ifade etmektedir. Sistem idari alanda, bütçe hazirlik ve uygulama asamasindan, muhasebe ve raporlama asamasina, bakanliklarinin, harcama birimlerinin ve diger kamuoyunun özellikle kamu malî yönetimi süreçlerinin, mali yönetimi için entegre bir sistemin yardimiyla dijitallesmesine atifta bulunmaktadir. Blok zinciri temelli muhasebe sistemi ise bir yazilim olup, paranin finansal varliklarin ve diger dijital belgelerin iki ya da daha fazla kisi arasinda geçisini anlik takip etme ve kaydetme imkâni tanimaktadir. Kriptografik olarak korunan islem bloklari herhangi bir zamanda finansal tablo unsurlarina erisimi kolayca saglamaktadir. Yapilan açiklamalar dogrultusunda bu çalisma Türkiye’de 2017/7 sayili Basbakanlik Genelgesi ile yürürlüge giren Bütünlesik Kamu Mali Yönetim Bilisim Sistemi Projesinin blok zinciri teknolojisi baglaminda yeniden degerlendirilmesini içermektedir.

Esas amaci, çikar gruplarinin bilgi ihtiyacini dogru bir sunumla en iyi sekilde karsilamak olan muhasebe ve finansal raporlama standartlari, olaylarin finansal tablolara aktarilmasinda gerçege uygunluk prensibini benimser. Bu prensip, isletmelerde kurumsal yönetimin, sorumluluk ve hesap verebilirlik ilkelerinin hayata geçirilebilmesi bakimindan gereklidir. Gerçege uygun sunum, finansal tablolara aktarilacak olaylarin; tam, hatasiz ve tarafsiz olarak gerçek degerini yansitacak sekilde açiklanmasiyla mümkün olur. Ilk defa 1987 yilinda hazirlanan tez çalismasiyla baslayan ve günümüze kadar çesitli yüksek lisans ve doktora tezlerine konu olan muhasebe ve finansal raporlama standartlariyla ilgili Türkiye’de çok sayida tez çalismasi hazirlanmistir. Bu çalismanin amaci, 1987-2017 yillari arasinda Türkiye’de muhasebe ve finansal raporlama standartlari konusunda yapilmis lisansüstü tez çalismalarinin, içerik analizi yöntemiyle incelenerek istatistikî sonuçlarin bilgi kullanicilarina sunulmasi olarak belirlenmistir.

Kurumsal yönetim uygulamalarinin sirketlerin finansal performanslari üzerinde pozitif etkiye sahip oldugu birçok çalismada ele alinan bir konudur. Bu çalisma, sirketlerin kurumsal yönetim uygulamalari ile finansal performanslari arasindaki iliskiyi Entropi Agirliklandirmali TOPSIS (Technique for Order Preference by Similarity to Ideal Solution) Yöntemiyle degerlendirmeyi amaçlamaktadir. Bu amaç dogrultusunda, Borsa Istanbul (BIST) Kurumsal Yönetim Endeksinde (XKURY) islem gören, 5 adet Gida ve Içecek sirketinin 2013-2016 dönemindeki kurumsal yönetim notlari ve finansal performanslari incelenmistir. Analiz sonucunda seçilen sirketlerin kurumsal yönetim notlari ile finansal performans notlari arasinda sürekli ve anlamli iliskinin bulunmadigi görülmektedir.

Sirketlerin finansal performanslarinin ölçülmesinde nakit akisi olarak ifade edilen kaynak yaratma gücü ve nakit kullanimlarina iliskin bilgilerden yararlanilmaktadir. Geleneksel yöntemlerle yapilan degerlendirmeler disinda finansal performansin degerlendirilmesinde çok kriterli karar verme yöntemlerinin de kullanildigi görülmektedir. Bu çalismanin amaci, Borsa Istanbul (BIST) kimya, petrol, kauçuk ve plastik (KPKP) ürünler sektöründeki sirketlerin nakit akis bilgilerine göre ARAS (AdditiveRatioAssessment) ve COPRAS (ComplexProportionalAssessment) yöntemleriyle siralamalarini bulmak ve öneriler getirmektir. BIST-KPKP sektöründeki 32 sirketin performans siralamasi için nakit akis bilgilerine dayali 18 adet oran kriter olarak belirlenmis, 16 kriterin yüksek ve 2 kriterin düsük degerler olmasi tercih edilmistir. ARAS ve COPRAS yöntemlerine göre yapilan siralamalarda birebir ayni sonuçlar olmasa da yakinsak sonuçlar elde edilmistir.

Isletmenin sürekliligi varsayiminin muhasebe uygulamalari üzerinde dogrudan veya dolayli etkileri bulunmaktadir. Bu varsayim dönemsellik varsayimi, maliyet esasi ve tutarlilik kavramlari ile yakin iliski içerisinde olup tahakkuk esasli kayit mantiginin temel gerekçesidir. 20. yy. öncesinde isletmenin sürekliligi varsayimina kavramsal olarak rastlanilmamis olmakla birlikte bazi muhasebe uygulamalarinin bu varsayim temelinde gerçeklestirildigi öne sürülebilir. Nitekim Littleton (1933) tahakkuk, amortisman ve degerleme islemlerini isletmenin sürekliligi varsayimi çerçevesinde yapilan islemlere örnek olarak göstermistir. Bu çalisma, Littleton (1933)’un yaklasimindan yola çikilarak isletmenin sürekliligi varsayimina tarihsel bir bakis açisi sunmak suretiyle modern muhasebe anlayisinin gelisimi düsüncesine katki saglamak amaciyla hazirlanmistir.

Sirketlerin piyasalarda devamliligini saglamada, sirketlerin dönem kâr-zarar tutarlarinin cari ve yalin degerlerinin dogru tespiti büyük önem arz etmektedir. Bundan dolayi Uluslararasi Finansal Raporlama Standartlarinin ulasmak istedigi ana amaçlardan biri dönemsel kârin dogru tespiti ve sermayenin korunabilirligi konusudur. Nitekim Uluslararasi Finansal Raporlama Standartlarinin kavramsal çerçevesinde “Sermayenin Korunmasi” kavrami üzerinde önemle durulmus olmasi bunun kanitidir. Ancak kavramsal çerçevede sermayenin korunmasi için yapilacak islemlerin, sermayenin korunmasi noktasinda yetersiz kaldigi düsünülmektedir. Bu baglamda çalismada sirketlerin dönem kârlarinin cari ve yalin degerlerinin tespiti ve böylece sermayenin reel olarak korunmasina yönelik bir öneride bulunulmustur. Bu öneri kapsaminda Borsa Istanbul’da islem gören Isuzu A.S.’nin geçmise dönük mali tablolarindan yola çikilarak geçmis yil kârlarinin cari ve yalin degerleri yeniden tespit edilmistir. Bu tespit sonucunda, sirketlerin açikladigi dönem kâr-zarar tutarlarinin, cari kâr-zarar tutarlarindan tamamen uzak oldugu, dolayisiyla sirketlerin kâr payi yerine özsermayelerinin bir kismini dagittiklari tespit edilmistir.

