Muhasebe kalitesi konusunda Türkiye’de yazilan lisansüstü tezlerin bibliyometrik analizinin yapildigi bu çalismada YÖK Ulusal Tez Merkezi’ndeki erisime açik 69 tez konu, yil, kurum, yazar, danisman, dil, tür, kapsam, yöntem, sayfa sayisi, anahtar kelime sayisi ve sikligi açisindan incelenmistir. Verilerin islenmesinde SPSS ve Excel, analizinde ise nicel betimsel analiz yöntemlerinden frekans ve yüzde analizleri kullanilmistir. Sonuçta en fazla tezin (%37,7) “kâr yönetimi” konusunda, Türkçe (%85,5) ve genellikle 2019 yilinda, Marmara Üniversitesi’nde (%11,6) yazildigi; BIST 100’e kayitli isletmeleri (%65,2) kapsadigi ve tezlerin tamaminda nicel arastirma yapildigi; SPSS’nin (%36,2) en çok kullanilan istatistiksel program oldugu görülmüstür. Danismanlarin %56,5’inin Prof. Dr. unvanli oldugu; tezlerin %30,4’ünün sayfa sayisinin 101-150 arasinda oldugu; %26,1’nin 4 anahtar kelimeye yer verdigi ve “kâr yönetimi”nin (28 kez) en çok tekrar eden anahtar kelime oldugu tespit edilmistir.

Firmalarin çevresel sosyal ve kurumsal yönetim performanslarina olan talep günümüzde oldukça artmistir. Firmalar için finansal olmayan bilgiler olarak siniflandirilan bu bilgileri açiklamak gönüllü bir gereklilik durumuna gelmistir. Bu bilgilerin açiklanmasina bazi ülkelerde daha fazla önem verilirken bazilarinda ise daha az önem verilmektedir. Bu çalismanin amaci firmalarin ESG skorlarinin ortalamalarinin ülke düzeyinde incelenmesidir. Bu amaç dogrultusunda belirlenen kriterler çerçevesinde 2009 firmanin ESG performanslari üzerinden ülke ortalamalari belirlenmistir. Arastirma kapsaminda 35 farkli ülke bulunmakta olup toplam ESG performansi ve alt boyutlara ait performans degerlerine göre ayri ayri ülke siralamasi yapilmistir. Elde edilen sonuçlara göre ESG skorlarinda üst siralarda Avrupa Birligi’nde yer alan ülkelerin oldugu, alt siralarda ise Uzak Dogu ülkelerinin yer aldigi tespit edilmistir.

Teknolojik yeniliklerin etkilesimlerinden olan dijitallesme kavrami diger tüm meslekleri dogrudan etkiledigi gerçegi ile muhasebe meslegini de yakindan etkilemistir. Bu çalismada muhasebe meslek mensuplarinin e- dönüsüm bilgi ve uyum düzeylerinin e dönüsüm hakkinda memnuniyet düzeyi ve dijitallesmeden kaynakli kaygi düzeyine etkisi incelenmistir. Çalismanin verileri Ankara da faaliyet gösteren 403 muhasebe meslek mensubuna uygulanan anketle elde edilmistir. Katilimcilarin e dönüsüm bilgi ve uyum düzeyleri, e dönüsüm hakkinda memnuniyet düzeyleri ve dijitallesmeden kaynakli kaygi düzeyleri 3 faktör olarak belirli demografik özelliklerine göre t testi ve Anova testi kullanilarak analiz edilmistir. Ayrica e dönüsüm bilgi ve uyum düzeyinin e dönüsüm hakkinda memnuniyet düzeyi ve dijitallesmeden kaynakli kaygi düzeyine etkisi regresyon analizi ile analiz edilmistir. Elde edilen bulgulara göre; katilimcilarin e-dönüsüm bilgi ve uyum düzeylerinin, e dönüsüm hakkinda memnuniyet düzeylerinin ve dijitallesmeden kaynakli kaygi düzeylerin demografik özelliklere göre farklilik göstermedigi ancak lisansüstü mezunlarinin lisans mezunlarina göre kaygi düzeylerinin daha düsük oldugu görülmüstür. Yapilan regresyon analizine göre, e-dönüsüm bilgi ve uyum düzeyinin e dönüsüm hakkinda memnuniyet düzeyine pozitif ve dijitallesmeden kaynakli kaygi düzeyine negatif yönde anlamli etkisi bulunmaktadir.

Bu çalismada, sahiplik yapisinin sermaye yapisina etkileri incelenmektir. Arastirmanin sonuçlari, sermaye yapisi ve sahiplik yapisi kararlarini uyumlu hale getirebilmek için yöneticilere faydali bilgiler sunmaktadir. Analizler, Borsa Istanbul sanayi sektöründe yüksek firma sayisina sahip üç alt sektörden yirmiser firmanin 2012-2017 dönemini kapsamaktadir. (1) Metal esya, gereç ve makine yapimi; (2) Kimya, petrol, plastik ve kauçuk ürünleri; (3) Tas ve topraga dayali imalat sanayii sektörleri örnekleme dahil edilmistir. Panel veri analizi sonuçlarina göre yabanci sahiplik finansal kaldiraci azaltmaktadir. Yüksek kurumsal sahiplik payi veya yüksek halka açiklik orani olan firmalar daha fazla kaldiraç kullanmaktadir. Ikinci ve üçüncü ortaklarin sermaye paylari; en büyük ortagin sermaye payina yakinlastiginda, borç kullanimi artmaktadir. Ancak, hakim hissedar payinin sermaye yapisina istatistiki bir etkisi olduguna yönelik kanit elde edilememistir. Çalismada elde edilen bulgular sahiplik yapisinin dolayli veya direkt olarak, sermaye yapisina bazi etkileri oldugunu desteklemektedir.

