BILGE IMPARATOR FILOZOF KRALA KARSI |
Author : Erden Miray YAZGAN YALKIN |
Abstract | Full Text |
Abstract :Farkli kültürlerin ve bu kültürlere ait düGünce yapilarinin ele alinmasi,
birbirleri arasinda benzerliklerin ve ayrimlarin ortaya konulmasi bakimindan büyük
önem taGimaktadir. Bu bizim “Dünya DüGünce Tarihi” ni bir bütün olarak
kavrayabilmemize olanak taniyabilir. Elbette bir kimsenin “Dünya DüGünce
Tarihi” nin her konusuna ve öznesine, zengin geçmiGi ve sürekliligi sebebiyle, çok
çabalasa bile, bütün detaylari ile deginmesi neredeyse olanaksizdir. Ancak Gunu
hatirda tutmamiz gerekir ki farkli kültürlerin bu türlü ele aliniGi yaGamlarimiza iGik
tutucu ve gelecek çaliGmalarimiz için teGvik edici olabilir. Bu baglamda söz konusu
çaliGmanin amaci, kültürel ve siyasi baglamda birbirinden tamamen farkli olan iki
medeniyetin düGünce tarihinde önemli rol oynayan iki düGünürünün, Konfüçyus ve
Platon?un, egitim anlayiGlari çerçevesinde ele almiG olduklari ideal yönetici
kavrayiGlarini ve bu kavrayiGlarinin altinda yatan sebepleri ana hatlariyla ayrintiya
girmeksizin ele almak, aralarindaki benzerlik ve farkliliklara dikkat çekmektir. |
|
TARGHSEL SÜREÇTE KGLGSE-SGYASET GLGgKGSG VE GÜNÜMÜZE YANSIMALARI |
Author : Arslan Topakkaya |
Abstract | Full Text |
Abstract :Kilise tarihi ayni zamanda siyasi bir kurumun tarihidir; çünkü kilise tarihsel
süreçte siyasetle sürekli içli diGli olmuGtur. Kamu yönetimi söz konusu oldugunda
Kilisenin bir kurum olarak ortaya çikiGindan beri politikayla oldukça gergin bir
iliGkisi söz konusu olmuGtur. Bu gerginligin sebebi Kilisenin kamuyu kendi
dogmatik kurallarina göre düzenleme istegidir. Bu istegin teolojik ve politik
sebepleri vardir. Kilise kendisini göklerdeki Tanri devletinin yeryüzündeki
yansimasi olarak görmekte ve dünyevi olani da göksel olana göre yönetmek
istemektedir. Bu istek özellikle 20.yüzyildan itibaren azalsa da hala gizli de olsa
devam etmektedir. Bugün Kilise kamuyu Gekillendirmek açisindan eskisi kadar
güçlü olmasa da özellikle sosyal sorumluluk baglaminda bütün bir Avrupa,
Amerika ve özellikle Latin Amerika ülkelerinde oldukça etkin bir güç olarak
karGimiza çikmaktadir. |
|
KANT’IN ÖDEV AHLAKI ÜZERGNE |
Author : Muhammet Sait DURAN |
Abstract | Full Text |
Abstract :Kant, ahlaki hissi saiklerden ve sonuçlarindan bagimsiz olarak
degerlendirerek, salt rasyonel bir etik geliGtirmeye çaliGmiGtir. Kendinden önceki,
mutlulugu ve amaçsalligi ahlakin merkezine yerleGtiren anlayiGi eleGtirir ve bunun
yerine ödev kavramini yerleGtirir. Kant, ahlak anlayiGina paralel olarak aklin
özerkligine isnat ettigi özgün bir özgürlük anlayiGi geliGtirmiGtir. Özgürlük kavrami,
onun teorik ve pratik felsefesinin kesiGme noktasini teGkil eder. Onun, aklin
özerkligine dayandirdigi özgürlük anlayiGini, istisnasiz bir nedensellik örgüsüne
sahip determinist tabiat anlayiGiyla telif çabasi felsefesinin en girift sorunlarindan
birini oluGturur. Teorik felsefesinde özgürlügün imkânini göstermeye çaliGirken,
pratik felsefesinde ahlakiligin gerçekligini, aklin tek olgusu olarak nitelendirdigi
ahlak yasasinin bilincine dayandirir. Kant?in düGüncesinde özgürlük ve ahlakilik
birbirinden ayrilamaz kavramlari oluGturur ve iradi özgürlük, saf aklin ahlak
yasasinin emrine uymasindan ibarettir. Ahlakiligin gerçekleGmesi için sadece salt
akil kaynak olmasi gerektigini savunur. Ona göre bu ancak ahlaki eylemin, bütün
hissi ve amaçsal etkenlerden arindirilarak, onu sadece ahlak yasasina olan saygidan
dogan ödev bilinciyle yerine getirilmesi suretiyle gerçekleGtirilebilir. Kant, mutlak
emir ile ahlaki yargiyi, eylemlerin temelinde yatan rasyonel ilkelerin