Bibliyometri, yayinlarin ya da belgelerin yazar, konu yayin bilgisi, atif analizi ile ilgilidir. Türkiye’de muhasebe alanindaki gelismeyi degerlendirmek açisindan özellikle 2000’li yillarda bibliyometrik arastirmalar yapildigi görülmektedir. Bu çalisma Muhasebe ve Vergi Uygulamalari Dergisi’nde yayimlanan makalelerin bibliyometrik analizidir. Dergiden alinan veriler Microsoft Excel yazilimi tablolarina aktarilmis, sonuçlar üretilmis ve yorumlanmistir. Arastirma sonucunda 10 yilda yayimlanan 149 makalenin yüzde 73’ü erkek yazarlar tarafindan yazilmis, en çok yayini yedi makale ile Tugba Uçma Uysal yapmistir. En fazla (yüzde 28,2) yayin yapan yazarlarin unvani yardimci doçenttir. Yazarlarin en çok (19 makale) adres gösterdigi kurum Gazi Üniversitesidir. Dergideki yazar verimlilikleri, verimlilik ölçen Pareto, Price ve Lotka yasalarinda belirtilen oranlarin genellikle altindadir. Makalelerde yüzde 68 oraninda kuramsal çalismalar yapilmistir. Makaleler ortalama 21,58 sayfa, ortalama anahtar kelime sayisi 3,44, ortalama kaynak sayisi 22’dir. Makaleler yüzde 44,9 oraninda tek yazarlidir. En çok (72 kez) M41: Muhasebe JEL kodu kullanilmistir. En çok çalisilan konu yüzde 22,14 orani ile muhasebe standartlaridir.Arastirma sonucunda 10 yilda yayimlanan 149 makalenin yüzde 73’ü erkek yazarlar tarafindan yazilmis, en çok yayini yedi makale ile Tugba Uçma Uysal yapmistir. En fazla (yüzde 28,2) yayin yapan yazarlarin unvani yardimci doçenttir. Yazarlarin en çok (19 makale) adres gösterdigi kurum Gazi Üniversitesidir. Dergideki yazar verimlilikleri, verimlilik ölçen Pareto, Price ve Lotka yasalarinda belirtilen oranlarin genellikle altindadir. Makalelerde yüzde 68 oraninda kuramsal çalismalar yapilmistir. Makaleler ortalama 21,58 sayfa, ortalama anahtar kelime sayisi 3,44, ortalama kaynak sayisi 22’dir. Makaleler yüzde 44,9 oraninda tek yazarlidir. En çok (72 kez) M41: Muhasebe JEL kodu kullanilmistir. En çok çalisilan konu yüzde 22,14 orani ile muhasebe standartlaridir.

Avrupa Üniversiteler Birligi (EUA-European University Association), Avrupa için güçlü üniversiteler hedefi ve Avrupa Birligi 7. Çerçeve Programi çerçevesinde “Avrupa üniversitelerinin modernizasyon çalismalari- Tam Maliyetleme” adi altinda (EUIMA- European Universities Implementing Their Modernisation Agenda- Full Costing) bir uygulama projesi baslatmis, proje Avrupa Üniversiteler Birligi internet sayfasinda üniversitelerin tüm faaliyetlerinin ve arastirmalarinin tam maliyetlerinin en iyi sekilde belirlenmesine yardim edecek çalismalar projesi” seklinde tanimlanmistir (www.eua.be). Bu makalenin amaci üniversitelerde gerçeklestirilen faaliyetlerin tam maliyetlerinin hesaplanabilmesi için Faaliyet Tabanli Maliyetleme (FTM) yöntemine uygun olarak gerçeklestirilebilecek maliyet hesaplamasina örnek olusturmaktir. Hesaplama yönteminin eksik, gelistirilebilir, hatali yönleri olabilmekle birlikte, güdülen asil amaç, faaliyetlerin maliyetlerinin hesaplanmasi geregine dikkat çekebilmek ve Türkiye üniversitelerinde, birçok Avrupa üniversitesinde gerçeklestirilen FTM uygulamasinin farkindaligini olusturmaya katki saglamaktir.

Muhasebe hileleri, isletmelerin dogru ve güvenilir finansal raporlama yapmasini engellemekle birlikte, kasitli olarak yaniltici bilgiler sunulmasina ve önemli bilgilerin saklanmasina neden olmaktadir. Dijital çagda muhasebe uygulamalarinin gelismesi ihtiyaç duyulan bilginin güvenilir ve zamaninda karar mercilerine ulastirilmasi, varlik kayiplarinin önlenmesi ve iç kontrollerin etkin bir sekilde sürdürülmesi çabalarini desteklemistir. Bulut bilisiminin ortaya çikisi, genisletilebilir isletme raporlama dili (XBRL) ve son yillardaki is analitigi yolunda ortaya çikan dönüsümler muhasebe uygulamalarinin da degismesine neden olmustur. Çalismanin amaci, dijital çagda gelistirilen muhasebe uygulamalarinin isletmelerde ortaya çikabilecek muhasebe hilelerini önlemede ne derece etkili oldugunun arastirilmasidir. Bu amaçla bu uygulamalari kullanan meslek mensuplari üzerinde bir arastirma gerçeklestirilip, dijital muhasebe uygulamalarinin mevcut durumu ve muhasebe hilelerinin önlenmesine yönelik çabalar hakkinda bilgi edinilmistir.

Büyük ve Orta Boy Isletmeler için Finansal Raporlama Standardi (BOBI FRS), bagimsiz denetime tabi olup Türkiye Finansal Raporlama Standartlarini (TFRS) uygulamayan sirketlerin (MSUGT’i uygulayan isletmelerin) istege bagli olarak uygulayacaklari finansal raporlama çerçevesidir. BOBI FRS seti, uluslararasi muhasebe ve finansal raporlama uygulamalariyla ve AB düzenlemeleriyle uyumlu olarak Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartlari Kurumu (KGK) tarafindan hazirlanarak 29/07/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayimlanarak yürürlüge girmistir. Bu teblige göre; sirketler 01/01/2018 tarihi ve sonrasinda baslayan hesap dönemlerinde gerçege uygun, ihtiyaca uygun ve karsilastirilabilir bilgi saglamak amaciyla münferit ve konsolide finansal tablolarini BOBI FRS’ye göre hazirlamalari gerekmektedir. Yapilan bu çalismada, ilk olarak BOBI FRS’yi uygulayacak olan sirketlere iliskin genel bir degerlendirme yapilmistir. Ardindan, sirketlerin bilançolarinda önemli bir paya sahip olan maddi duran varliklarin (MDV) BOBI FRS’ye göre muhasebelestirme esaslari ele alinmistir. Bu kapsamda çalismanin amaci, BOBI FRS açisindan maddi duran varliklara iliskin ilk kayda alinma, muhasebelestirilme ve bu varliklarla ilgili amortisman ve deger düsüklügü konularini ayrintili sekilde açiklamaktir.

Sürdürülebilirlik raporu belli bir dönemde isletme faaliyetleri ile çevre, toplum ve ekonomik durum üzerinde yaratilan etkinin bilgi kullanicilarina aktarilmasi için kullanilan kurumsal raporlama aracidir. Sürdürülebilirlik raporunun hazirlanmasinda ve sunulmasinda Global Raporlama Girisimi (Global Reporting Initiative – GRI) tarafindan yayinlanan GRI Sürdürülebilirlik Kilavuzlarinda açiklanan ilkelere uyulmasi önerilir. Isletmeler gönüllülük esasina dayali olarak sürdürülebilirlik raporlarini hazirlamakta ve internet sitelerinde tasinabilir belge biçimi (Portable Document Format – PDF) formatinda yayinlamaktadirlar. Ancak son zamanlarda sürdürülebilirlik raporlarinin Genisletilebilir Isletme Raporlama Dili (eXtensible Business Reporting Language – XBRL) ile de hazirlanmasi ve yayinlanmasi konusu çesitli taraflarca üzerinde çalisilan bir konudur. Bu çalismada, sürdürülebilirlik raporlamasi, XBRL ve GRI XBRL Taksonomisi hakkinda bilgi verilmeye çalisilacaktir.

Türkiye’de dogrudan yabanci yatirimlar ile ekonomik büyüme arasindaki iliski 1974-2016 yillari arasindaki zaman dilimi için zaman serisi analizleri yardimiyla incelenmistir. Dogrudan yabanci yatirimlar (Foreign Direct Investment-FDI) ve ekonomik büyüme (Gross Domestic Product-GDP) verileri Amerikan Dolari cinsinden "World Bank Data Bank" tan saglanmis ve bu serilerin logaritmalari alinarak analize tabi tutulmustur. Öncelikle serilerin duraganligini test etmek için Augmented Dickey Fuller (ADF) ve Phillips Perron (PP) birim kök testleri kullanilmis ve serilerin birinci farklarinda duragan olduklari belirlenmistir. Ayni seviyede duragan olan dogrudan yabanci yatirimlar ile ekonomik büyüme degiskenleri arasindaki uzun dönemli iliskinin varligini tespit etmek için Engle Granger Esbütünlesme testi uygulanmis ve bu serilerin esbütünlesik oldugu tespit edilmistir. Uzun dönemli iliski belirlendikten sonra hata düzeltme modeli kurulmus ve geçen yil dengedeki sapmanin bu dönem ne kadar düzeldigi hata terimlerinin katsayisiyla belirlenmistir. Hata düzeltme terimi katsayisinin istatistiksel olarak anlamli çikmasi ve negatif isaretli olmasi da dengeden sapmanin olmasi durumunda tekrar dengeye dogru hareketin oldugunu göstermistir. Seriler arasindaki iliskinin yönünü belirleyebilmek için de Granger Nedensellik analizi yapilmis olup nedensellik iliskisi bulunmamistir.

