Dövme, kesme, sekil verme, egme, döküm, kaynak, lehim, haddeleme, ekstrüzyon ve talasli imalat gibi geleneksel üretim yöntemleri; yüzyillardir yegâne imal usulleri olarak görülmektedirler. Bu durum, katmanli imalat teknolojilerinin öne sürülmesi ile degismistir. Yaklasik otuz yildan beri üretim çevrelerinin gündeminde bulunan bu devrimsel imal usulü; cisimlerin üç boyutlu dijital modellerinin katmanlara ayrilmasi, imal edilmesi ve üst üste serilmesi prensibine dayanmaktadir. Katmanli imalat teknolojilerinden sanayi dallarinin kaçinilmaz bir sekilde etkilenecegi öngörülmektedir. Gemi insaatinin bu konuda istisna olmayacagi, gemi tasarimi, insaati, malzeme tedariki ve lojistigi, tahrik sistemleri ve gemi makinelerinin üretimi, sertifikasyon ve egitim konularinda katmanli imalatin uygulama alani haline gelecegi düsünülmektedir. Bu çalismada; katmanli imalat süreci, teknolojileri ve yöntemleri incelenecek, geleneksel üretim yöntemleri ile karsilastirilacaktir. Türkiye’nin katmanli imalat konusunda akademik ve sektörel ilerlemesi irdelenecektir. Gemi insaatinda katmanli imalat teknolojilerinin uygulama alanlari degerlendirilecektir.

Yorulma mukavemeti konusu, gemi insa endüstrisindeki gemi sahipleri, tersaneler, tasarimci ve Klas kuruluslari için her zaman kritik olmustur. Yorulma analizleri için hesaplama prosedürleri karmasik ve zaman alici bir istir, ancak güvenli operasyon amaçli çok kritik bir ögedir. Bu çalismanin temel amaci, bir LNG gemisinin DNVGL Klas 30.7: “Gemi Yapilarinin Yorulma Degerlendirmesi” ne dayanan basitlestirilmis yorulma mukavemeti yöntemini kullanarak bir vaka çalismasi üzerinde boyuna giden yapisal elemanlarin yorulma ömrünü tahmin edebilmektir. Ful yükleme durumu ve balast durumu, yorulma hasari degerlendirmesine göre incelenir. Yorulma ömrü, Kuzey Atlantik deniz ortamlarinda seçilen dinamik dalga ortami ve 25 yillik bir tasarim ömrü için hesaplanir. Incelenen detaylarinin çogu için, yorulma ömürleri 15 yillik verimli bir korozyon ömrü kullanilarak 25 yilin üzerindedir. Bununla birlikte, dip yapi, alt cidar ve alt hopper levhasinin çerçevelerine uzunlamasina baglantilarin, 25 yilin altinda bir yorulma ömrünü göstermektedir. Geminin tüm ömrü boyunca etkin bir korozyon kaplama saglanirsa, boyuna giden stifner baglantilarinin sadece alt tarafi ve üst hopper kismi modifikasyonlara gereksinim duyuyor. Yorulma ömürleri 25 yildan az olan yapisal detaylarin onarim yöntemleri bir öneri seklinde bu çalismanin sonunda sunuluyor.

