Internetin ve dijital teknolojilerin gelismesiyle birlikte uzaktan çalisma, ofissiz çalisma ve serbest çalisma gibi farkli çalisma deneyimleri yayginlik kazanmistir. Bu degisimin önemli örneklerinden biri olan dijital göçebelik ise çalisma, bos zaman ve seyahatin iç içe geçtigi bir yasam tarzi olmasi sebebiyle diger çalisma düzenlerinden farklilasmaktadir. Fiziksel bir yere bagli olmadan çalisma imkâni, güçlü bir internet baglantisi olmasi kosuluyla, dijital göçebelerin dünyanin her yerinde çalismasini saglamaktadir. Bu yasam tarzinin sürdürülmesi düzenli olarak farkli destinasyonlara seyahat edilmesine bagli oldugu için dijital göçebelik ayni zamanda bir yasam tarzi hareketliligi olarak da degerlendirilmektedir. Bu çalisma, öncelikli olarak dijital göçebelik kavraminin çalisma ve bos zaman ayriminin ötesinde sosyolojik açidan nasil ele alinabilecegini tartismaktadir. Ciddi bos zaman olarak degerlendirilen dijital göçebe yasam tarzinin gelecege dair sundugu olanaklar tartisilirken ayni zamanda sinirliliklari ve dijital göçebelige yönelik elestiriler de vurgulanmaktadir. Bu elestirilere iliskin olarak dijital göçebeligin özgür bir seçim veya neoliberal dayatmalarin getirdigi ekonomik bir zorunluluk olarak mi degerlendirilebilecegi sorusu ele alinmaktadir.

Türk toplumu, Londra’ya göçlerini takiben yogun olarak is ve ticaret hayatina atilmis ancak eleman yönetimi konusunda yeterli gerekliligi ve profesyonelligi saglayamamislardir. Bu calisma Kuzey Londra’da bulunan küçük ve orta ölçekli isletmelerin insan kaynaklari yönetimine bakis açisini ve önlerindeki potansiyel engelleri arastirmaktadir. Çalisma süresince 12 Türk firma sahibiyle sohbetsel görüsmeler yapilmis ve tümevarimsal arastirma yöntemi kullanilarak, elde edilen bulgular tematik analiz yöntemi ile analiz edilmistir. Öne çikan belirgin sonuçlar genel olarak; finansal masraflar, sosyokültürel yapi ve potansiyel Türk insan kaynaklari uzmani eksikliginin Kuzey Londradaki Türk isletmelerini genellikle resmi olmayan eleman yönetimine itmesidir. Daha kapsamli bir bölgede yapilacak baska bir arastirma, örnegin bütün Birlesik Krallik yada diger Avrupa baskentleri gibi, göçmen Türk toplumunda insan kaynaklari yönetimi sorununu anlamaya daha yakindan bir isik tutacaktir.

Bu çalismanin amaci, göçün seçilmis iktisadi etkilerinin pozitif ve normatif olarak ayristirmasi gerekliligini göstermek ve bu ikisi arasindaki seçimin nasil yapilabilecegini tartismaktir. Bu amaca ulasmak için betimsel analiz yöntemi kullanilarak önce pozitif ve normatif iktisat arasindaki fark açiklanmis, sonra, pozitif ve normatif iktisadin göç ile baglantisi kurulmustur. Daha sonra, pozitif iktisat baglaminda; matematiksel olarak büyüme muhasebesi açiklanmis ve göçün büyüme orani üzerindeki etkileri saptanmis, ardindan, Lewis modeli ve demografik firsat penceresi üzerinden göçün etkileri tartisilmistir. Sonrasinda, aslinda pozitif iktisat kapsamindaki çalismalardan olan Hirschman’in (1958) ve Rybczysnki’nin (1955) çalismalarina dayanarak normatif iktisat baglaminda çikarimlar yapilmistir. Çalismanin sonuçlarina göre, göçün pozitif iktisat baglamindaki etkileri incelendiginde, en azindan, göç edenlerin isgücü basina sermaye büyümesi üzerindeki etkisi, göç edenlerin verimlilik büyümesi üzerindeki etkisi, göç edenlerin isgücü büyümesi üzerindeki etkisi, göç edenlerin isgücü basina sermayenin marjinal ürünü/ isgücü basina sermayenin ortalama ürünü üzerindeki etkisi, göçün sinirsiz emek arzini çogaltan etkisi ve göçün demografik firsat penceresinin kapanma süresini geciktiren etkisi arastirilmalidir. Bir diger sonuca göre, göçün etkileri yalnizca göçün getirileri üzerinden pozitif bir yaklasimla incelendiginde, günümüzün kalkinma iktisadinin temel kavramlari olan insani gelisme ve kapsayici büyüme perspektifinden konusulmamis olacagi için göçün etkileri pozitif ve ayni zamanda normatif olarak ele alinmalidir. Bu dogrultuda, göçün pozitif ve normatif olarak ayirt edilen etkilerinin nasil seçileceginin tartisilmasi için Hirschman’in çerçevesi kullanildiginda su sonuç elde edilmistir. Öncelikle normatif bir bakis açisindan hareket edildigi taktirde, bu sayede çogalacak olan iktisadi kaynaklar ekonominin büyümesini saglayacak ve pozitif yaklasimin getirisini mümkün kilacaktir. Tersine, öncelikle pozitif bir bakis açisindan hareket edildigi taktirde, bu sayede ortaya çikacak olan gelir artisi normatif yaklasimin finansmanini mümkün hale getirecektir.

Bu çalismada göçmenler ve saglik iliskisi incelenmektedir. Insanlarin tarih sahnesine çiktigindan beri göç olgusundan söz edilebilmektedir. Modern zamanlardaki göç olgusu çok farkli problem alanlarinin tartisilmasini saglamaktadir. Bu alanlarin en önemlisi hiç kuskusuz sagliktir. Göçmenler ve saglik iliskisi yerel ölçekte kaynak ve hedef ülkeyi etkilemekle birlikte sonuçlari açisindan tüm küreyi etkilemektedir. Küresellesmenin geldigi asama itibariyla sorunlar karmasik hale gelmektedir. Sagligin sosyal belirleyicileri ve saglikta esitsizlik olgulari göç olgusu ve onun sonuçlari düzeyinde berraklasmaktadir. Bu çalismada göçmenler ve saglik iliskisi göçmenlerin saglik statüsü, hedef ülkenin hastalik panoramasi, göçmenlerin saglik hizmeti kullaniminda dezavantajlari irdelenmistir. Bu kavramlar, sonuçlari ve olasi etkileri bakimindan degerlendirilmis olup saglik sosyolojisi çerçevesinde bir perspektif sunulmaya çalisilmistir. Zira göçmenler ve yerlesiklerin saglik durumunun farklilasmasinda en önemli degisken göç sürecidir. Bunun disinda, cografi faktörler sabitken saglik örüntüleri açisindan farkli bir degerlendirme söz konusu olmayacaktir. Ayrica, Türkiye’de göçmenlerin saglik örüntüleri ele alinmistir. Sonuç olarak, saglikta esitsizliklerin giderilmesi modelleri çerçevesinde göçmenlerin saglik durumunun iyilestirilmesi için öneriler gelistirilmistir.