Artan rekabet kosullarina uyum saglayabilmek ve global dünyadaki gelismelere ayak uydurabilmek için isletmeler, bilgi teknolojilerini yogun bir sekilde kullanmakta, elektronik ortamda islemlerini gerçeklestirmekte ve raporlama yapmaktadirlar. Bilgi teknolojileri sagladigi faydalar ile birlikte, bazi önemli tehdit ve riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu tehditlerin en önemlilerinden olan siber saldirilar isletmeler için son derece önem teskil etmektedir. Isletmeler, gerek isletme içinden gerekse isletme disindan kaynaklanan siber saldirilara maruz kalabilmektedir. Isletme içerisinde gerçeklestirilen siber suçlar hile siniflandirmalari içerisinde yeni bir madde olarak ayrica yerini almaktadir. Dolayisiyla siber suç hileleri isletmelerin odaklanmasi gereken önemli noktalardan bir tanesi olacaktir. Meydana gelen siber saldirilar sonucunda isletmeler yüksek maliyetlerle karsilasmaktadirlar. Ayni zamanda dünya genelinde siber suçlarin çok ciddi zararlara ve maliyetlere sebep oldugu görülmektedir. Siber saldirilari önlemek için isletmeler hazirlikli olmali, gerekli altyapi sistemlerini olusturmali, risk ve kontrol degerlendirmeleri ile siber güvenlik denetimlerini çok iyi bir sekilde uygulayabilmelidir. Literatürde yeni yerini almaya baslayan siber güvenlik denetimleri gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadir. Bu çalismanin amaci, siber güvenlik denetimindeki tüm sürecin bütüncül bir biçimde ele alinmasi suretiyle bir model dâhilinde gösterilmesidir. Gelistirilen model önerisinde siber güvenlik denetimi bir süreç olarak incelenmektedir. Bu kapsamda siber güvenlige ve denetime etki eden iç ve dis faktörler ile denetimin planlamasindan itibaren denetim raporu ve güvenceye kadar geçen tüm süreç akis semasi araciligiyla olusturulan bir model ile açiklanmaktadir.

Büyük ve Orta Boy Isletmeler için Finansal Raporlama Standardi (BOBI FRS), bagimsiz denetime tabi olup Türkiye Finansal Raporlama Standartlarini (TFRS) uygulamayan sirketlerin (MSUGT’i uygulayan isletmelerin) istege bagli olarak uygulayacaklari finansal raporlama çerçevesidir. BOBI FRS seti, uluslararasi muhasebe ve finansal raporlama uygulamalariyla ve AB düzenlemeleriyle uyumlu olarak Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartlari Kurumu (KGK) tarafindan hazirlanarak 29/07/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayimlanarak yürürlüge girmistir. Bu teblige göre; sirketler 01/01/2018 tarihi ve sonrasinda baslayan hesap dönemlerinde gerçege uygun, ihtiyaca uygun ve karsilastirilabilir bilgi saglamak amaciyla münferit ve konsolide finansal tablolarini BOBI FRS’ye göre hazirlamalari gerekmektedir. Yapilan bu çalismada, ilk olarak BOBI FRS’yi uygulayacak olan sirketlere iliskin genel bir degerlendirme yapilmistir. Ardindan, sirketlerin bilançolarinda önemli bir paya sahip olan maddi duran varliklarin (MDV) BOBI FRS’ye göre muhasebelestirme esaslari ele alinmistir. Bu kapsamda çalismanin amaci, BOBI FRS açisindan maddi duran varliklara iliskin ilk kayda alinma, muhasebelestirilme ve bu varliklarla ilgili amortisman ve deger düsüklügü konularini ayrintili sekilde açiklamaktir.

Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartlari Kurumu (KGK) tarafindan hazirlanan Büyük ve Orta Boy Isletmeler Için Finansal Raporlama Standardi (BOBI FRS) Hakkinda Teblig 29 Temmuz 2017 tarihli Resmi Gazetede yayinlanmistir. Bu tebligin amaci, bagimsiz denetime tabi olup Türkiye Finansal Raporlama Standartlarini (TMS/TFRS) uygulamayan isletmelerin konsolide ve bireysel finansal tablolarinin gerçege uygun, ihtiyaca uygun ve karsilastirilabilir bilgi saglamasini temin etmek için BOBI FRS’nin yürürlüge konmasidir (30138 Sayili Teblig). BOBI FRS hükümleri ile TMS/TFRS ilkeleri arasinda ilk muhasebelestirme, dönem sonu degerleme ve raporlama bakimindan pek çok farklilik bulunmaktadir. Bu farkliliklardan birisi de ortak kontrole tabi is birlesmelerinin raporlanmasinda kullanilan/kullanilacak konsolidasyon yöntemidir. Ortak kontrole tabi is birlesmelerinin finansal tablolarda raporlanmasinda BOBI FRS’ye göre haklarin birlesmesi yöntemi kullanilacaktir (BOBI FRS, Par. 21.34-35). Bu çalismanin amaci, isletmelerin BOBI FRS’yi kullanmalari durumunda ortak kontrole tabi is birlesmelerinin raporlanmasinda kullanilacak haklarin birlesmesi yöntemi hakkinda bilgiler verilmesidir.

Kurumsal yönetim ilkelerinden olan seffaflik ve hesap verilebilirlik ilkeleri geregince kurumsal raporlar hazirlanmakta ve sunulmaktadir. Kurumsal raporlardan birisi de entegre raporlamadir. Entegre raporlama, isletme faaliyetleri sonucunda yaratilan degerin entegre rapor ile bilgi kullanicilarina aktarilmasi sürecidir. Entegre raporlamada yol gösterici rehber Uluslararasi Entegre Raporlama Çerçevesi (Çerçeve)’dir. Bu çalismada, 2016 yilinda BIST Kurumsal Yönetim Endeksi’nde yer alan isletmelerin 2016 yilina ait yillik faaliyet raporlari Çerçeve’de yer alan içerik ögelerinden olusturulan ölçütler dogrultusunda içerik analizine tabi tutularak incelenen raporlarin entegre raporlamaya uygunlugu tespit edilmeye, hesaplanan entegre raporlama skoru ve içerik ögeleri skorlari ile kurumsal yönetim derecelendirme notlari karsilastirilarak kurumsal yönetim ilkeleri ile entegre raporlama ilkeleri arasindaki iliski regresyon analizi ile incelenmeye çalisilmistir. Çalisma sonucunda, entegre rapor skoru ile kurumsal yönetim derecelendirme notu, pay sahipleri derecelendirme notu, kamuyu aydinlatma derecelendirme notu, menfaat sahipleri derecelendirme notu, yönetim kurulu derecelendirme notu arasinda pozitif yönlü bir iliski tespit edilmistir.

Milattan sonra sekizinci yüzyilda kurulan ve yerlesik hayata geçis yapan ilk Türk devleti olarak bilinen Uygur Devleti, Islamiyet öncesi kurulan Türk devletleri içinde ticarete en çok yönelen devlet olma özelligine sahiptir. Bu durum ise Uygurlarin gelismis bir mali düzen ve muhasebe bilgisine sahip oldugunun göstergesi olarak kabul edilmektedir. Uygur belgeleri incelendiginde günümüzdeki muhasebe kavraminin “sagis” olarak adlandirildigi görülmektedir. Bu nedenle “Tarihi Belgeler Isiginda Uygurlarda Sagis” olarak basliklandirilan bu çalismada, Uygur dönemi hukuki ve ticari vesikalari isiginda Uygurlarin muhasebe düzeni hakkinda bilgi verilmesi amaçlanmaktadir. Bu amaç dogrultusunda çalismada öncelikle Uygur dönemi ticari ve mali düzeni hakkinda bilgi verilecek, daha sonra bazi hukuki ve ticari belgeler çerçevesinde dönemin muhasebe düzeni ve isleyisi açiklanmaya çalisilacaktir.

