In this study, the rationale and usage modalities on official party website (web 1.0) and Facebook pages (web 2.0) will be elaborated for 2011 General Elections Campaign of Peace and Democracy Party (BDP in Turkish) in Turkey. After evaluating party’s web 1.0 presence, van Dijk’s discourse analysis method has been employed on the official Facebook account wherein the research team attempted at describing the context, setting and relations within the party ideology around discursive practices. Conceiving the political arena at the time is significant in terms of social media environments as well as Facebook usage practices. Thus, snapshot of the Kurdish political movement and general highlights are reflected and discourse analysis of flows during peak dates in the movement is provided. Furthermore, discussion topics on the official Facebook page are listed; the cites, referencing and the validity of these data for the ideological vision of the political party and the interactivity with citizens are analyzed. The part corresponding to the day of elections on June 12, 2011 of the abovementioned codification is provided in this article. Conclusively, social media environments are elaborated as alternative to mainstream media by the Kurdish political movement as well as Peace and Democracy. Effective Facebook usage practices by the social media team of the party and other members of the Kurdish political movement range from news dissemination, event announcements and distribution to specific instances of agenda-setting.

Günümüzde bilgiyi güçlü yapan özelliklerden biri, alinip satilabilen bir meta olma özelligidir. Bilginin bu özelligi sayesinde artik alisilagelmis yapilar yerlerini yenilerine terk etmektedir. Her kavramda önce bir bütünlesme/benzesme ardindan da bir dönüsüm yasanmaktadir. Bunun en güzel örneklerini bizzat günlük hayatimizda yasamaktayiz. En önemli iletisim aracimiz olan telefon yerini yavas yavas elektronik posta veya elektronik mesajlasmaya, dokunmaktan büyük haz duydugumuz gazeteler yerlerini internet gazetelerine, bir güç simgesi olan kâgit paralar yerini elektronik para ve fonlara, devlet dairelerine sunulan dilekçeler yerini elektronik formlara birakmaktadir. Bilgi çagi olarak adlandirilan içinde bulundugumuz çagin süphesiz en önemli aktörü bilgidir. Bu gelismelerin birer nimet veya birer eziyet olarak görülmesinin kisiden kisiye degisebilecegi bir kenara birakilacak olursa, bu hizmetleri mümkün kilan teknolojilerin önemine vurgu yapmak gerekmektedir. Bugün dünya birçok alanda büyük degisimler yasamaktadir. Yasanan degisime ülkeler, kurumlar, kuruluslar ve bireyler olarak insanlar kendilerini adapte etmenin yollarini aramaktadirlar. Geçmisi çok eskilere dayanan Basin-Yayin ve Enformasyon Genel Müdürlügü (BYEGM) de kendini bu yeniçagin degisim ve dönüsüm sartlarina uyarlamaya çalismaktadir. BYEGM, dünyadan Türkiye’ye dogru yasanan degisim ve dönüsüm çarki içinde konumunu güçlendirmek için devlet kurumu olmasinin geregi olarak ciddiyetini ve sorumlulugunu kaybetmeden proaktif bir hizmet anlayisini benimsemis durumdadir. Bu çalismada BYEGM, bilgi çaginin en önemli yönünü olusturan “Yeni Medya ve Kamu Diplomasisi” kavramlari çerçevesinde genel olarak degerlendirilmeye çalisilmistir.

Media management which has started from Bâb-i Âli has been transformed to new media with the new technological improvements. New media which has shaped the form of the newspapers first to computers, than to mobile phones and to tablets has created a change in the structure of management of the newspapers. While in the traditional media the newspapers were served only in paper form, with the new media this has reached from computers to mobile phones. This variety has change the shape of traditional newspapers and showed that newspapers should adapt to new media. In this study there has been a research on how new media effected the traditional newspapers and their management of economics. With new media the traditional media management description has a change and the results of this change have been underlined in this study. The new e- business models of the newspaper economics were introduced and there has been an attention to media companies for the importance on the application of them.

New Media is now an essential part of citizens’ everyday and professional lives in Turkey. This paper focuses theoretically on the journalistic credibility in the age of new media. The focus is not on a total questioning of journalistic authority but a critical thinking of credibility issues related to the new media influenced news writing. The most obvious case that triggered credibility issues recently is the Boston Marathon Bombings (April 2013). In the aftermath of bombings, news making influenced by social media was heavily criticised. My paper takes this case to substantiate the ongoing theoretical discussion on journalistic credibility issues.

