UYDU GÖRÜNTÜLERININ ULUSLARARASI ADALET DIVANI ÖNÜNDE KANIT OLARAK KULLANILMASI | Author : Tugrul ÇAKIR | Abstract | Full Text | Abstract :Uzaktan algilama uydulari tarafindan elde edilen verilerin kullanim alani gün geçtikçe artmaktadir. Son dönemde, bu verilere özellikle ulusal ve uluslararasi mahkemelerin yargilama sürecinde kanit olarak basvurulmaya baslanmistir. Uzaktan algilama uydusu tarafindan elde edilen ham verinin islenmesinden son ürün olana kadarki süreçte birçok insan/bilgisayar müdahalesi bulunmaktadir. Bu nedenle, uydu verilerinin güvenilirligi önemli bir mesele olusturmaktadir. Bu çalisma Uluslararasi Adalet Divani önündeki davalarda uydu verilerinin kanit olarak nasil bir yer tuttugu üzerine yogunlasacaktir. Bu baglamda, uydu verilerinin kabul edilebilirlikleri ve kanit degeri gibi meseleler ele alinacaktir. |
| MÜNHASIR EKONOMIK BÖLGEDE HAK VE YETKI DAGILIMIYLA ILGILI BELIRSIZLIKLER BAGLAMINDA DENIZDE YAKIT IKMAL FAALIYETLERININ HUKUKÎ DURUMU | Author : Ali BAL | Abstract | Full Text | Abstract :BM Deniz Hukuku Sözlesmesiyle (BMDHS) kodifiye edilen münhasir ekonomik bölgede (MEB) kiyi devletine basta bölgenin dogal kaynaklari üzerinde olmak üzere çesitli haklar ve yetkiler verilmistir. Buna mukabil, diger devletlerin de, MEB’de, açik denizlerde öteden beri taninan serbestliklerden bir kismina -Sözlesmenin ilgili hükümlerine tâbi olarak- sahip oldugu kabul edilmistir. Sözlesme, kiyi devletine veya diger devletlere verilmeyen hak ve yetkilerle ilgili ihtilaflarin ise, olayin kosullari ve ilgili taraflarin menfaatleri gözetilerek hakkaniyet temelinde çözümünü öngörmektedir. Kapsamli ve degisik ihtimalleri dikkate alan düzenlemelerin varligina ragmen, MEB’deki faaliyetlerin kiyi devletinin mi yoksa diger devletlerin mi yetki alanina girdiginin tespiti her zaman kolay degildir. Bahsi geçen hükümler, yoruma açik ifadeler içerdigi gibi, genellikle Sözlesmenin diger ilgili maddeleriyle birlikte degerlendirilmeyi de gerektirmektedir. BMDHS’de açikça düzenlenmeyen MEB’de yakit ikmal faaliyetleri açisindan hangi devletin ne ölçüde yetkili oldugu hususu da, çesitli uyusmazliklara yol açmakta ve gerek Sözlesme hükümlerinin gerek ilgili faaliyetin amaç ve özelliklerinin dikkatlice ele alinmasi ihtiyacini ortaya çikarmaktadir. Bu çalisma, MEB’de yakit ikmal faaliyetlerinin hukukî durumunu, ilgili hak ve yetkilerin dagilimi, yargi kararlari ve akademik yaklasimlar isiginda incelemeyi, degerlendirmeyi amaçlamaktadir. |
| CINSEL SAPMA TESKIL EDEN ZIHINSEL BOZUKLUKLARIN (PARAFILILERIN) FAILIN KUSUR YETENEGINE ETKISI | Author : Mehmet Emre YILDIZ | Abstract | Full Text | Abstract :Degisik ruhsal bozukluklari içeren cinsel yönelim bozukluklari (parafilik bozukluklar), ceza hukukunda kusur yeteneginin degerlendirilmesi açisindan önem arz etmektedir. Bu bozukluklarin etkisiyle olusan failin dürtü kontrolünü gerçeklestirememesi ya da davranislarini kontrolde