20. yüzyilda baslayan küresellesme pek çok alanda yenilik ve gelismelere sebep olmus, ticari faaliyetler ve bilim dünyasi da küresellesmenin etkisinde kalmistir. Muhasebe, finans ve denetim alanlari da küresellesme rüzgarinin etkisinde kalmistir. Yasanan bu gelismeler kuskusuz egitim-ögretim plan ve programlarinin da güncellenmesi ihtiyacini gündeme getirmistir. Finansal raporlama alaninda yasanan gelismeler, sektörel ihtiyaçlar dogrultusunda muhasebe mesleginde sigorta muhasebesi, banka muhasebesi, turizm isletmeleri muhasebesi, insaat isletmeleri muhasebesi gibi özel uygulamalar gerektiren muhasebe ihtisas alanlarini ortaya çikartmistir. Ticari isletmelerin yaninda, adi geçen ihtisas alanlarinda sektörü taniyan, güncel, teorik ve pratik bilgi ile donatilmis, mesleki beceriye sahip, yetismis muhasebecilere ihtiyaç bulunmaktadir. Bu ihtiyacin karsilanmasinda önemli faktörlerden biri de, sektörün beklentilerine paralel ve ihtiyaçlara uygun olarak hazirlanmis ders plan ve programlaridir. Çalismada, Türkiye’deki devlet ve vakif üniversitelerinin isletme bölümlerinde verilen muhasebe derslerinin söz konusu ihtisas alanlarini içerip içermedigi incelenmistir. Çalismanin muhasebe egitimindeki sektörel ihtiyaçlar dogrultusunda olusturulacak ders planlari hakkinda ilgili birim yöneticilerine kaynak olusturacagi düsünülmektedir. Ayrica, ögrencilerin kendilerini bekleyen yeni çalisma alanlarina yönelik derslere yönelmelerinin saglanmasi ve muhasebe akademisyenlerinin de bu alanlarda verilecek dersler için kendilerini yenilemeleri ve egitmeleri gerekliligi konusunda farkindaliklarinin artirilmasi beklenmektedir.

Maliyet çalismalari hastanelerde saglik hizmetlerinin topluma daha etkin sunumu için gereklidir. Hastanelerde verilen hizmet faaliyetleri karmasik yapidadir ve dolayisiyla faaliyet sonuçlarini etkilemektedir. Bu nedenle saglik hizmeti üretilen isletmelerde verilen saglik hizmetlerinin her birinin maliyeti ve bu maliyeti olusturan maliyet etkenlerinin belirlenmesi daha fazla çaba gerektirmektedir. Hastanelerde gerçege yakin bir maliyet analizinde hizmet maliyetlerini etkileyen her etkenin maliyetler üzerinde ki etkisinin gözden kaçirilmamasi gerekir. Bu baglamda hastanelerde yanlis maliyet tahminleri kaynaklarin etkinligi ve verimliligi üzerinde olumsuz etki yaratmaktadir. Ayrica maliyet kontrolünün kaybedilerek harcama yükünün artmasina neden olmaktadir. Bu nedenledir ki hastanelerde sunulan her hizmetin maliyetinin hesaplanmasi son derece önemlidir. Bu çalismada çagdas maliyet yöntemlerinden olan zamana dayali faaliyet tabanli maliyetleme sistemi ile bulanik mantik yaklasimi birlestirilerek bir agiz ve dis sagligi hastanesinin dis protezi birim hizmet maliyetleri hesaplanarak, maliyet kontrolü, kapasite kullanimi gibi konularda alinacak kararlarda hastane yöneticilerine yardimci olacak bilgilerin ortaya çikarilmasi amaçlanmistir.

Government determines the resources which are allocated for the public sector via budget document every year. Where, how and how much use of public resources is known through this document. The basic data of government budget that is prepared, implemented and controlling are obtained from the government accounting information system. Therefore, there is a close relationship between the budget system and government accounting information system. In this study, relationship between government budget and government accounting is evaluated, and provided benefits from government accounting information system to government budget are examined.

Bu çalismanin amaci muhasebe egitimi alan ögrencilerin muhasebe alanindaki meslek seçimlerinde etkili olan faktörlerin tespit edilip degerlendirilmesidir. Arastirma örneklemi kapsamindaki veriler Usak Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi’ndeki; Isletme, Iktisat, Kamu Yönetimi, Maliye ve Ekonometri bölümlerinde ögrenim gören 1053 ögrenciye anket yöntemi uygulanarak elde edilmistir. Analiz asamasinda öncelikle geçerlilik ve güvenilirlik testi, faktör analizi ve faktör analizi sonucundaki faktörlerle demografik özellikler arasindaki iliskinin ölçülmesi için Levene’s Test, ANOVA ve Varyans Analizi, Scheffe-posthoc analizleri yapilmistir. Arastirma sonucunda muhasebe egitimi alan ve potansiyel muhasebe meslek mensubu adayi olan ögrencilerin muhasebe meslegini tercih etmesindeki etkili olan faktörler 7 boyutta toplanmistir. Bu faktörler kisisel tercihler, sayginlik ve sosyal statü beklentisi, mesleki deneyim, çevre etkisi, çalisma sartlari, bagimsiz çalisma, mesleki gelisim olarak isimlendirilmistir. Ayrica kisisel tercihler, sayginlik ve sosyal statü beklentisi, mesleki deneyim, bagimsiz çalisma faktörleri ile ögrencilerin okumakta olduklari bölümler arasinda anlamli bir iliski bulunmustur.

Meslek etigi ile ilgili ortaya çikan sorunlarin basinda "etik ikilem" gelmektedir. Etik ikilem genellikle bir olayin çözümünde bireylerin içine düstükleri kararsizliktan kaynaklanmaktadir. Is hayatinda, özellikle muhasebe meslek mensuplarinin, bu tür ikilemler yasamasi kaçinilmazdir. Bu çalismanin amaci da; Serbest Muhasebeci Mali Müsavirlik (SMMM) stajyerlerinin, “Meslek mensuplari neden etik disi davranisa yönelirler? Onlari etik disi davranisa iten faktörler nelerdir? Etik disi davranis gerçeklesmese bile bir önceki asamada yasanan etik ikilemin nedenleri neler olabilir?” gibi sorular çerçevesinde meslek etigine yaklasimlarini tespit etmektir. Çalismada demografik sorular yaninda, etik ikilemle ilgili yargilar seklinde hazirlanan anket çalismasini meslek mensubu adaylarinin bizzat doldurmalari saglanarak veri toplanmistir. Elde edilen veriler SPSS 20 istatistik paket programi ile degerlendirilmistir. Sonuçta aday muhasebecilerin önemli bir kisminin etik ikilem yasadigi, buna karsilik etik kurallari iyi bildigi ve etik kurallara uygun davrandigi görülmüstür. Benzer sekilde, adaylarin sorunlarin çözümünde etik olani gerçeklestirdikleri elde edilen sonuçlar arasindadir.

The main purpose of this research is to examine the impact of disclosed sustainability information level on the financial performance of companies. For this purpose the period from 2008 to 2014 of 30 publicly traded companies that prepare reports according to GRI reporting principles and are traded on the BIST are included. The level of sustainability information disclosed in the sustainability reports has been investigated as economic, environmental and social performance. Financial performance is measured by financial ratios such as asset profitability, return on equity, MV/BV ratio and P/E ratio. Panel data analysis method was applied in the research and the sector has been added as a control variable. As a result of this research, the level of information disclosed for environmental performance has positive effect on the return on assets and the return on equity, and the level of information disclosed on social performance has positive effect on the return on assets.