evrenselleGtirilebilirligi kistasina baglamiGtir. O, tecrübeden tecrit edilmiG akli,
ahlaki otorite olarak temellendirmiG ve böylece ahlaki rölativizmi aGmaya ve
evrensel bir ahlak kurmaya çaliGmiGtir. Fakat Kant?in ahlak felsefesindeki salt
rasyonellik hedefi, bir taraftan içerikten yoksun bir formalizmi; diger taraftan da
kuralci kati bir norm anlayiGini dogurmuGtur. |
|
GAZZÂLÎ VE LEiBNiZ OPTiMiZMiNDEN KANT’IN OTANTiK TEODiSESiNE KÖTÜLÜK SORUNU |
Author : Selahattin Akti |
Abstract | Full Text |
Abstract :Tümüyle iyi olan bir Tanri?ya ragmen kötülügün âlemde bulunuyor
olmasinin mantiksal bir çeliGkiye yol açtigini iddia eden düGünürlerin sorularina,
yüzyillar boyu cevap vermeye çaliGan teolog ve filozoflar olmuGtur. Fikir tarihinde
genel olarak Teodise Geklinde isimlendirilen bu çaliGmalar içerisinde, “Imkânda,
var olandan daha mükemmeli yoktur” (Leyse fi?l-imkâni ebda„u mimmâ kân) ve
“Mümkün dünyalarin en iyisi” (die beste aller möglichen Welten) cümleleriyle
birbirine benzeyen ifadeler sarf eden Gazzâlî ve Leibniz?in çaliGmalari dikkat
çekicidir. Her iki düGünürün de ifadeleri kendi çevrelerinde yanki bulmuG ve uzun
tartiGmalara sebep olmuGtur. Bu makalede, farkli zaman dilimlerinde ve farkli
kültür havzalarinda yaGamiG olan bu iki mütefekkirin, söz konusu ifadeleriyle ayni
düGünceleri paylaGiyor olup olmadiklari araGtirilip, hangi argümanlari
kullandiklarina göz atilacaktir. Diger yandan Kant, aklin sinirlarini dikkate
almadan, kötülügün yeryüzündeki varligini ilahi hikmet ile açiklamaya çaliGan
Teodise yazarlarina eleGtiriler getirerek hepsinin baGarisizliga mahkûm oldugunu
iddia eder.
|
|
HEGEL’iN FENOMENOLOJISI’NDE YUNAN DÜNYASININ YA DA TiNiNiN DOGRULUGU OLARAK EYLEM VE BIREYSELLIK |
Author : iHSAN BERK ÖZCANGiLLER |
Abstract | Full Text |
Abstract :Hegel Tarih Felsefesi Üzerine Dersler?de Antik Yunan?da tinin kendisini
evinde hissettigini ve gerçek anlaminda yeniden doguGunun bu toprakta
gerçekleGtigini söyler. Tinin Fenomenolojisi adli eserde ise Hegel tinin kendilik
bilincine ulaGmasinin fenomenal bilgi bakimindan betimlemesini sunar. Tinin
kendilik bilincine ulaGma yolculugundaki ilk aGama dolaysizligi içerisinde var olan
tin olarak Antik Yunan Dünyasi?dir. Antik Yunan dünyasinda tinsel töz ile bireyin
canli bir bütünlügü vardir ve bu henüz üzerine düGünülmemiG verili bir gerçekliktir.
Antik Yunan Tini hem tözsel hem de bireysel olanin dolaysiz birligidir; tam da bu
sebeple henüz modern öznellik anlayiGinin olgunlaGmamiG oldugu bir bireysellik
bilincini ortaya koyar. Bu bilinç durumu antik Yunan tininin dolaysiz birligi ya da
güzel uyumunun dagilmasina sebep olacaktir. Eylem ile birlikte antik Yunan?daki
güzel uyum çatiGmaya dogru ilerler ve bu çatiGmanin taraflari törel tözün güçlerinin
edimsel savunucularidir. Antik Yunan tininin iki tözsel kuvveti olan ilahi yasa ile
insani yasanin dogal ve dolaysiz savunuculari olan edimsel bireyler, eyleme
geçtikleri anda birbirlerinin yikimina dogru ilerlerler. Tinin iki özsel yanindan her
ikisi de karGitinda kendi bütünlügünü göremediginden, sonuç uzlaGimin
saglanamamasi ve bir sonraki bilinç Gekline geçiGin zorunlugudur. Böylece
kendinde ya da kavramsal olarak antik Yunan dünyasinda törel töz ile bireyselin
canli bir birligi vardir. Bununla birlikte kendisi-için ya da deneyimsel olarak antik
Yunan tininin güzel uyumu biri ilahi digeri de insan yasasinin boyun egmez iki
karakterine bölünür. Bireylerin haklarini teslim edemediginden ötürü yazgisina
boyun eger ve bireyselligin soyut da olsa tanindigi bir sonraki dünya tini olarak
Roma dünyasina yerini birakir. |
|