Today Internet is considered as the most effective and fastest mass communication media for celebrity culture. Especially as the social media becomes “extraordinary” widespread, it becomes more important for celebrity culture. While social media such as Facebook, Youtube and Twitter is shaped by celebrity culture, it also formulates the celebrity culture. Mass communication media, discovering the power of common man especially by Reality Show, rewrites the celebrity culture with the help of social media which is both user generated content and blows to gatekeeping and gatekeepers. Lots of Youtube, Facebook and Twitter celebrities are seen mythical characters by masses and they involve into celebrity culture. In summary social media provide common man to be a celebrity in a short time and today social media is regarded as the most dynamic celebrity producing way. Lots of common men becoming celebrities especially by the means of Youtube and Twitter, also become a role model for those who want to be celebrity. Today thanks to social media becoming a celebrity is easier and more accessible for common man than in the past.

Günümüzde hizla yasanan dijitallesme süreci, pek çok alanda degisimlere sebep olmustur. Bu dönüsümün en çok hissedildigi alanlardan biri de halkla iliskilerdir. Kurumlarin halkla iliskiler amaçlarina ulasabilmek için is yapis sekillerinden hedef kitleleri ile olan iliskilerine kadar pek çok süreçte dijital iletisim uygulamalarindan faydalandiklari görülmektedir. Son yillarda özellikle kamusal halkla iliskiler yönünden belediyelerin dijitallesme sürecine adapte olmaya yönelik faaliyetleri ve dijital iletisim uygulamalarina basvurma yönelimleri ilgi çekmektedir. Bu çalisma, kamusal halkla iliskiler faaliyetlerinin amaç ve önemini, temel birer kamu kurumu olarak belediyeler açisindan ortaya koymak ve belediyelerin kamusal halkla iliskiler faaliyetlerinde dijital iletisim uygulamalarindan yararlanma durumunu tespit etmek üzere planlanmistir. Çalismanin amaçlari dogrultusunda nitel arastirma yöntemleri kapsaminda yer alan görüsme tekniginin kullanimi yoluyla bir arastirma gerçeklestirilmis ve Istanbul ilçe belediyelerinin dijital iletisim uygulamalarini kullanma durumuna yönelik bulgulara ulasilmasi hedeflenmistir. Arastirma ile belediyelerin dijital iletisim uygulamalarini kullanma amaçlari ile dijital iletisim uygulamalarinin belediyeler tarafindan yürütülen halkla iliskiler faaliyetlerine katkilarinin neler olduguna yönelik bulgular ortaya konmustur. Dijital iletisim uygulamalarinin zaman ve mekân kisitini ortadan kaldirmasi, hizli ve diyaloga dayali iletisim kurmayi saglamasi gibi birçok avantajinin varligi sebebiyle, belediyeler tarafindan yogun olarak tercih edildigi arastirma bulgulari ile ortaya konmustur.

Islamofobi en genel anlamiyla Islam dinine ve bu dine mensup olan Müslüman bireylere yönelik rasyonel olmayan korku ve nefret olarak nitelendirilmektedir. Islamofobi kavraminin tanimlanmasi meselesinde en fazla öne çikan konular Islamofobinin irkçilikla ve antisemitizmle olan benzerlikleri veya farkliliklari hususundadir. Islamofobiyi bir dini toplulugu hedef alan ayrimciligi içeren irkçiligin yeni bir biçimi olarak tanimlamak mümkündür. Bati toplumlarindaki Islam ve Müslüman karsitliginin kültürel bir irkçilik formu olarak tezahür etmekle birlikte, ekonomik temellerinin de dikkate alinmasinin Islamofobinin hem tanimlanmasinda ve hem de nasil bir olgu oldugunun anlasilmasi noktasinda önemli oldugu düsünülmektedir. Bu itibarla çalismada; Islamofobinin ekonomik kökenleri ABD ve Avrupa’daki Islamofobi arasindaki farkliliklara yer verilerek incelenmektedir. Çalismada literatür taramasi yapilarak, güncel yönelimler ortaya koyulmaya çalisilmaktadir. Çalismada ayrica, ABD’nin 11 Eylül saldirilari sonrasinda “terörle savas” retorigi ile birlikte uygulamaya koydugu dis politikanin Islamofobi olgusunu uluslararasi düzlemde yayginlastirici ve küresellestirici rolü tartisilmaktadir. Avrupa Islamofobisi baglaminda ekonomik dinamiklerin etkisinin öne çiktigi, ABD Islamofobisi içinse daha ziyade siyasal düzlemde konumlanarak, uluslararasi sistemdeki mevcut hegemon gücün sürdürme kaygisinin belirleyici oldugu ileri sürülmektedir.