Petrol fiyatlarinda ve dolar kurunda meydana gelen dalgalanmalar makroekonomik göstergeleri, firmalarin üretim maliyetlerini ve satis gelirlerini etkiler, piyasa risk düzeyini yükseltir ve ekonomik istikrarsizliga yol açabilir. Dolayisiyla, ekonomideki karar birimlerinin bu iki degiskendeki dalgalanmalari takip etmeleri, riski yönetebilmeleri açisindan önem tasimaktadir. Dahasi, finansal piyasa katilimcilarinin daha iyi portföy dagilim kararlari verebilmeleri için söz konusu degiskenler arasindaki oynaklik aktarim mekanizmasini anlamalari gerekmektedir. Bu çalismanin amaci, 18.09.2012-15.09.2017 dönemi için petrol fiyatlari ve dolar kurundan BIST100 endeksine dogru ortalama ve oynaklik yayiliminin etkilerini incelemek ve etki büyüklügünü petrol fiyatlari ve dolar kuru açisindan karsilastirmaktir. Yayilim etkilerini inceleyebilmek amaciyla, oynaklik modellerinden biri olan EGARCH modelinden yararlanilmistir. Çalisma bulgulari dolar kurunda meydana gelen soklarin BIST100 endeks getirisini azaltici, petrol fiyatlarindaki soklarin ise arttirici bir etkiye sahip oldugunu isaret etmektedir. Bulgular oynaklik yayilimi açisindan degerlendirildiginde, dolar kurundan BIST100 endeksine dogru anlamli pozitif etki görülürken, petrol fiyatlarindan BIST100 endeksine dogru istatistiksel olarak anlamli etki bulunamamistir. Ek olarak, negatif soklarin pozitif soklara göre BIST100 endeks oynakligi üzerinde daha etkili oldugu ifade edilebilir. Elde edilen bulgular, finansal piyasa katilimcilari açisindan degerlidir.

Bu çalisma ile yüksekögretim ögrencilerinin geleneksel ögretim modeli ile proje tabanli ögrenme modeli, Bilgisayarli Muhasebe Uygulamalari ve Ofis Programlari dersleri kapsaminda karsilastirilarak, ögrencilerin ögrenme performanslari arastirilmistir. Bu kapsamda çalismada, proje tabanli ögrenme metodunun ögrenme çiktilarindaki etkisi ve etkinliginin ispat edilmesi amaçlanmistir. Nitel arastirma yöntemleri kullanilarak yapilan bu çalismada, ögrencilere, Ofis Programlari dersi geleneksel ögretim yöntemiyle, Bilgisayarli Muhasebe dersi ise proje tabanli ögrenme yaklasimi ile islenmistir. Akabinde derslere ve sinavlara katilan ögrencilere yöntemler arasinda karsilastirma yapmalari için anket formlari dagitilmistir. Formlarda geleneksel ögretim ve proje tabanli ögrenme süreci alanlarindan elde edilen bulgular çözümlenerek frekans ve yüzde degerleri ile ifade edilmistir. Çalisma sonucunda, proje tabanli ögrenmenin, geleneksel ögretime kiyasla daha etkin ve etkili oldugu tespit edilmistir.

Havayolu ile yolcu tasimaciligi günümüzde giderek artan bir önemle dikkat çeken hizmetlerden biri olmustur. Yogun rekabet altindaki havayolu isletmeleri, kârliliklarini korurken müsterilerini de elde tutabilmek için farkli çabalara basvurmaktadirlar. Gelir yönetimiyle dogru koltugu, dogru fiyatla, dogru müsteriye satmak için çaba gösteren isletmeler, ayni zamanda maliyetlerini yönetebilmek için daha dogru bir fiyatlandirma stratejisine gereksinim duymaktadirlar. Insanlar gezi, is, egitim, saglik vs. nedenler ile uzak noktalara seyahat etme gereksiniminde hissetmektedirler. Dolayisiyla her müsteri grubunun fiyata karsi duyarliligi farklilasmaktadir. Havayolu sirketleri aralarinda asiri rekabet olmasina karsin müsterilerine (günümüz aldatmacasi ile misafirlerine) zaman zaman beklenenden çok daha ucuza uçak bileti satabilmektedirler. Bu ucuzluk erken satin alma, sezon disi uçuslar vb. nedenlere dayanabilmektedir. Çalismanin amaci havayolu yolcu tasimaciliginda daha dogru fiyatlandirma yapabilmek için daha dogru maliyet hesaplamasinin nasil yapilmasi gerektigine iliskin öneriler getirmektir. Bu amaçla çalismada, özellikle yakit ve benzeri maliyetlerin tamamen yolcunun agirligina göre havayolu sirketine az veya çok maliyet yaratacagi ele alinarak, yolcularin maliyeti hesaplanirken bazi maliyet kalemlerinde anahtar olarak agirligin kullanilmasi havayolu sirketine daha dogru maliyet hesaplama ve fiyatlandirma olanagi saglayacagi savunulmaktadir. Geleneksel maliyetleme yaklasimindaki dagitim anahtarlari yerine her yolcuya esit tutarda maliyet yansitmayi gerektiren yolcu sayisina ve agirliklarina dayali maliyet kalemlerinin daha uygun olacagi ortaya koyulmaktadir.

Isletme yönetimlerinden kaynakli suiistimaller, finansal basarisizliklara ve yatirimci güveninin azalmasina neden olmustur. Yatirimci güvenini tekrar kazanabilmek amaciyla kurumsal yönetim ilkeleri gelistirilmistir. Kurumsal yönetim uygulamalari ile sirket paydaslari için en yüksek faydanin saglanmasi amaçlanmaktadir. Kurumsal yönetimin bu amaci dogrultusunda, sirket bilgileri kamuya açiklanmaktadir. Muhasebe bilgileri, dünya çapinda kurumsal yönetimin kamuyu aydinlatmasinin odagi olarak raporlanmaktadir. Muhasebe bilgisinin kalitesi sermaye piyasasi etkinligini ve sosyal kaynaklarin tahsis verimliligini etkilemesinden dolayi, muhasebe bilgi kalite düzeyi kurumsal yönetimin basarisini etkileyebilecek faktörlerdendir. Çalismanin amaci; kurumsal yönetim temelinde, muhasebe bilgi kalitesinin nasil gelistirilebilecegi arastirmaktir. Çalismada, Borsa Istanbul Kurumsal Yönetim Endeksine kayitli sirketlerin verileri kullanilmistir. Kurumsal yönetim bilesenleri ve muhasebe bilgi kalitesi iliskisi çoklu dogrusal regresyon analizi ile belirlenmistir. Analizde kurumsal yönetimin ölçülebilir göstergeleri bagimsiz degisken, muhasebe bilgi kalitesi bagimli degisken olarak alinmistir. Çalismanin sonucunda, kurumsal yönetim uygulamalarinin muhasebe bilgi kalitesini etkiledigi tespit edilmistir.

Günümüzde iyi bir egitim ilkokuldan baslayip ortaokul, lise ve üniversiteye kadar devam etmektedir. Üniversite egitimi bittikten sonra bu kez de meslek arayislari baslamaktadir. Mezunlarin bir kismi lisansüstü egitim ile yollarina devam ederken, büyük bir kismi da farkli sektörlerde is arayisina girmektedir. En çok mezun veren fakültelerin basinda gelen Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi, mezunlarina sundugu genis is alanlari ile bazilari için firsat olusturmaktadir. Mezunlarin ne yapacagini bilmemeleri ve issiz kalmalari nedeniyle bazilarina göre de hayal kirikligi olusturabilmektedir. Çalismanin amaci Harran Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi ögrencilerinin fakülteyi tercih etmelerinde muhasebe/finans grubu derslerinin etkisini tespit etmek, muhasebe derslerindeki basari düzeylerini ölçmek ve mezuniyet sonrasi is tercihlerinde muhasebenin agirligini belirlemektir. Çalisma, Harran Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi Isletme, Iktisat, Kamu Yönetimi ve Maliye bölümleri son sinifinda okuyan 447 ögrenciye uygulanmistir. Ögrencilere muhasebe/finans derslerindeki basari durumu ve mezuniyet sonrasi hedefleri ile ilgili sorular yöneltilmistir. Anketi cevaplayan 447 ögrencinin demografik özellikleri ile muhasebe derslerindeki basari durumu ve mezuniyet sonrasi hedefleri arasinda farkliliklar olup olmadigi incelenmis ve bir takim farkliliklar oldugu tespit edilmistir.