zorlanmasi gibi hususlar konunun kusur yetenegi ile iliskisini ortaya koymaktadir. Failin bu ruhsal bozukluklarin etkisiyle suç teskil eden bir fiili islemesi durumunda kusur yetenegi hakkinda nasil karar verileceginin tartisilmasi gerekmektedir. Bu tartismalar sonucunda nihai karari verecek olan mahkeme kusur yeteneginin etkilenmemis olduguna, azalmis kusur yetenegi bulunduguna ya da kusur yeteneginin bulunmadigina karar verecektir. Kusur yetenegi hakkinda olmasi gerektigi sekilde karar verilebilmesi için adli psikiyatri bilirkisisi ile nihai karari verecek olan mahkeme arasinda yakin bir iletisim iliskisinin kurulmasi gerekmektedir. Bu çalismada cinsel yönelim bozukluklarinin türleri açisindan failin kusur yeteneginin adli psikiyatrik ve hukuki açidan nasil degerlendirilmesi gerektigi tartisilmaktadir. |
| ISLAM HUKUKU YASAMA FAALIYETI BAGLAMINDA HUKUK-I AILE KARARNAMESI’NIN DEGERLENDIRILMESI | Author : Süleyman TEPE | Abstract | Full Text | Abstract :Içerisinde agirlikli olarak ser‘i hukuka dair meselelerin yer aldigi Hukuk-i Aile Kararnamesi Islam Hukuk tarihinde yasama faaliyeti baglaminda çok önemli bir konuma sahiptir. Tanzimat Dönemiyle baslayan kanunlastirma faaliyetlerinin en önde gelen düzenlemelerinden olan Hukuk-i Aile Kararnamesi özellikle Hanefi mezhebi disindaki içtihadi görüslerin kanunlastirilmasi bakimindan Osmanli hukuku yasama faaliyetinde mümtaz bir yerde durmaktadir. Dolayisiyla Hukuk-i Aile Kararnamesi Islam yasama faaliyeti kurallari çerçevesinde hem hazirlanma usulü hem de içerdigi hükümlerin mesrulugu açisindan incelenmesi gereken bir düzenlemedir. Bu çalismada Hukuk-i Aile Kararnamesi gerek Islam ve gerek Osmanli hukuku yasama faaliyeti açisindan degerlendirilmeye çalisilmistir. Makalenin giris kisminda; Hukuk-i Aile Kararnamesinin Osmanli hukuk müktesebatindaki yeri kisa bir sekilde izah edilmis akabinde Hukuk-i Aile Kararnamesinin hazirlanma sebepleri ile muhtevasi hakkinda bilgiler verilmistir. Çalismanin bir sonraki asamasinda ise genel hatlariyla Islam Hukuku yasama faaliyeti ele alinmistir. Bu ön bilgilerden sonra Hukuk-i Aile Kararnamesinin nasil bir usulle hazirlandigi izah edilmistir. Akabinde Islam Hukuku yasama faaliyeti baglaminda Kararname incelenmistir. Bu incelemede bilhassa daha önce Osmanli hukuk uygulamasinda çok sik rastlanmayan Hanefi görüsleri disindaki hükümlerin “telfik ameliyesi” temelli mesruluk incelemesi üzerinde durulmustur. |
| YOKSULLUK NAFAKASINDA SÜRE SORUNUNUN ANAYASAL VE MEDENI HUKUK BOYUTUYLA TARTISILMASI VE BIR ÖNERI OLARAK BOSANMA TAZMINATI | Author : Seda BAS, Nisa ÖZCAN | Abstract | Full Text | Abstract :Türk Medeni Kanunu m. 175’te düzenlenen yoksulluk nafakasi, bosanmanin mali sonuçlari arasindadir ve bir bakim nafakasi türüdür. TMK m. 175, bosanma yüzünden yoksulluga düsecek olan esin, diger esten mali gücü oraninda süresiz olarak nafaka talep edebilecegi düzenlemesini içermektedir. Madde