Iletisim teknolojilerinin hiz kesmeden gelistigi günümüzde, devletlerin uluslararasi alanda söz sahibi olabilmelerinin ve hedeflerine ulasabilmelerinin yolu, sadece rakip devletlerin yöneticilerini degil, vatandaslarini da kendi yanlarina çekebilmelerinden geçmektedir. Bunun için de profesyonel bir sekilde kamu diplomasisi faaliyetleri yürütmeleri gerekmektedir. Mesele iletisim ve kamuoyu olunca, dogal olarak bu süreçte kitle iletisim araçlarina önemli bir rol düsmektedir. Uluslararasi televizyon kanallari da ülkelerin kamu diplomasisi faaliyetlerindeki en etkili kitle iletisim araçlarindan bir tanesidir. Bu çalisma; Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkasya’ya yönelik kamu diplomasisi faaliyetlerinde, TRT Avaz kanalinin üstlendigi rolü ve yayin stratejisini ortaya koymayi amaçlamaktadir. Bu dogrultuda; kanalin 6 Ocak - 6 Subat 2020 tarihleri arasindaki yayin akisi ele alinmistir. Yayin akisindaki içerikler, öncelikle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) program siniflandirmasi, kanalin yayin stratejisi ve çalismanin problemi göz önünde bulundurularak olusturulan 8 fakli kategoride siniflandirilmistir. Ardindan içeriklerin hangi dilde ekrana getirildigine, genel formatina, kanalin özgün içerigi olup olmadigina ve bu içeriklerde hangi mesajlarin agirlikta olduguna bakilmistir. Ayrica yayin stratejisini yansittigi düsünülen kimi içeriklerin, 6 Ocak - 6 Subat 2020 tarihleri arasindaki herhangi bir bölümü üzerine betimleyici bir inceleme yapilmistir. Böylece Türkiye ile hedef cografya arasindaki iliskilerin gelistirilmesi sürecinde, TRT Avaz kanalinin nasil bir yayin stratejisiyle hareket ettigi anlasilmaya çalisilmistir. Çalisma sonucunda da TRT Avaz’in, milliyetçi bir yayin politikasiyla hareket ederek, hedef cografya ile ortak ‘Türk’ kimligini görünür kilmaya ve böylece olumlu bir Türkiye algisi olusturmaya çalistigi ortaya koyulmustur. Ayrica kanalin Türkiye’nin dis politikadaki tezlerini hedef cografyaya anlattigi ve yine Türkiye ile hedef cografya arasinda her türlü ekonomik iliskileri gelistirecek yayinlar yaptigi vurgulanmistir.

Yahudilerin kutsal kitabi Tanah bilinmeden, Yahudi tarihi ve kimliginin anlasilmasi güçtür. Zira Yahudiler, dünü ve bugünü kutsal kitaplari üzerinden yorumlarlar. Tanah, bir anlamda Yahudi göçünün ve kimliginin manifestosudur. Kutsal kitaplarin olusumu, jeopolitik kosullarla da paralellik gösterir. Tanah’ta Hz. Ibrahim’in Kenan topraklarina yolculugu, seçilmis bir halkin vadedilmis topraklarla müjdelenmesinin yürüyüsü olarak aktarilir. Bu yürüyüs, Hz. Musa döneminde Tevrat’la desteklenir. Yahudi ütopyasi, Kudüs’ün baskent olmasi ve Süleyman Mabedi’nin insasiyla siyasi ve dinî bir çehreye bürünür. Din ile etnik aidiyetlilerini ayni kimlikte bütünlestiren Yahudiler, Kudüs’ün ve Süleyman Mabedi’nin yikilmasini Tanri’nin bir cezasi olarak algilarlar. Dünyanin farkli cografyalarina dagilan Yahudiler; Islam cografyasinda zimmi hukuk çerçevesinde daha rahat bir ortamda yasarken Hristiyan bölgesinde dislanir, ötekilestirilir ve sürgüne tabi tutulurlar. Yahudiler, Siyonistlerin öncülügünde 1948’de Israil Devleti’nin kurulmasiyla ütopyalarina kavusurken kadim bir toplumun da felaketine neden olurlar. Kendilerini özgür kadinin çocuklari olarak gören Yahudiler, köle kadinin çocuklari olarak gördükleri Filistinliler ile ayni topraklarda bir arada yasamaya yanasmazlar. Diasporada yasamis, dislanmis ve göçe zorlanmis bir halkin muktedir olduktan sonra benzer bir uygulamanin öznesi olmasi, kutsal kitaplarin ruhu ve mesajiyla çelisen bir durumdur. Bu çalismada Yahudilerin tarih sahnesine çikisi, vadedilmis topraklara ulasmasi, trajik bir sekilde yeryüzünün farkli cografyalarina göç etmek zorunda kalmasi ve yakin dönemde Filistin’e dönüsü, göç ve diaspora tecrübesi baglaminda incelenmis; söz konusu tecrübenin Yahudi kimligine ve siyasetine etkisi, Tanah çerçevesinde tartisilmistir. Bu dogrultuda tarihsel ve betimsel arastirma türü ile belgeye dayali analiz uygulamasindan yararlanilarak sonuca ulasilmaya çalisilmistir.