Bireyleri rasyonel olarak kabul eden geleneksel finans teorilerinin, yatirimcilarin risk ve getiri arasindaki tercihlerini açiklamakta yetersiz kalmasi, davranissal finans kavraminin ortaya çikmasini saglamistir. Bu kapsamda gerçeklestirilen çalismalar, bireylerin rasyonel olmayan davranislar sergilediklerini ortaya koymaktadir. Yatirimcilarin yas, cinsiyet, egitim durumu, ortalama aylik gelir vb. gibi demografik özellikleri, yasadigi çevresi ve psikolojisinin alacagi kararlar üzerinde etkili oldugu ilgili çalismalarda bulgulanmistir. Bu kapsamda çalismanin amaci, futbol kulüplerinin hisse senetlerine yatirim gerçeklestiren bireysel yatirimcilarin, "Schadenfreude etkisi" ile hareket edip etmediklerinin tespit edilmesidir. "Schadenfreude" Almanca kökenli bir kelime olup, rakibin basarisizligindan mutluluk duymak ya da haz almak seklinde açiklanabilir. Bu kapsamda, Borsa Istanbul A.S. de hisse senetleri islem gören, ezeli iki rakip, Galatasaray A.S. ve Fenerbahçe A.S. futbol takimlarinin müsabaka sonuçlari ve müsabaka öncesi ve sonrasi hisse senedi fiyatlari geçmise dönük olarak analiz edilmistir. Analiz sonucunda, Fenerbahçe A.S. ve Galatasaray A.S. futbol kulüplerinin ayni haftada kazanmasi ya da kaybetmesi durumundaki Fenerbahçe A.S. hisse senedi getirisi ile; birinin kazanip digerinin kaybettigi haftadaki Fenerbahçe A.S. hisse senedinin getirisinin birbirinden farklilastigi bulgulanmistir.

Bu çalismada, BRICS-TM ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika, Türkiye ve Meksika) için Ar-Ge ve inovasyonun finansal gelisme üzerindeki etkisi ekonometrik olarak 2000-2015 dönemi yillik veriler kullanilarak test edilmistir. Bu amaçla öncelikle degiskenlerin yatay kesit bagimliliklari incelenmis ve degiskenlerin yatay kesit bagimliligi içermedigi ve dolayisi ile yapilacak olan analizlerde birinci nesil analizlerin kullanilmasi uygun görülmüstür. Bu çalismada birinci nesil es bütünleseme analizlerinden olan Pedroni es bütünleseme analizi ile degiskenler arasindaki es bütünlesme iliskisi incelenmistir. Sonuç olarak degiskenler arasinda uzun dönem es bütünlesme iliskisi oldugu tespit edilmistir. Ayrica es bütünlesme kat sayilarinin tahmin edilmesi için panel DOLS tahmincisi kullanilmis ve arastirma gelistirme ve inovasyon yatirimlarinin finansal gelisme üzerinde pozitif etkisi oldugu tespit edilmistir. Daha sonra ise Dumitrescu ve Hurlin (2012) panel nedensellik analiz yöntemi ile degiskenler arasinda her hangi bir iliskinin olup olmadigi incelenmis ve AR&GE yatirimlarindan finansal gelismeye dogru tek yönlü nedensellik tespit edilmistir.

Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartlari Kurumu (KGK) tarafindan hazirlanan Büyük ve Orta Boy Isletmeler Için Finansal Raporlama Standardi (BOBI FRS) Hakkinda 30138 Sayili Teblig 29 Temmuz 2017 tarihli Resmi Gazetede yayinlanmistir. Bu tebligin amaci, bagimsiz denetime tabi olup Türkiye Finansal Raporlama Standartlarini (TMS/TFRS) uygulamayan isletmelerin konsolide ve bireysel finansal tablolarinin gerçege uygun, ihtiyaca uygun ve karsilastirilabilir bilgi saglamasini temin etmek için BOBI FRS’nin yürürlüge konmasidir. Bu çalismada, BOBI FRS’de yer alan ilkelerin TMS/TFRS ve Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebligi/Vergi Usul Kanunu (MSUGT/VUK) ile karsilastirilmasi suretiyle TMS/TFRS ve MSUGT’ye göre BOBI FRS’nin Türkiye’de muhasebe uygulamalarina ne tür degisiklikler getirdiginin ortaya konulmasi amaçlanmaktadir.

Kurumsal yönetim kavrami genel olarak esitlik, seffaflik, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine kurulmaktadir. Bankalar açisindan kurumsal yönetim ise, belirlenmis hedefler ve düzenlemeler ile bankacilik etik kurallari dogrultusunda, tüm paydaslarin hak ve menfaatlerini koruyacak biçimde bankalarin yönetilmesini ifade eder. Kurumsal yönetimin bankalarda uygulanmasinda temel ilke, bankalarin misyon ve vizyonunun belirlenmesi, kurumsal degerlerin ve etik kurallarin olusturularak kamuoyuna açiklanmasidir. Bu çalismada Türkiyedeki özel ve kamu sermayeli mevduat, katilim, kalkinma ve yatirim bankalarinin misyon, vizyon, degerleri ve etik kodlari ele alinarak analitik incelemesi yapilmistir. Bu kapsamda bahse konu bankalarin misyon ve vizyonlarinda vurgulanan temel konular ile degerlerin is ve sosyal degerler açisindan ve temel degerlere uygunluk açisindan degerlendirmesi yapilmistir. Özellikle, Türk Bankacilik Sektöründe açiklanan kurumsal yönetim ilkelerinin degerlere yansimasi üzerinde durulmustur. Çalismanin sonucunda Türk Bankacilik Sektöründe yer alan özel ve kamu sermayeli mevduat, katilim, kalkinma ve yatirim bankalarinin vizyon, misyon ve degerler açisindan benzerlik ve farkliliklari degerlendirilerek uluslararasi standartlar çerçevesinde iyi uygulama önerileri sunulmustur.

Sirketlerin faaliyetlerini sürdürebilmek ve yatirim yapmak için, ihtiyaç duyduklari varliklardan birisi de duran varliklardir. Ihtiyaç duyulan duran varliklar ise, satin alma ve kiralama yoluyla temin edilmektedir. Finansal kiralama adi verilen bu islemde sirketler almak istedikleri varligi finansal kiralama sirketlerinden belli bir süre zarfi için kiralamakta, kira süresi bittikten sonra ise genellikle cüzi bir meblag karsiliginda satin almaktadirlar. Finansal kiralama islemlerinin muhasebelestirilmesi ile ilgili ulusal ve uluslararasi düzenlemeler bulunmaktadir. Vergi Usul Kanununun yaptigi ulusal düzenlemelerin yani sira Uluslararasi Muhasebe Standartlari Kurulu (IASB) tarafindan hazirlanan ve Türkiye’de 24.02.2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayinlanan TMS 17 Kiralama Islemleri standardi bulunmaktadir. Ayrica, IASB tarafindan Ocak 2016 tarihinde konu ile ilgili ikinci bir standart yayinlanmistir. UFRS 16 Kiralama Islemleri olarak adlandirilan bu Standart 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüge girecektir. Son olarak Kamu Gözetim Kurumu (KGK) tarafindan Türkiye Muhasebe Standartlari/Türkiye Finansal Raporlama Standartlari (TMS/TFRS) tam seti uygulamayan ama bagimsiz denetime tabi olan sirketler için çikartilan ve 29 Temmuz 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayimlanan Büyük ve Orta Boy Isletmeler için Finansal Raporlama Standardi (BOBI FRS) bulunmaktadir. Bu çalismada Finansal Kiralama islemleri hem kiraya veren hem kiralayan açisindan dört düzenleme çerçevesinde incelenmis ve farkliliklari ortaya konulmustur.

It is well known that the commitment of manipulation act which is one of the factors significantly worsening the impairment of the corporate financial (mis)reporting process through the impairment of the market efficiency has strong accounting, financial, legal and economic linkages altogether. However, these linkages or ties have not yet attained the attention it deserves in the literature. This paper mainly aims to theoretically investigate the interplay among the cited disciplines and to lay it out on a more solid ground. In so doing, it strives to cover up this directed loophole the extant literature features to a reasonably certain degree, through crystallizing the significance and context of manipulation. This paper clearly documents that there is a need to broaden the definition of manipulation concept in a way to encompass financial statements for the bona fide investors or users of corporate financial information may not be harmed by the (public) companies to commit such offenses around. In other words, this study shows that comprehensive financial regulations to better address the current needs that will bring together much better accounting practices as well as economic and financial system.