Kurumsal yönetimin etkin bir sekilde uygulanmamasi veya düsük kurumsal yönetim anlayisina sahip olma, özellikle son yillarda artis gösteren mikro seviyede (isletme düzeyinde) ve makro seviyede (küresel ölçekte) finansal krizlerin ortaya çikma sebeplerinden birisi olarak gösterilmektedir. Kurumsal yönetimin dogru, güvenilir, seffaf ve karsilastirilabilir finansal bilgi üretimindeki rolü, gün geçtikçe daha fazla kaynak sikintisi çekmekte olan isletmelerin finansal performansini da dogrudan etkilemektedir. Bu kapsamda, çalismanin amaci Borsa Istanbul’da (BIST) 2008-2018 yillari arasinda kesintisiz islem gören 156 sirkette kurumsal yönetim uygulamalari ile finansal performans iliskisini Dinamik Panel Veri Analizi Yöntemi ile tespit etmektir. Kurumsal yönetimin ölçümünde Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notu kullanilirken, finansal performans için ise Aktif Karliligi (ROA), Özsermaye Karliligi (ROE) ve Tobin’s Q vekil olarak kullanilmistir. Çalisma sonucunda, sirketlerin kurumsal yönetim uygulamalari ile finansal performansi arasinda pozitif bir iliski oldugu, kurumsal yönetim arttikça finansal performansin da arttigi tespit edilmistir.

Ticari markalar, patentler ve serefiye gibi maddi olmayan duran varliklarin nasil degerlenecegi ve muhasebelestirilecegi konusu, meslek örgütleri ve düzenleyici kuruluslar tarafindan uzun yillardir tartisilan konular arasinda yer almaktadir. Özellikle 1980’li yillardan itibaren isletmelerin piyasa degerleri ile defter degerleri arasindaki farkin açilmaya baslamasiyla birlikte marka degerlemesi konusunun önemi artmaya baslamistir. Marka degeri, bir isletmenin piyasadaki performansi ile iliskilendirilebilen maddi olmayan duran varliklar arasinda yer almaktadir. Bu çalismada, marka degerlemesi farkli açilardan ele alinmis ve kavram hakkinda genel bir yaklasim ortaya konmaya çalisilmistir. TMS 38 Maddi Olmayan Duran Varliklar standardi kapsaminda son düzenlemelere dayanan bu çalisma marka degerlemesi ve yöntemleri ile muhasebelestirme esaslarini içermektedir.

This study aims to show the differences and consequences of tax rates applied to vehicles with electric motors between Turkey and EU countries. Clarifying the situation clearly is the most important step in solving the problem. However, it is debatable that not promoting electric vehicles is a problem. Although studies on this subject have not yet reached a definite conclusion, the EU is insistent and taking various initiatives to spread the use of renewable energy sources. The EU advocates that every investment in renewable energy will be both more profitable and more environmentally-friendly in the long run, taking into account the external costs. For this reason, it applies different measures and incentives for the transition to electric vehicles. While the EU takes measures such as carbon-based taxation of vehicles, it also applies financial and fiscal incentives during the purchase and use of electric vehicles. In Turkey, tax incentive practices in this regard are behind EU countries. Although a lower tax rate is levied on the purchase of electric vehicles than internal combustion engine vehicles, these taxes are observed to be higher than the EU. At the same time, post-purchase motor vehicle tax (MTV) is higher than the EU. Besides, there is no financial incentive for the purchase of electric vehicles. Comparatively, support is provided up to 5,000 € in the purchase of electric vehicles in EU countries, although it varies from country to country. Due to these reasons, as a result of the study, it is seen that the rate of electric cars among the cars registered for the first time in Turkey is 0.3%, while this rate is 10% in EU countries.

The magnitude of the potential blockchain has been so powerful that the way of doing business in all sectors could change dramatically. The nature of blockchain seems well suited to meeting the needs of accounting as well. If the potentials offered by blockchain can be fully realized, today’s accounting practices are likely to change drastically in a way we have never seen before. In this study, it is tried to determine what kind of impact the blockchain holds for the future of accounting and auditing. “Decentralization” and “triple entry accounting” are revolutionary features blockchain could bring for accounting. In this study, it is understood that these changes seem theoretically possible, but not easy to use them effectively, because it turned out that there are many large and small obstacles ahead that had to be overcome before we could say full adoption of blockchain in accounting. It looks like there is a long way to go, at least for near future. However, considering the magnitude of innovative impact that blockchain will generate, it seems it is worth putting necessary effort in action to overcome these obstacles for high standards in accounting.