Günümüzde teknoloji, toplumsal gerçeklerin belirleyicisi konumuna gelmistir. Dijital iletisim teknolojilerinin son yillarda yasadigi bas döndürücü gelisim, bireylerin multimedya içerik üreticisi konumuna geçmesi ve dijitallesen dünyada enformasyonun hizli dönüsümünün yarattigi gerçek-sahte bilgi sorunsali, yogun olarak tartisilan konular arasinda yer almaktadir. Dijital dünyada yasanmakta olan bu gelisim ya da dönüsüm; bireyin hayati kavramasina olanak saglayan gerçeklik algisinin sahte gerçeklere evrilmesiyle birlikte, gerçek ve sahte gerçeklik arasinda bir ikilem yasanmasina neden olmaktadir. Insanoglunun tarihsel serüveninde gerçegin görüntüsü ya da varligi hiç bu kadar dönüsüme ugramamis, var olmayan gerçekler insa edilmemistir. Yeni dijital teknolojiler, kullanicinin gerçek ve sahte içerikler arasinda ayrim yapabilmesini zorlastirmaktadir. Yapay zekânin hizli gelisimi ve birçok alanda yaygin kullanimi, sentetik medya olarak isimlendirilen ve yapay zekâ tarafindan üretilen çesitli medya içeriklerinin, Jean Baudrillard’in vurguladigi gibi hiper gerçeklikler yaratmasina neden olmaktadir. Sosyal medyaya erisim imkânlari, kullanici etkilesimi ve internetin yayilim hizi, ikna edici sahte gerçeklerin milyonlarca insana hizla ulasarak bireyi ve toplumu dönüstürmektedir. Sentetik medya içerikleri, yapay zekânin makine ögrenimi, derin ögrenme, yapay sinir aglari gibi gelismis teknolojilerinin çesitli alanlarda kullanilarak, gerçekligin dönüstürülmesini hatta gerçekte hiç var olmayan yeni içeriklerin yaratilmasini mümkün kilmaktadir. Bu çalisma literatür taramasi teknigi ile birlikte yapay zekâ tarafindan yaratilan dönüstürülmüs ya da yeniden yaratilmis içerikler medyasi olan “sentetik medya”nin üretim biçimlerini anlamaya ve yeni bir kavram olan “sentetik medya”nin genel bir perspektifini ortaya koymaya çalismaktadir.

Dijital teknolojinin dünyamizi sarip sarmaladigi günümüzde, bagimlilik düzeyi de gittikçe farklilasmakta ve genislemektedir. Bu bagimlilik türlerinden biri de internet ve onunla hayat bulan bilesenleridir. Özellikle gençler arasinda yayilan internetin yanlis ve bagimlilik olusturacak sekilde asiri derecede kullanilmasi, bu durumun genis çevreler tarafindan davranissal bagimliliklardan biri olarak kabul edilmesine neden olmustur. Yukarida belirtmeye çalistigimiz unsurlar dâhilinde bu çalisma ile internet ve onun bilesenleri olarak kabul edilen kumar ve oyun gibi bütün bu olgularin birbirleriyle olan iliskisi ortaya koyulmaya çalisilacaktir. Internetin ve onun bilesenlerinin bagimlilik olusturacak sekilde kullanilmasi ve bireyin yasaminda önemli bir yere sahip olmasi, çalismanin varsayimini olusturmaktadir. Mevcut konu kapsaminda literatür taramasi yapilarak bu alandaki güncel eserlerden yararlanilmistir. Çalismada internet kullanimi ile bilesenleri arasinda yakin bir iliski oldugu ve bireyin problemli internet kullanim riskini gittikçe artirdigi degerlendirmesine ulasilmistir.