Yasanan küresel krizlerin ve sirket skandallarinin ardinda yatan sebeplerden birinin yanlis yönetim politikalari oldugu görüsü, firmalari yönetim sekillerinde yenilik arayisina yöneltmistir. Kurumsal yönetim anlayisi bu süreçte ortaya çikmis ve firmalar tarafindan genis bir uygulama alani bulmustur. Bu çalismada kurumsal yönetim anlayisinin, firma performansina etkileri Borsa Istanbul’da (BIST) islem gören sigorta sirketleri ele alinarak tespit edilmesi amaçlanmistir. Bu amaçla, literatür taramasi sonrasi belirlenen kurumsal yönetim uygulamasina iliskin göstergeler ile Türkiye’deki sigorta firmalarinin karlilik göstergeleri arasinda anlamli iliskiler olup olmadigi havuzlandirilmis regresyon modeli ile analiz edilerek, kurumsal yönetim uygulamasinin firma performansini nasil etkiledigi ölçülmeye çalisilmistir. Kurumsal yönetim göstergelerinden yönetim kurulundaki üye sayisinin artisindan hem aktif karliligi (ROA) hem de kar marjinin (PM) olumlu etkilendigi tespit edilmistir. Ayrica aktif büyüklügü arttikça ROA’nin da arttigi ve firma varlik süresi uzadikça PM’nin arttigi tespit edilmistir. Ancak kurumsal yönetime iliskin hiçbir degisken ile öz sermaye karliligi (ROE) arasinda anlamli iliski tespit edilememistir.

Finansal raporlama çerçevesindeki gelisim ve degisim muhasebe meslek standartlarindaki degisimleri etkilemektedir. Standartlarda meydana gelen degisimler meslek mensuplarinin geçmis bilgilerini ve ögrendiklerini güncellemelerini zorunlu hale getirmektedir. Yeni standartlarin getirmis oldugu düzenlemeler ile kendini güncelleyemeyen muhasebe meslek mensuplarinin geçmis bilgileriyle yaptiklari muhasebe uygulamalari bir takim karisiklik ve yanlisliklara yol açmaktadir. Bu durumda, muhasebe meslek mensuplarinin yeni standartlara yönelik tutum ve algilari geçmis bilgilerini güncellemelerini gerektirir. Bunun için muhasebe meslek mensuplari tarafindan Finansal Raporlama Standartlari’nin (FRS) bilinirligi ve farkindaligi önem arz etmektedir. Bu noktadan hareketle bu çalismada, Balikesir ili Serbest Muhasebeci ve Mali Müsavirler Odasi’na kayitli meslek mensuplarinin BOBI FRS’ye yönelik farkindalik ve bilinirlik düzeyleri tespit edilmistir.

Sermaye piyasalarinin gün geçtikçe gelismesi, küresellesme hareketi, risk türlerindeki artis ve artan belirsizlik sonucu piyasalarin daha karmasik hale gelmesiyle, artan volatilite hareketleri borsalarin yapilarinin analiz edilmesini daha da önemli hale getirmistir. Finansal serilerde yer alan kaldiraç etkisi, asimetri vb. özellikler nedeniyle artan volatilite, borsalarda hisse senetlerinin etkin bir sekilde fiyatlanmasini engelleyebilmektedir. Özellikle gelismekte olan ülkelerin disa açiklik derecesi ve kirilganlik seviyeleri yüksek oldugu için menkul kiymet borsalarinda volatilite kavraminin ortaya konmasi büyük önem arz etmektedir. Bilgi iletisim teknolojilerinde yasanan gelismeyle birlikte, piyasalarda 24 saat islem yapma imkâni saglanmistir. Son zamanlarda küresel yatirimcinin yatirim kararlarinda en önemli degisken haline gelen volatilite degiskeninin tahmin edilmesi, özellikle gelismis ülkelere göre daha kirilgan yapida olduklari için gelismekte olan ülkelerde daha da önemli hale gelmistir. Bu degiskenin tahmin edilmesi özellikle ilgili sirkete yatirim yapmayi yada ortak olmayi düsünen karar vericiler için daha da önemli hale getirmektedir. Geleneksel modeller volatilite degiskenini ifade etmede yetersiz kaldiklari için, dogrusal olmayan kosullu varyans modelleri olan ARCH, GARCH, EGARCH ve TGARCH modelleri kullanilmaya baslanmistir. Çalismada BIST 100 Endeksinin 2011-2017/3 dönemini kapsayan ve günlük kapanis degerleri ele alinarak BIST 100 Endeksinin getiri volatilitelerinin ARCH, GARCH, EGARCH ve TGARCH modelleri ile, açiklayicilik derecesi en yüksek modelin hangisi oldugu ortaya konmasi amaçlanmaktadir. Çalisma sonucunda BIST 100 getiri volatilitesinin ortaya konmasinda ilgili modeller arasinda TGARCH modelinin en basarili sonuçlar verdigi gözlemlenmistir.

Günümüzde isletmeler gerek yasal sorumluluklarini yerine getirmek, gerekse rekabet avantaji elde etmek amaciyla çevresel kullanimlarina iliskin bilgilerini paylasma egiliminde bulunmaktadirlar. Özellikle de faaliyetlerinin tabii bir sonucu olarak çevre ile dogrudan etkilesim içinde olan madencilik gibi sektörlerde çevresel kullanima iliskin bilgilerin paylasimi zorunlu hale gelmistir. Bununla birlikte son yillarda hükümetlerce çevre tahribatinin minimum düzeye indirilmesi için birçok çalisma yapilmakta ve yasal düzenlemeler de gelistirilmektedir. 2872 sayili Çevre Kanununa bagli olarak hazirlanan “Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan Arazilerin Dogaya Yeniden Kazandirilmasi Yönetmeligi”nin de bu düzenlemelerden biri oldugu söylenebilir. Bu yönetmelikle birlikte reklamasyon kavraminin önemi üzerinde durulmaya baslanmistir. Reklamasyon kavrami, “madencilik faaliyetleri yapilan alanlarin bu faaliyetler sonrasi kullanimi için dogaya yeniden kazandirilmasi” olarak tanimlanmaktadir. Literatürde rekültivasyon, rehabilitasyon ve restorasyon olarak da adlandirilabilen reklamasyon neticesinde ortaya çikan maliyetlerin çevresel muhasebe açisindan ele alindigi bu çalismada muhasebe standartlarinin bu konuya iliskin olarak getirdigi düzenlemelerin açiklanmasi amaçlanmistir. Bu amaç dogrultusunda, çalismada öncelikle madencilik faaliyetleri ve reklamasyon kavrami hakkinda bilgi verilmis daha sonra bir örnek uygulama ile reklamasyon maliyetlerinin muhasebe standartlari çerçevesinde muhasebelestirilmesi konusu açiklanmaya çalisilmistir.

Sürdürülebilirlik raporlamasi (SR), sürdürülebilir kalkinma hedefleri için kurumsal performans ölçümüyle ilgili bir sorumluluk uygulamasidir. Sürdürülebilirlik raporu, sirket performansi hakkinda ekonomik, çevresel, sosyal ve yönetsel bilgi saglayan bir rapordur. Hesap verilebilirligin ve iletisimin bir araci olarak görülen sürdürülebilirlik raporlari hissedarlara isletmelerin strateji, yönetim sistemi ve hedeflerini degerlendirmelerini saglar. Sürdürülebilirlik raporlarinin temel niteliklerinden biri de sirketlerin mali ve mali olmayan verileri arasinda iliskiyi ortaya koymalaridir. Günümüzde yatirimcilar sirketlerden sadece finansal performanslarinin iyi olmasini degil ayni zamanda sirketlerin sürdürülebilirlik faaliyetlerine katilimi ile kurumsal sosyal sorumlulugu üstlenmesini beklemektedirler. Son zamanlarda yapilan çalismalar yatirimcilarin sürdürülebilirlik faaliyetlerinde aktif olarak yer alan sirketlere yönlendigini göstermektedir. Bu durum sürdürülebilirlik raporlari ile firma performansi arasindaki iliskinin arastirilmasinin önemini arttirmistir. Bu çalisma ile sürdürülebilirlik raporlamasi ile finansal performans arasindaki iliski arastirilarak, finansal performansin sürdürülebilirlik raporlamasi üzerine etkisi ortaya konulmaktadir. Finansal performansin, sirketlerin sürdürülebilirlik raporlamasi yapma ihtimalini arttirdigi yönündeki hipotezimizi test etmek amaciyla BIST 100 endeksinde yer alan sirketler esas alinarak regresyon modeli olusturulmustur. Sürdürülebilirlik çalismalarina etki eden faktörler konusunda yapilan çalismalardan yola çikilarak bagimsiz degiskenlere firma büyüklügü degiskenini de eklemistir. Sirketler sürdürülebilirlik raporlamasi yapan ve yapmayan sirketler olarak iki gruba ayrilmistir. Finansal performans göstergesi olarak alinan Aktif Karliligi (ROA) ve Özsermaye Karliligi (ROE) degerleri modelin bagimsiz degiskenlerini olustururken SR uygulamasi bagimli degisken olarak modelde yer almistir. Regresyon analizi sonucu iki grup arasinda anlamli farkliliklar elde edilmistir.

