Ortadogu’da Bölgesel Kutuplasma Dinamikleri ve Teorik Yansimalari | Author : Mehmet BABACAN | Abstract | Full Text | Abstract :Bu çalismada özellikle Arap Bahari devrimlerinden bu yana bölgesel ve küresel ölçekteki gelismelerin etkisiyle Ortadogu cografyasinda belirginlesen kutuplasma hareketleri ele alinacak ve bölge düzeyindeki bu dinamigin hangi teorik yaklasimla pratize edilebilecegine odaklanilacaktir. Ayrica Arap Bahari devrimlerinin etkisi henüz dinmemisken bölgede Amerika Birlesik Devletleri (ABD) öncülügünde hayata geçirilen Israil ile diger Ortadogu devletlerini normallestirme çabalarinin bölgede birbirine rakip iki eksen temelinde ayrisma yarattigina ve bunun da bölgeye daha fazla istikrarsizlik getirdigine de deginilecektir. Çalismada ayrica küresel aktörlerin bölgeye olan dogrudan müdahaleleri ve hamleleri ile degisen dengelere deginilerek netice itibariyle bütün bu açiklamalar teorik bir perspektiften okumaya elverecek sekilde analitik hale getirilmeye çalisilacaktir. |
| Battery Management System Architectures For Unmanned Air Vehicles: A Strategic Issue | Author : Melih YILDIZ | Abstract | Full Text | Abstract :Among all of the industrial emissions 3% is produced by aviation. Electric propulsion is a promising option in achieving targets of better environment and sustainability. New concepts of power systems for more electric aircraft (MEA) are being developed, which requires developing demanding battery technologies and other types of energy storage systems. In this roadmap, batteries are strategically critical systems for developing further electric propulsion in aviation. This development also provides benefit to unmanned air vehicles. Using electric propulsion creates more flexible design possibilities for UAVs. Advances in power electronics technologies provide more possibilities for electric power use in UVAs, which also making it possible to use battery technologies. Lithium-ion batteries compared to other electric energy storage systems, provides higher specific energy and energy density. Besides these batteries require to be managed for safe and economic operation. The management function is performed by electronic circuits and systems called battery management systems (BMS). For aviation applications, BMS functions are critical because of the higher safety requirements. Some of the functions can be listed as balancing, over charge/discharge protection, short and overload protection. These functions are related to BMS subsystems which are designed through alternative design architectures. For each specific application, BMS design shall be revisited and BMS subsystems shall be decided according to application specific requirements. While the main focus is safety of the battery or electric energy storage system, reliability is also important for aviation. In this paper, requirements are reviewed for aviation batteries and architecture alternatives and aspects related to BMS design are discussed. It is concluded that, requirement based parametric design of the BMS is essential in aviation battery management applications. |
| Küresel Terörizm Kapsaminda Terör Örgütlerinin Yeni Propaganda Alani Sosyal Medya Platformlari | Author : Nilüfer ÖNEN | Abstract | Full Text | Abstract :Tarihsel süreçte çesitli formatlarda ortaya çikan terörizm, uluslararasi alanda temel güvenlik meselesi haline gelmistir. Dünya Ticaret Merkezine ve Pentagon’a yapilan 11 Eylül saldirilari, terör eylemlerine yeni bir boyut kazandirmis ve terörün büyük zararlar verebilecegini göstermistir. Terör örgütleri, küresellesmenin imkanlari sayesinde daha kolay ve düsük bütçelerle, büyük tahribatlara yol açmaktadir. Küresellesmenin bir sonucu olarak iletisim teknolojisindeki gelismeler, terör örgütlerinin daha kolay ve hizli bir sekilde organize olmasini saglamaktadir. Devletler gibi devlet disi aktörler de belirli bir kitlenin dikkatini çekmek için propaganda faaliyetleri yürütmektedirler. Küresellesmenin etkilerinden yararlanan terör örgütleri de propaganda yapmak için yeni iletisim araçlarini kullanmakta ve sosyal medya platformlarinda etkin olmaktadirlar. Sosyal medyanin gelismesi, propaganda açisindan daha kolay bir yol olarak görülmüs ve örgütler, devlet denetiminin daha az oldugu, herkese çok daha rahat ulasabilecekleri bu mecrayi sistemli bir sekilde kullanmaya baslamislardir. Bu çalismada ilk olarak küresel terörizm ve propaganda kavramlari açiklanacak daha sonra sosyal medyanin terör propagandasinda kullanilmasinin üzerinde durulacaktir. Bu çerçevede terör örgütlerinin, propaganda amaci ile sosyal medyayi aktif olarak kullanmalari örnek verilerek degerlendirilecektir. Hedef kitleye ulasmanin daha kolay oldugu sosyal medya platformlari, örgütlerin en sik kullandiklari uygulamalar üzerinden ele alinacaktir. Çalismanin son bölümünde de yeni medya platformlarinin, terör örgütleri tarafindan kullanilmasinin etkileri ve bu etkilerin yarattigi sonuçlar degerlendirilecektir. |