Bilindigi üzere gemiler saclarin ve çesitli profillerin kaynakli birlestirilmesiyle olusturulmaktadir. Önceleri bir tamir yöntemi olarak kullanilan kaynak islemi, bu alandaki gelismelerin sonucu olarak tamamen kaynakli baglantilarin kullanildigi büyük çapli gemilerin insaatina imkân saglamistir. Günümüzde gemi imalatinda en çok örtülü elektrotlarla ark kaynagi ve gazalti kaynak yöntemleri kullanilmaktadir. Öte yandan geminin kullanim amaci, gemideki kullanim yeri ve seyrin yapildigi sular gibi birçok degiskene bagli olmakla birlikte, iyi tokluk degerleri, yüksek korozyon direnci, düsük maliyetleri ve yüksek kaynak edilebilirlikleri göz önüne alindiginda gemi imalatinda genellikle %0,15- 0,23 araliginda karbon ihtiva eden düsük-orta mukavemetli çelikler kullanilmaktadir. Bu bilgiler isiginda düsük-orta mukavemetli gemi insa çeliklerinin bahsi geçen kaynak yöntemleri ile kaynak edilmesi sonucunda kaynak bölgesinde olusan yapinin içyapisal ve mekanik özelliklerinin karsilastirmali olarak incelenmesi son derece faydali olacaktir. Bu baglamda çalismada düsük-orta mukavemetli gemi insa çeligi örtülü elektrotlarla ark kaynagi ve gazalti kaynak yöntemleri kullanilarak birlestirilmis ve sonrasinda kaynak bölgesinin içyapi ve mekanik özellikleri karsilastirmali olarak incelenmistir. Yapilan incelemeler sonucunda gazalti kaynagi sonucunda kaynak bölgesinde daha ince taneli bir içyapi olustugu görülmüstür. Mekanik özelliklerin belirlenmesi için yapilan testler sonucunda da sertlik, dayanim ve darbe toklugu degerlerinin tamaminda gazalti kaynagi ile yapilan kaynakli birlestirmelerde daha iyi sonuçlar elde edildigi görülmüstür.

Doga milyonlarca yildir insanlara yuva olmanin yani sira, sundugu sinirsiz potansiyel ve kaynaklarla insanlar için gelistirilen çesitli teknolojilerin en temel kaynagi olmaktadir. Bu çalismada, dogadan ilham alinarak gelistirilen bir denizalti formunun farkli hizlara karsilik direnç özellikleri Hesaplamali Akiskanlar Dinamgi (HAD) analizleri ile incelenmistir. Bu kapsamda, öncelikle DARPA Suboff denizaltisinin farkli hiz degerlerinde HAD analizleri gerçeklestirilmistir. Sayisal analizlerde, denizalti etrafindaki türbülansli akis Reynolds Ortalamali Navier-Stokes (RANS) modeli SST Menter k-? türbülans modeli ile modellenmistir. Uygulanan HAD yaklasimlarinin geçerlemesi, elde edilen sayisal sonuçlar ile literatürden alinan deneysel sonuçlarin karsilastirilmasi ile saglanmistir ve hesaplama bölgesindeki ag yogunluguna dayali bir belirsizlik analizi ile dogrulamasi gerçeklestirilmistir. Daha sonra, köpekbaligi formunun geometrisiden ilham alinarak, DARPA Suboff denizaltisi ile ayni boyda ve ayni ortalama genislikte bir denizalti formu olusturulmustur. DARPA denizaltisi analizleri ile ayni HAD yaklasimlari kullanilarak ve ayni hidrodinamik kosullar olusturularak dogadan esinlenerek olusturulan denizaltinin HAD analizleri gerçeklestirilmistir. Ayni boy ve ortalama genislikteki iki denizalti formunun çesitli hizlardaki toplam direnç degerleri kiyaslandiginda, köpekbaligindan esinlenerek gelistirilen formun direncinin daha yüksek oldugu tespit edilmistir. Bu çalismanin dogadan, özellikle de denizde yasayan canlilarin formlarindan esinlenerek gelistirilecek yeni denizalti çalismalari için bir örnek olabilecegi düsünülmektedir.

Containership operators are confronted with a multitude of proposals for fuel saving measures and even more promises. Actual savings are generally much lower than quoted numbers in advertisement material and even scientific publications. Reasons for discrepancies are discussed and some guidelines for selecting suitable measures are given. There are options with significant fuel savings false promises that result in zero savings or even losses.