Sarbanes-Oxley Yasasinin (SOX) 105. maddesi, Halka Açik Sirketler Muhasebe Gözetim Kuruluna (PublicCompany Accounting Oversight Board PCAOB), Kurula kayitlanan SMMM firmalarinin ve bu firmalarla iliskisi olan kisilerin incelenmesi ve gerektiginde yaptirim uygulanmasi için genis yetkiler vermistir. Denetlenen denetim firmasi Amerikan menseli olsun ya da olmasin, denetimin Amerika Birlesik Devletleri (ABD) sinirlari içerisinde yapilmasina bakilmaksizin, Kurul tarafindan kalite kontrol incelemeleri yapmaktadir. Kalite kontrol amaçli olarak yapilan incelemeler, Kurulun internet sitesinde ilân edilmektedir. Ilan süreci belirli kurallar çerçevesinde ve asamalar seklinde yapilmaktadir. Halka Açik Sirketler Muhasebe Gözetim Kurulunun yani sira, ABDde Sermaye Piyasasi Kurulunun da (Securitiesand Exchange Commission - SEC) belirli bazi durumlarda uygulayicilari cezalandirma veya Kurulda (SEC) listelenen sirketleri denetlemekten alikoyma gücü vardir. Türkiyede faaliyet gösteren denetim firmalari açisindan yapilan incelemenin sonuçlari, ABD denetim kalite gözetim ve/veya kontrol uygulamalari çerçevesinde degerlendirilmistir. Çalismada son olarak Türkiye’de Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartlari Kurumu (KGK) tarafindan hâlihazirda denetimin kalitesine yönelik olarak yapilmakta olan çalismalara yer verilmistir. ABD ve Türkiye’de denetimin kalite kontrolüne yönelik çalismalar, arastirma sonuçlari ile iliskilendirilerek Türkiye için öneriler getirilmistir.

Tourism, which is an investment oriented sector, particularly after 1980s developed significantly in Turkey, with the support of government grants for the sector and it has an important role in the improvement of balance of payments, decrease in balance of payments deficit and unemployment rates via foreign exchange inflow to the country in financially distressed periods. The concept of grant and the government grants provided to the tourism sector in Turkey, TAS-20 Standard and the Uniform Accounting System are explained in detail within this study. It is attempted to identify similarities and differences by examining comparatively the accounting for government grants in terms of TAS-20 Standard and Uniform Accounting System, and in this context a hypothetical application is included. In the hypothetical application which includes the main types of grants provided to tourism enterprises, accounting for the government grants is applied in accordance with both TAS-20 and Uniform Accounting System. In the conclusion section, it is aimed to eliminate the differences by comparing the applications and then suggestions are presented.

Türkiye’nin ekonomik alanda önemli sorunlarindan birisi cari açik problemidir. Söz konusu problem Türkiye’nin dönem dönem ekonomik krizlerle karsilasmasinda rol oynamakla birlikte ekonomik anlamda hareket alanini kisitlamaktadir. Bu anlamda Türkiye’nin istikrarli büyüme ve ekonomik krizlerle karsilasma riskinin aza indirilmesi için, cari açik makasinin daraltilmasiyla birlikte buna kalici çözümler getirilmesi gerekmektedir. Cari açigin nedenleri arasinda üretim ve tüketim faaliyetlerinin disa bagimliligi ile birlikte döviz kurundaki dalgalanmalar, üretimin temel kaynagi olan enerji maliyetlerinin yüksekligi, iç ve dis talepteki yüksek degisiklikler gibi konjonktüre bagli dalgalanmalar olarak saymak mümkündür. Bu baglamda ülke ekonomisinin üretim, tüketim ve tasarruf yapisi cari açik makasinda etkili olmaktadir. Söz konusu etki neticesinde cari açik makasini daraltmaya yönelik üretimde, tüketimde ve tasarruf alanlarinda yapisal tedbirler gerektirmektedir. Cari açik makasi üretim sektörünün ithalata bagli üretim politikasi ile de yakindan ilgilidir. Ihracata konu olan ürünlerin üretiminde ithal ürünler yerine ulusal ürünlerin kullanimi da bu makasin daralmasinda önemli bir etkiye sahip olacaktir. Bir diger önemli yapisal sorun ise enerji kaynaklarinin üretim faaliyetlerinde kullaniminin fazla olmasi ve bu kaynaklarin temininde de disa bagli olunmasidir. Enerji alaninda nükleer enerji gibi yeni teknolojilerin kullanimi ile birlikte bu alanda da disa bagimliligin azalmasi ve üretim kanallarinda kullanima geçirilmesi ile birlikte cari açik makasi aleyhine olan durumun terse çevrilme imkâninin yakalanmasi beklenmektedir. Cari açik makasinin daraltilmasinda etkili olan faktörlerin tespiti ile bu açigi kapatmaya yönelik çözüm yollari ortaya konulmalidir. Bu çalismada, cari açik makasinin daraltilmasina yönelik çözüm yollari tartisilacaktir.

This study aims to find out whether there is a significant difference between perception levels of accounting fraud of auditors having ethics training and auditors not having ethics training being held by TESMER (Basic Education and Training Center in Turkey) or not. Thus, the study attempts to reveal if ethics training has an effect on the external auditors’ perception level of accounting fraud. In order to conduct the research study, firstly two scales which are 1-Fraud perception scale and 2- Scale of fraud types were formed by using; 1-Fraud triangle factors, which are Pressure, Opportunities and Rationalization, and 2-Types of fraud, which are fraudulent financial reporting and appropriation of assets. The questionnaire was formed by using these two scales and applied to 400 auditors, which were selected by simple random sampling. The data obtained was analyzed by using factor analyze method. According to findings of the study there is a significant difference between perception levels of accounting fraud of auditors having ethics training and auditors not having ethics training being held by TESMER. Additionally, as defined during scale development process, according to assessments of auditors having ethics training: a) Weakness in using technology has an effect on Pressure at most; b) Weakness in internal control system has an effect on Opportunities at most; c) High tolerance level against employees’ fraudulent behaviors has an effect on Rationalization at most. In this context, it can be asserted that auditors having ethics training believe that companies they conduct audit can be stronger against fraud triangle by adapting technology, having no high tolerance level against fraudulent behaviors of employees and strengthening internal control system of the organization.

Business structures that have become complex in recent yearshas increased the need for accounting information system and brought the accounting profession to a very important point. Important tasks fall to accounting professionals for accounting profession to reach a well-deserved place and to become a respectable and reliable profession. This study was conducted to investigate the ethical perceptions of accounting professionals, their opinions about unethical behaviors that are conducted during performance of job, factors that cause unethical behaviors and opinions about the solution suggestions. The universe of the research is consisting of the accounting professionals working in Malatya province. A survey is conducted to the accounting professionals within the scope of the study and data obtained are analyzed with SPSS statistics program. According to the results of the research; the high tax rates, the excessiveness of the bureaucracy of state institutions such as the tax department, worthlessness of the accounting profession are among the main reasons for unethical behaviors as per accounting professionals.

Earnings management received substantial attention from the accounting academicians. There are three types of earnings management methodsin the literature as: accrual management, real earnings management and classification shifting. In this study firstly research designs to detect earnings management that are commonly employed in the literature are mentioned. Accrual management can be measured in three ways; a) aggregate accruals method, b) studies based on specific accruals, and c) studies based on the distribution of earnings after management. For real earnings management the models developed by RoyChowdhury (2006) to detect; the reduction of discretionary expenditure, sales manipulation by accelerating the timing of sales through price discounts or more lenient credit terms, and overproduction to cut prices or to decrease COGS (Cost of Goods Sold), are mentioned. Lastly classification shifting model developed by McVay (2006) to detect misclassification of core expenses as special items is mentioned briefly. Additionally the motives behind the earnings management are mentioned briefly by giving reference to the studies in the literature.