| Havayolu Isletmelerinin Marka Degerlerinin Finansal Gelirlerine Olan Etkisi: Türk Hava Yollari ve Lufthansa Hava Yollari’nin Karsilastirilmasi | Author : Serdar OKAN | Abstract | Full Text | Abstract :Havayolu isletmeleri birer ticari isletme olmalari, bu isletmelerin de devamliligini kar edebilmelerine baglamaktadir. Kar edemeyen havayolu sirketleri faaliyetlerini yerine getiremeyip iflas edecekleri gibi kar elde eden havayolu sirketleri de bu karlarini yatirima dönüstürerek sirketin finansal anlamda marka degerini artirabilirler. Bu dogrultuda çalismanin amaci, havayolu isletmelerinin sahip oldugu marka degerinin yilsonunda açiklanan faaliyet raporlarina göre isletmeye finansal bir katkisinin olup olmadigini ortaya koyabilmektir. Bu arastirma nicel bir çalisma olup çalismaya ait veriler sirketlerin düzenli araliklarla yayinladigi faaliyet raporlarindan ve dünya sirketlerinin belli araliklarla ilan edilen marka degeri raporundan temin edilmis ve karsilastirma yapilarak bir inceleme yapilmistir. Çalisma sonucunda, arastirma kapsamindaki havayolu sirketlerinin marka degeri ile satis gelirleri arasinda dogrudan bir iliski oldugu tespit edilmistir. |
| Monist ve Dualist Kuramlar Isiginda Uluslararasi Antlasmalarin Danistay Kararlarina Etkisi | Author : Merve Gül GÜN | Abstract | Full Text | Abstract :Uluslararasi hukuk ile ulusal hukuk arasinda mevcut olan iliskinin niteligi bastan itibaren tartisilan ve hala tam anlamiyla belirlenememis bir olgudur. Iliskinin tespit edilme gayreti, uluslararasi hukuk doktrininin önemini koruyan konularindan olma özelligi göstermektedir. Uluslararasi hukukun uygulama biçimlerinden biri olan uluslararasi antlasmalarin ulusal hukuktaki yerinin belirlenmesi hususu devletlerin yükümlülükleri dahilinde olup uluslararasi iliskiler bakimindan gün geçtikçe önem kazanmaktadir. Iliskinin ulusal hukuk boyutuyla yorumlanmasina yardimci olmak amaciyla ortaya çikan görüsler mevcuttur. Bu görüslerden olan düalist görüs, bu hukuk sistemlerinin birbirinden ayri iki farkli hukuk düzenleri oldugunu savunurken; monist görüs ise iki hukuk sisteminin aslinda tek bir hukuk düzeninin bir parçasi oldugu esasini benimsemektedir. Bu iki kuram incelendiginde hukukumuzda tam anlamiyla olmasa da monist kurama yakin bir yaklasim oldugu görülmektedir. Ancak bu durum mutlak özellik arz etmemekte, hukukumuzda yer yer düalist görüslerin etkileri de görülmektedir. Uygulamada Danistay kararlarinda da benzer sekilde uygulanacak hukuka iliskin degerlendirme yapilirken sadece uluslararasi antlasmalarin isimleri zikredilerek ve konuyla ilgili monizm-dualizm ekseninde uygulanacak hukuka yönelik yorum yapilmaksizin karar tesisi yoluna gidilmektedir. Bu anlamda çalismayla, önce klasik teorik görüsler ayrintili bir biçimde açiklanarak, uluslararasi antlasmalara uygulanmasi ve nihayet Danistay’in kararlarindaki uygulanacak hukukun tespiti hususundaki egiliminin ne oldugu ortaya koyulmaya çalisilmistir. |
| Türkiye ve S-400 Hava Savunma Sistemleri: Türkiye-ABD-Rusya Iliskilerindeki Yeri | Author : Hüseyin YELTIN | Abstract | Full Text | Abstract :Soguk Savasin baslamasiyla birlikte Amerika Birlesik Devletleri (ABD) ve Sovyetler Birligi’nin basini çektigi iki kutuplu sistemde, devletler arasindaki en büyük meselelerden biri güvenlik konusuydu. Bu dogrultuda hem ABD hem de Sovyetler Birligi kendi güvenlik örgütlerini olusturmustu. 1949 yilinda Sovyet tehdidine karsi kurulan Kuzey Atlantik Antlasma Örgütü (NATO), üye ülkelerinin güvenligini saglamaktan sorumlu bir örgüt niteligindeydi. Soguk Savasin sona ermesinden sonra NATO, Sovyet tehdidinin ortadan kalkmasiyla birlikte varlik nedenini sorgulamaya baslamis ve kendine yeni misyonlar kazandirmayi amaçlamistir. Bu süre zarfinda hem bölgesel hem de küresel tehdit algilamalarinda artis oldugunu hisseden Türkiye, NATO’dan ve ABD’den bekledigi destegi alamamasindan dolayi hava savunma sistemi ihtiyacini gidermek adina 2017 yilinda Rusya ile S-400 füze savunma sistemleri konusunda anlasmistir. Sovyetlerin halefi olan Rusya ile NATO üyesi Türkiye’nin savunma sistemlerine dönük anlasma saglamasi hem NATO bünyesinde hem de ABD tarafindan olumsuz karsilanmistir. Bu çalisma, Türkiye’nin Soguk Savas sirasindaki ve sonrasindaki degisen güvenlik algilamalarini konu alirken, S-400 anlasmasindan sonra Rusya, ABD ve NATO ile olan iliskilerinde hangi alanlarda, ne gibi firsatlar/tehditler/is birlikleri dogurabilecegini sunmaya çalisacaktir. Ayrica bu çalismada, S-400 hava savunma sistemleri hususunda Türkiye’nin, ABD ve Rusya ile ikili iliskilerinde nasil bir denge politikasi yürütmeye çalistigi gösterilmeye çalisilacaktir. Denge politikalarini belirlerken Türkiye’nin ulusal güvenligini nasil ve nereye konumlandirdigi, yeni bir yol arayisi içerisinde olup olmadigi gibi konular da degerlendirilecektir. |
|
|