metnindeki “süresiz” tabiri ögretide tartismalara neden olmustur. Yargitay, TMK m. 175’i emredici hüküm olarak yorumlamakta ve “süresizlik” hususunda hâkimin takdir yetkisi olmadigindan hareketle kararlar vermektedir. Süresiz yoksulluk nafakasi, TMK m. 175 hükmüne dayanmamaktadir. Hüküm hem lafzen hem amaca göre incelendiginde, bu sonucun açikça ortada oldugu anlasilmaktadir. Yoksulluk nafakasina süresiz olarak hükmedilmesi içerisinde “sürekli kadin lehine” nafaka sorununu da barindirmaktadir. Süresiz nafaka, uygulamada gerek nafaka borçlusu gerek nafaka alacaklisi açisindan birçok magduriyete sebep olmaktadir. Bu kapsamda anayasal haklarin ve medeni hukuk anlaminda kisilik haklarinin ihlali gündeme gelmektedir. Bosanarak birbirleriyle olan her türlü iliskinin bir an önce sona erdirilmesini talep eden eski esleri, yoksulluk nafakasi araciligiyla bir ömür boyu karsi karsiya getirmek hakkaniyete aykiridir. Sözü geçen bu magduriyetleri önleyebilmek üzere bir defaya mahsus ödenen ve tazminat niteligi tasiyan bir “bosanma tazminati”nin gündeme getirilmesi gerekmektedir. |
| ANAYASA MAHKEMESININ BIREYSEL BASVURU KARARLARINDA DIN VE VICDAN HÜRRIYETI | Author : Sezgin BAS | Abstract | Full Text | Abstract :Anayasa Mahkemesi bugüne kadar 28 bireysel basvuruyu din ve vicdan hürriyeti kapsaminda görerek karara baglamistir. Bu basvurulardan 7’si hakkinda ihlal karari, 1’i hakkinda ihlal olmadigi karari ve kalanlar hakkinda da kabul edilemezlik karari verilmistir. Anayasa Mahkemesinin bireysel basvuru kapsamindaki din ve vicdan hürriyetine iliskin ihlal iddialarini inceleme ölçütleri, AIHM’in takip ettigi ölçütler ile aynidir. Mahkeme, öncelikle, din ve vicdan hürriyeti kapsaminda korunan bir hakka yönelik bir müdahalenin olup olmadigini inceler. Böyle bir müdahalenin varligi halinde, Mahkeme, Anayasa’nin 13’üncü maddesi kapsaminda sirasiyla kanunilik, mesru amaç ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk bakimindan degerlendirme yapar. Mahkeme, müdahalenin kanunilik kriterini saglamadigi kanaatine ulasirsa diger kriterleri degerlendirmeksizin basvuru hakkinda ihlal karari verir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nin, din veya inanci açiga vurma hürriyetinin norm alani olarak Anayasa m. 24/f.5 disinda bir yasak öngörülmedigini belirtir. Ancak, Mahkemeye göre dini disa vurma açisindan bu yasak disinda bir sinir öngörülmemesi, dini açiga vurma hürriyetinin bu madde disinda hiçbir sekilde sinirlandirilamamasi anlamina gelmez. Anayasa’nin 14’üncü maddesinin getirdigi yorum kurali dogrultusunda, din ve vicdan hürriyetinin sinirlari, bireylerin temel hak ve hürriyetlerinde veya anayasal ilkelerde bulunabilir. Nihayette, Anayasa Mahkemesi, din ve vicdan hürriyeti ile ilgili kararlarinda, uluslararasi sözlesmelere ve uluslararasi mahkeme kararlarina atifta bulunarak uluslararasi hukuk ile büyük ölçüde bir paralellik ortaya koymaktadir. |
|
|