A ship’s structure is designed to withstand the static and dynamic loads to be experienced by the ship throughout its service life. Dynamics loads are exerted on the ship’s hull structure through the action of the waves and the effects of the resultant ship motions. The objective of the study is to analyse the vertical wave bending moment amidships of the vessel with the two different bow designs. The hydrodynamic loads are calculated with the computer program WASIM based on loading condition summary tables, ship hull offset tables and NAPA database of the vessel. From the loading condition summary tables, one full load condition is selected for the analysis. WASIM calculations have been carried out of the wave vertical bending moment amidships with a bulbous bow and a seaworthy bow. The considered loading condition is a homogenous full load condition. The nonlinear WASIM calculations of the vessel in the MLER (Most Likely Extreme Response) waves show that for full load condition, the highest wave vertical bending moment amidships of the vessel with the seaworthy bow is 2.6% higher than the counterpart value of the vessel with the bulbous bow.

The effect of single-pass friction stir processing (FSP) on the room temperature impact toughness of a low carbon steel was investigated via Charpy impact test. A fine-grained (FG) microstructure was achieved into the processed zone by large deformation and simultaneous dynamic recrystallization during FSP. The average grain size decreased from 25 µm down to 3.0 µm after FSP. Grain refinement by FSP increased the impact energies as a result of refined grains separated mostly by high-angle of misorientation. Toughness of steel before FSP was about 8.7 J, and it increased up to 11.2 J after processing depending on the notch positions of the samples. The peak impact toughness value of 11.2 J was achieved with the notch position located at top of the surface of processed steel plate.

The aim of the present study is to develop a computer code for determining complete cycle, performance parameters and exhaust emissions of diesel engines. For this purpose, a computer program has been used and improved with new assumptions. To compute diesel engine cycle, zero-dimensional intake and exhaust model given by Durgun, zero-dimensional compression, combustion and expansion model given by Ferguson have been used and improved with new assumptions. Using the developed computer program, complete engine cycle, performance parameters and exhaust emissions can be determined easily. The values of the cylinder pressure and engine performance parameters predicted by the presented model matched closely with the other theoretical models and experimental data. Also, this program can be adapted and used practically for various parametric, alternative fuel and water addition studies in diesel engines.

Cavitating marine propeller is one of the most dominant noise sources in marine vessels. The aim of this study is to examine the cavitating propeller noise induced by tip vortices for twin screw passenger vessels. To determine the noise level inboard, tip vortex index (TVI) technique has been used. This technique is an approximate method based on numerical and experimental data. In this study, it is aimed to predict the underwater noise of a marine propeller by applying TVI technique for two bladed and three bladed propellers. The hydrodynamic performance of cavitating propeller has been calculated by a potential flow code based on lifting surface method. The effect of cavitation number and propeller rotation speed on sound pressure level has been discussed.

It has been more than a decade since Calisal et al. (2002) proposed the concept of reduction of the resistance by increasing the beam. Although this is a controversial concept compared to the traditional approach which adopts that the coefficients of residual resistance vary with the beam to the power of 2. The authors, during the course of resistance reduction studies, have disclosed that the new present concept has the ability to reduce the resistance for the Froude number interval of 0.2 – 0.4. Accordingly, a review of the authors’ previous work is presented here from the resistance point of view as well as from the seakeeping point of view. Moreover, the production cost due to increasing the beam is also examined and explained. The studies presented include mathematical, computational and experimental results.

In this article some industrial application results of a novel combustion mechanism so-called MR-Process developed by R. Mehdiyev have been reported. The MR-Process combustion mechanism realised in a twin turbulence swirl combustion environment gives the opportunity to combine advantages of both Diesel and Otto cycles in a single structure. In addition, the current status of the heavy duty diesel engine TLM16V185, a product of TÜLOMSAS A.S., in terms of efficiency and emission, the advantages of MR-Process combustion mechanism allowing to use CNG and LNG fuels as being primary fuel of the near future. A brief information on the development of innovative and competitive domestic brand engines with 6-8-12-16 cylinders ranging from 500 to 2800 kW for various possible applications from civil to defence ships, locomotives, work machines, generators and power plants being adoptable for local and global market.